Alman kültür tarihi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
![]() |
Bu sayfada devam eden bir çalışma vardır.
Dilerseniz, siz de yardım edebilirsiniz:
|
Üzerinde 7 günden fazla değişiklik yapılmayan sayfalardan kaldırılmalıdır. |
[değiştir] Giriş
Türkiye'de kullandığımız Alman Kültür Tarihi kavramı Almanca "Deutsche Kulturgeschichte" kavramından biraz farklıdır. Bu kavram Almanya'da daha çok "düşünce tarihi" olarak anlaşılırken bizde Almanca eğitim veren yüksek öğrenim kurumlarında Türk tarihini bilen öğrencilere Alman edebiyatı ve Alman dili öğretilirken tarih boyutu ön plana çıktığı için Alman tarihini öğretmenin bir aracı olarak işlev görmüştür ve görmektedir.
Almanların Kültür Tarihini Avrupa'nın kültür tarihinden ayırmak oldukça güçtür. Çünkü Avrupa'nın merkezinde bulunan bu ülke, tarih boyunca İngiltere, Fransa, Avusturya ve Rusya ile birlikte Avrupa'nın, dolayısıyla dünyanın kaderini belirleyen ülkelerden birisi olmuştur. Ayrıca, herhangi bir Avrupa ülkesini (kültür) tarihi ancak diğer ülkelerle ilişkisi içinde anlaşılabilir. Bu nedenle burada anlatılanlar Avrupa Kültür Tarihi olarak da görülebilir.
Aslında Alman Kültür Tarihi bugünkü Almanya'nın siyasi sınırları tarafından belirlenen alandan çok daha büyük bir alanı kapsar. Düşünce tarihi açısından Almanca konuşulan ülkeler olarak Almanya, Avusturya ve İsviçre birbirleriyle çok yakın ilişkiler içindedir. Ayrıca, Almancanın Avrupa'nın diğer ülkelerinde yaşayan birçok azınlık tarafından da kullanıldığı göz önüne alındığında "Alman Kültür Tarihi" kavramının neredeyse bütün Avrupa'yı kapsadığı ileri sürülebilir. Bu nedenle bu maddede kullanılan "Alman" kavramı Almanca konuşulan bütün ülkeleri ve azınlıkları kapsamaktadır.
[değiştir] Alman Kültürünün Tarihsel Kökenleri
[değiştir] Antik Kültür
Batı kültürünün, dolayısıyla Alman kültürünün de ilk kaynağı Antik kültürdür. Antik dönem ise Yunanistan ve Roma Dönemlerini kapsar. Yunanistan düşünsel ve felsefi açıdan belirleyiciyken Roma Dönemi hukuk ve devlet yönetimi açısında belirleyici olur.
[değiştir] Yunanistan
Yunan kültürünün ilk kaynakları Homer'e kadar uzanır (M.Ö. 800). Homer yazdığı Ilyada ve Odisse adlı destanlarında Antik Yunan kültürünü oluşturur. Homer, dönemin insanları tarafından da bir öğretmen olarak görülür. Kültürel gelişmenin bu ilk aşaması aristokrat tavır tarafından belirlenir. Destanlardan sonraki aşamada trajedi öne çıkar. Aichilos, Sophokles ve Euripides tarafından yazılan oyunlar aracılığıyla siyasal ve dinsel dünya düzeni kavranmaya çalışılır. Avrupa kültürünün temelini oluşturan felsefe işte bu koşullar altında ortaya çıkar. Yunan filozofların en önemlililerinden birisi de Sokrat'tır ve gerçeğe ulaşmak için "sorgulama" yöntemini kullanır. Dönemin önemli filozoflarından Aristoteles (Aristo) ve Platon (Eflatun) da kendi anlayışlarınca düşünsel dünya düzenini kavramak isterler. Platon'un diyalogları sayesinde düşünce, özgürlük, ölümsüzlük, akıl, eros, yasa ve siyasal düzen gibi felsefenin temel kavramları şekillenir. Aristoteles ise varlık alanlarını gözönüne almak suretiyle felsefeyi sistematik hale getirir. Yunan felsefesi insan aklının önemini keşfeder ve bilimin insan için öneminin farkına varır.
Felsefeyle birlikte, hatta onunla içiçe gelişen bir diğer alan da Sofistlerin retorik sanatıdır. Hitabet sanatı olan retorik, kamu yararına olmak üzere gençlere bilgi ve deneyimlerin aktarılma bir aracı olarak kullanılır. Eğlencelerde, toplantılarda ya da mahkemelerde yapılan konuşmalarda demokratik yaşam biçimlerinin izleri görülür. Toplumsal ve kültürel faaliyetler yeri Polislerdir. Polis, bütün kültür, edebiyat, bilim ve siyaset sanatının merkezidir. Polisler arasında ise Atina özellikle Perikles döneminde öne çıkar. Atina'nın tarihinde neredeyse bütün siyasal sistemler ortaya çıkar, hatta günümüz eşit haklara sahip vatandaşlık anlayışının (demokrasi) temel ilkeleri de orada oluşmuştur.
[değiştir] Roma
Antik Roma Döneminde düşünsel alanlardan çok uygulama alanlarında önemli gelişmeler yaşanır. Romalılar dünyayı kavramaktan çok, geniş kapsamlı bir devlet düzeni oluşturmayı düşünce sistemlerinin merkezine yerleştirmişlerdir. Bu nedenle Batı dünyasındaki hukuk ve adalet kavramları zamanla Roma döneminde oluşmuştur.
Dönemin düşünsel ve kültürel merkezi, tarihi çok eskilere dayandığı için "Roma aeterna" (ebedi Roma) diye adlandırılan Roma kentidir. Roma giderek büyüyen bir dünya imparatorluğunun merkezi olmuştur. Böylece, tarihsel gelişimin belirleyicisi olarak kavimler ya da kentler ya da ülkelerin ötesinde, bünyesinde birçok topluluğu barındıran imparatorluk düşüncesi ortaya çıkmıştır.
Romalıların devlet yönetimindeki becerisi sayesinde ticaret ve ekonomi gelişmiş, düşünsel alanda yapılan karşılık alışverişler sonucunda Antik uygarlığın geniş çerçevesi oluşmuştur. Bugün bile Roma kentlerinde Romalıların caddelerinin ve su yollarının ne kadar başarıyla inşa edildiğini görmek mümkündür. Limanlar ve deniz fenerleri ile deniz ulaşımının güvenliği sağlanmaya çalışılmıştır. Gümüş ve altının değişim aracı olarak kullanılması pazar ekonomisinin gelişmesini sağlamıştır.
Böylesine büyük bir imparatorluğun ayakta kalabilmesi için belirli siyasal ve dinsel kuralların uygulanması gerekir. Uzunca bir süre Roma vatandaşları kırsal özellikler tarafından belirlenmiştir. Ama Roma vatandaşları kendilerini res publika (toplum) içinde özgür bireyler olarak görür ve Antik Kültür kapsamındaki dünyada içsel ve dışsal barışı (pax Romana) korumayı en önemli görevi sayar. İşte bu düşünce bütün çalkantılı Roma dönemi boyunca sabit kalmış ve kültürel gelişmede sürekliliği sağlamıştır.
Roma kültürü Yunan kültürü üzerinde şekillenir, hatta öyle ki Helenistik dönemde Roma'da Latince yerine Yunanca konuşulmaya başlanmıştır. Ama daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan Vergil, Cicero, Tacitus gibi büyük şair, yazar ve tarihçiler Latinceyi sanatsal düzeye yükseltmiştir.
|
[değiştir] Hıristiyanlık
Avrupa kültürünü derinden etkileyen bir din olarak Hıristiyanlık tarihsel olarak kendisinden önce gelen Musevilik ile birlikte kavranmalıdır, çünkü Eski Akit'i de (Eski Antlaşma) içinde barındırır. Avrupalılar Hıristiyanlık ile Antik kültürden çok farklı bir dünya anlayışıyla karşılaşır. İnsanın kaderinin tanrının elinde olduğu bilinci... Bütün tek tanrılı dinler gibi Hıristiyanlık da insanlığın tarihinde tanrının müdahalesini görür; yani tarih suçlar ve bağışlamalardan ibarettir.
Kutsal kitaplardan oluşan ve Eski Akit'i de kapsayan Yeni Akit kitapların kitabı, yani İncil olarak adlandırılır. İncil, kutsal kitaplardan birisi olmasının yanı sıra kültür tarihi açısından dünya edebiyatının önemli belgelerinden birisi olarak da görülebilir. Nazaretli İsa'nın hayatı ve yaptıkları Hıristiyanlık için din anlayışında önemli bir dönüm noktasıdır. Hıristiyanlar İsa için sadece bir peygamber değildir, hakkındaki bilgiler din hakkındaki bilgilerin aktarılmasını sağlamıştır. Bu nedenle, İsa hakkındaki bilgiler artıkça yorumlar da çoğalır ve tanrının oğlundan sosyal devrimciliğe kadar uzanan farklı yorumlar getirilir.
Hıristiyan tanrı anlayışındaki ödünsüzlük mutlaklık ve evrensellik düşüncelerini engeller. Hıristiyanlığın dünya anlayışı, dünya üzerindeki olaylardan insanları sorumlu tutar. Bu nedenle Hıristiyanlık kendi anlayışına uygun olarak dünyayı biçimlendirmeye çalışır ve mevcut otoriteye teslim olmadıkları için Hıristiyanlar ilk başlarda Roma İmparatorluğu'nda takibe uğramışlardır.
Hangi tabakadan olursa olsun diğer insanlara duyulması gereken sevgi, topluluk oluşturmada itici güç olmuştur. Antik kültürün aksine acı ve ölüm düşüncesi, İsa'nın çarmıha gerilmesi ile etkisinin son bulmadığı göz önüne alınarak kutsanma ve kurtuluş olarak görülür. Bu nedenle ilk yüzyılda ortaya çıkan ve bugün de kutlanan Hıristiyan bayramları (Noel, Paskalya, Pantkot) İsa'nın yaşamı ile ilgilidir.
Hıristiyanlığın
[değiştir] Cermen Kültürü
Cermenler hakkındaki ilk bilgilerimiz bize bir Roma tarihçisi olan Publius Cornelius Tacitus tarafından verilmiştir. Tacitus yazdığı Germania adlı eserde Germenlerin yaşayış biçimlerine ve Avrupa'da nerede yaşadıklarına dair zengin bilgiler vermektedir.
Bugünkü Almanların ataları olan Germenler, bundan 2000 yıl önce Ren Nehri'nin batısında yaşıyorlardı. Germenler, savaşçı ve barbar bir kavimdi. Genellikle avcılık ve basit ziraatla geçinirlerdi. O çağda Romalılar Orta Avrupa'ya düzenli ordular göndererek buraları istila etmek istiyorlardı. Germenler Romalıların bu istila hareketlerini durdurabilmek için onlarla birçok savaşlar yaptılar ve Romalıları yenerek Orta Avrupa'yı almalarını önlediler. Daha sonra Romalılar zayıflamaya yüz tutunca, Germen kabileleri sel gibi Roma'ya akmaya başladılar. Bunun bir sebebi de Hunların Avrupa'ya yayılmaya başlamalarıdır. Roma İmparatorluğu topraklarını işgal eden Germen kabileleleri, Romalıların geleneklerini, kültürlerini ve hatta dinlerini benimsediler. Yalnız Ren ile Elbe nehirleri arasına yerleşmiş olan asıl Germenler kendi dillerini ve geleneklerini koruyabildiler. Büyük Karl (Şarlman) zamanında Saksonlar, Büyük Karl'ın 800 yılında papa tarafından Roma İmparatoru ilan edilmesiyle zorla Hıristiyan yapıldılar.
Cermenler, Kavimler Göçü sonucu İ.S.6.yy.'a kadar Almanya'nın ilk sakinleri olan Keltlerle, Ortaçağ boyunca da Doğu Almanya'daki Slavlar ile karışarak Alman halkını oluşturmuşlardır.
[değiştir] Başlangıç Dönemi (1150'ye kadar)
[değiştir] Romalılar Dönemi
Roma’nın sınırlarını belirlemesinden sonra ticaret ve kültür ilişkileri de en az çatışmalar kadar önem kazandı. Güçlü kalelerle korunmasına karşın sınır hiçbir zaman ticareti ve insanları engellemedi. İS 50’de Ren kıyılarındaki kabileler Roma parasını kullanmayı öğrendi. Seramik, cam ve metal işi gibi lüks Roma malları Germen zenginlerine, kehribar, deri gibi hammaddelerle pek çok köle de Roma’ya ulaşmaya başladı. Roma ordularında Germen askerleri yer aldı. Sınır çatışmalarıysa zaman zaman büyük hareketlere dönüştü. 150’de Germen kabilelerinden Markomanlar güneye, Orta Tuna boylarına, ilerlediler; hatta 167’de İtalya’ya akın ettiler. Bu hareket tekil değildi. 150-200 yılları arasında Germen kabileleri akın akın Orta ve Doğu Avrupa’ya ilerlediler ve 3. yüzyılda sınır boyunda yıkıma yol açtılar. Galya Tuna bölgesini yağmaladılar, hatta 251’de İmparator Decius’u öldürdüler. Yaklaşık 280’de Ren ve Tuna havzalarında yeniden istikrar sağlandı. Roma ordusu ve başını Frankların, Almanların ve Gotların çektiği bir Germen ittifakı yaklaşık 370’e kadar sınırını korudu.
Bu arada Germen dünyası dönüşüme uğruyordu. Avrupa’daki güç dengeleri açısından bu gelişmelerin en önemli yanı, daha büyük ve tutarlı Germen siyasal birimlerinin ortaya çıkmasıydı. Roma’yla savaşlar Germenlere büyük toplulukların yaşama şansının daha fazla olduğunu öğretmişti. 4. yüzyılda iki güçlü Germen konfederasyonu vardı: Ren boylarında Almanlar ve Tuna boylarında Gotlar. Bunları ayakta tutan savaşçı sınıfın kabile üzerindeki denetimi gittikçe artıyordu. 3. yüzyılda Germenler Romalılardan yeni tarım teknikleri ve çömlekçi çarkını öğrendiler. Germen edebiyat dillerinin eskisi olan Got dili, yaklaşık 350’de Ulfilas’ın çalışmalarıyla ortaya çıktı. Roma’nın desteklediği bir misyoner olan Ulfilas Kitabı Mukaddes’in Got diline çevirisini yaptı.
Hunların batıya doğru hareketinin yol açtığı Kavimler Göçü Germen kabilelerini dalgalar halinde Roma imparatorluğuna itti. İlk kez 376’da İmparator Valens, isteksizce de olsa Vizigotlara sığınma hakkı tanıdı, ama çok geçmeden aralarında çatışma çıktı. 378’de Vizigotlar Adrianopolis’te (Edirne) kesin bir zafer kazanarak Valens’i öldürdülerse de izleyen dört yıl içinde Roma’ya boyun eğmek zorunda kaldılar. Hunlar batıya ilerledikçe Roma sınırları Germenlerin ve başka halkların artan baskısı altında kaldı; 386, 395, 405 ve 406 yıllarında büyük akınlar yaşandı. Germen halklarından Vandallar ve Suevler İspanya ve Kuzey Afrika’da güçlendiler. Karışıklıktan yararlanan Vizigotlar ayaklandılar; İtalya’ya yürüyerek daha iyi koşullarda anlaşma istediler ve istekleri yerine getirilmeyince 24 Ağustos 410’da Roma’yı yağmaladılar.
Roma İmparatorluğu’nun hala Avrupa’da önemli bir güç olması Hunlardan kaçan Germenleri barış istemeye yöneltti; 418’de Vİzigotlar bile Galya’ya yerleştirilmeyi kabul etti. Bu dönemde Germen kabilelerinde bir ‘ulus’ bilinci yoktu; dolayısıyla da birbirlerine karşı kullanılabiliniyorlardı. Yaklaşık 450’ye kadar Hun korkusu Roma’nın hiç değilse Vİzigotları,Frankları ve bu 439’da Galya’ya yerleştirilen Burgonları kendi savunması için seferber etmesine olanak verdi. 435’te Attila’nın ölmesinden ve Hun imparatorluğu’nun parçalanmasından sonra ise Roma bu diplomatik silahını yitirdi. Ayrıca toprak kayıplarıyla gelirleri azaldı.Koşulların yardım ettiği Germenler zamanla Roma’dan bağımsızlaştı. 470’lerde Galya’nın güneybatısında Vizigot, güneydoğusunda Burgonya krallıkları kuruldu. Kuzey’de Clovis Frank Krallığı‘nı kurdu, Kuzey Afrika Vandalların, İspanya’nın bir bölümü Suevlerin denetimindeydi. 489-493 arasında Ostrogotlar İtalya’yı fethetti. Tuna boylarına Gepid ve Lombard krallıkları egemen oldu. Böylece Batı Roma İmparatorluğu ortadan kalktı.
Roma ve Hun imparatorlukları karşısında Germen siyasal birimleri daha da büyümüştü. Ayrıca Roma İmparatorluğu güçsüzleştikçe eyalet halkları çoğu kez oralara yeni yerleşen Germenlerin korumasına sığınmış, bu arada Germenler de egemen oldukları Romalı nüfusun etkisinde kalmaya başlamıştı. Romalıların eğitim düzeyi Germen krallarının düzenli vergi toplamasına ve yasal iktidarlarını genişletmesine olanak verdi.Böylece Batı Roma İmparatorluğu’nun yerini alan Germen askeri gücüyle Roma eyaletlerindeki soylu sınıfın yönetim bilgilerinin birleştiği siyasal birimler oldu. Germen askeri sınıfıyla Romalı eyalet seçkinleri arasındaki evlilikler de dönüşüm sürecini tamamlayarak Ortaçağ Avrupa’sını biçimlendirecek yeni bir aristokrasinin doğmasını sağladı.
[değiştir] Karolinler İmparatorluğu
476’ da Batı Roma İmparatorluğu yıkıldığında Ren’in batısındaki Germen toplulukları arasında siyasal bir birlik yoktu. Ama bu Germen kabileleri ortak bir dilin lehçelerini konuşuyor, aynı siyasal ve toplumsal geleneği paylaşıyorlardı. Yüzyıllarca Roma dünyasıyla ilişki içinde yaşamaları geleneklerini etkilemişti. İmparatorluğa bağlı kabilelerde güçlü askeri yapılı, başında kral ya da dük denen bir komutanın yer aldığı toplumsal örgütlenme ortaya çkmış, bu yapı imparatorluk sınırlarının dışındaki Germen kabileleri arasında da yaygınlaşmıştı. Benzer biçimde İtalya’daki Ostrogot kralları da Alpler’in kuzeyinde kalan Germen topraklarının büyük bölümünü etkileri altına almıştı. Romalılaşmış Galya ve Batı Almanya’da yerleşmiş bulunan Franklar Ostrogotlar'ın liderliğini tanımayarak krallıklarını doğuya doğru genişletmeye başladılar. Clovis’in Otodoks Hıristiyanlığı benimsemesi hem doğudaki hem de güneydeki Vizigotlara açıkça meydan okuyan bir tutumu yansıtıyordu. Clovis ve ardılları, özellikle de I.Theodebert daha sonra Almanya’yı oluşturacak toprakların büyük bölümü üzerinde Frank denetimini kurmayı başardı; Orta Almanya’daki Thüringlilerle güneydeki Alman ve Bavyeralılar gibi çeşitli topluluklara üstünlük sağladı. Bu toplulukları yöneten yerel dükler Frank kralını temsil ediyor, ama merkezi iktidarın iç savaş ve çekişmelerle zayıfladığı dönemlerde büyük ölçüde özerk davranabiliyorlardı. Örneğin İtalya’daki Lombard kraliyet ailesiyle yakın akraba olan Bavyeralı yöneticiler, 8. yüzyıla gelindiğinde krallar kadar başına buyruktu. Kuzey’de Frizler ve Saksonlar 8. yüzyılın başlarına kadar Frank denetiminin dışında kaldılar; siyasal ve toplumsal yapılarını korudukları gibi, genellikle Hıristiyanlığı da benimsediler. Frank bölgesinde ise Hıristiyanlık İrlandalı misyonerlerin, Alpler’de yerli Raetialıların ve manastır kuruluşlarını destekleyen Frank soylularının etkisiyle yaygınlaştı.
[değiştir] Frank-Cermen İmparatorluğu ve Büyük Karl (Şarlman)
Şarlman(Karl I.Grosse) Frank ve Lombard kralıdır. Kutsal Roma Germen İmparatorluğunun kurucusu olarak kabul edilir. Şarlman'ın babası Frankların kralıydı. Öldüğünde krallığın topraklarını iki oğlu arasında paylaştırdı. Şarlman kardeşinin ölümüyle krallığın tek hakimi oldu.Ayrıca Lombardiya ve Saksonya'yı da kattı. Batıda Endülüslerle, doğuda ise Avar ve Macarlar'la çarpışarak ülkesinin sınırlarını genişletmiştir.
Şarlman 800 yılının noel günü Papa III. Leon tarafından Roma İmparatoru ilan edilmiştir. Alman kültür tarihi esas itibariyle Fransızların Charlemange, Almanların 'Büyük Karl' adıyla andıkları I.Karl ile başlar. Büyük Karl kırk altı yıl süresince imparatorluğu yönetti. Karl, devletin sınırlarını genişleterek bütün Cermen boylarını kendi egemenliği altında toplama çabası içindeydi, ancak bu gerçekleştirilmesi o kadar da kolay bir plan değildi, çünkü imparatorluğun güneyinde Araplar ve kuzeyinde de Hristiyanlığı henüz benimsememiş olan Saksonya vardı. Bu iki güç impraratorluğunun sınırlarını genişletmek için fırsat kollayan Karl'ı zorlayan bir etkendir. Devlet yaklaşık otuz yıl boyunca fetih politikasını izledi.
Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, 843 yılında Verdun Anlaşması ile Almanya, İtalya ve Burgonya'da kurulan ve 1806 yılında Napolyon Savaşları ile yıkılan Orta Avrupa'da 963 yıl hüküm sürmüş olan bir imparatorluktur. Bu imparatorluk en geniş sınırlarına ulaştığında Almanya, İsviçre, Liechtenstein, Lüxemburg, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Avusturya, Hırvatistan, Belçika, Hollanda'nın tamamını ve Polonya, Fransa ile İtalya'nın bir kısmını kapsıyordu. İmparatorluk çöküş dönemine girdiğinde Voltaire "Kutsal Roma İmparatorluğu artık ne kutsaldır, ne Romalıdır, ne de imparatorluktur." demiştir.
Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun yöneticilerinin hepsi Almandı. Bütün Kutsal Roma İmparatorları katolikti. Ama soylu aileler ve üst seviyelerdeki devlet görevlilerinin çoğu Almanca konuşmayan ırklara mensuptu. Ülkede sadece Almanca değil Slav dilleri, Fransızca, Flemenkçe ve İtalyanca da konuşuluyordu. Büyük sayılarda dini azınlık gruplar bulunmaktaydı. Bunlar; Yahudiler ve Ortodokslardı. Ayrıca imparatorluk Protestanlığın ortaya çıktığı ülkedir.
Büyük Otto'nun 2 Şubat 962'de taç giymesinden sonra, bu imparatorluk Batı Roma İmparatorluğu'nun mirasını resmen devralmış oluyordu; "Romanorum İmperium" terimi ancak Konrad II döneminde kullanılmaya başlandı. Friedrich I, imparatorluk unvanının Sancta Ecclesia karşısındaki kutsal niteliğini vurgulamak amacıyla "Sacrum İmperium" kavramını getirdiyse de (Besançon diyeti,1157), bu terim krallık belgelerine ancak 1254'te girdi. Nihayet, "Nationis Germanicae" nitelemesi, Almanların imparatorluk üzerindeki ulusal haklarını belirtmek için 15. yüzyılda kondu, ama tam anlamıyla 17. yüzyılda yaygınlık kazandı.
[değiştir] I. Alman İmparatorluğunun Kuruluşu
Birinci Alman imparatorluğu'nun kurucusu olarak 919 yılında Alman prensleri tarafından seçilen I.Heinrich kabul edilir.I.Heinrich imparatorluğu Macaristan'a ve doğuya doğru genişletmiştir.Ölümümden önce prenslerden kendinden sonra yerine oğlunun kral seçilmesini istemişti.:Heinrich'in ölümünden sonra bu isteği gerçekleştirildi ve imparatorluğun başına :I.:Otto geçti.Heinrich'ten sonra yerine Otto'nun geçmesi ile mirasın en büyük oğula kalması kabul edilmiş oldu. Bir başka önemli gelişme ise kralın prensler tarafından seçilmesiydi.
I.Otto otoriter yapıya sahip güçlü bir kraldı.I.Alman İmaparatorluğu'nun büyümesi ve güçlenmesi onun döneminde olmuştur.Otto büyük karl'ın yolunu izleyerek Aachen'daki kilisede onun tahtında taç giydi.Papazın elinden taç giyen Otto papaz gibi ayrıcalıklı sayılacak ve tanrının kerametine kavuşacaktı.Kral bu yolla makamını güçlendirerek hem halkına hem de kiliseye hıristiyan bir hükümdar olarak güven verecektir.Bu dini görüş ortaçağa hakim olarak, Otto ve ondan sonraki kralların kendilerini tanrının görevlendirdiği hükümdar olarak görmelerine neden olmuştur.
Büyük Otto 962 yılında papa tarafından taçlandırılarak kutsal imparator sıfatını kazanmış oldu. İmparatorluğun sınırları genişleten Otto artık Kutsal Roma İmparatoru olarak anılacak ve ilk Kutsal Alman İmparatorluğu Napolleon’un isatilasına kadar devam edecekti.
Kırk yıl süren Otto imparatorluğu süresince sanat alanında da önemli gelişmeler olmuştur. Bu dönemde Almanya’da plastik sanatlar ve mimarlık büyük gelişme gösterdi. Otto mimarlarına bugünkü Çekoslovakya’ya kadar olan yerlere yani imparatorluğun doğusuna surlarla çevrili şehirler kurdurdu.bu dönemde Bizans etkisindeki dekoratif sanatların da Almanya’da görmekteyiz, bunda kuşkusuz II.Otto’nun Bizans prensesiyle yaptığı evliliğin de etkisi vardır. Bu dönemde sanat eserlerinin konusu Hıristiyanlıktan ve İncil’deki hikayelerden seçilirdi ve manastırlar kültür merkezleri konumundaydılar. Bir başka önemli gelişme ise kilise ve manastır mimarisinde gerçekleşmiştir. Büyük Karl döneminde antik örnekler doğrultusunda taş binalar yapılırken Büyük Otto döneminde roma kubbe inşaatının Latin üslubuyla gerçekleştirilen çalışmalar olmuştur. Bu binalar temelde aynı esasa göre yapılmış olsalar da her birinin kendine özgü özellikleri de vardır. Bu farklılıklar hiç kuşkusuz dini yaşantıdaki farklılıklardan kaynaklanıyordu. Mimarinin yanı sıra kitap süslemesi özellikle İncil süslemeleri de bu dönemde önemli yer tutuyordu. Fildişi oymacılığı, üzüm tarımcılığı, toprak ıslahı ve tarım aletleri yine bu dönemde gelişmiştir.
12.yüzyılın ortalarında Alman şiiri tekrar önem kazanmış ve Alexanderlied ortaya çıkmıştır. Alexanderlied Fransız şiir modeline dayanan ilk Alman şiirlerindendir. 1150’de Alman krallarının kronolojisi ilk kez Almanca olarak yayınlanmıştır. Bu dönemde (erken ortaçağdan yüksek ortaçağa geçiş) meydana gelen en önemli olay ise Haçlı Seferleri olmuştur. Haçlı seferleri esas olarak kutsal ülkeyi ele geçirmek amacını taşısa da bu amaca ulaşılamamıştır. Askeri açıdan başarısız olunsa da kuşkusuz haçlı seferleri Avrupa’da yeni düşünsel ve ruhani hareketlere sebep olmuştur. Seferler sırasında doğu ülkeleriyle olan temaslar düşünsel dünyanın gelişmesini sağlamıştır. Bu seferlere Avrupa’nın tüm ülkelerinden şövalyeler katılmıştır. Bu zamana kadar kültürün yayılmasına sadece manastırlar öncülük ederken artık şövalyeler ve daha sonra da şehirliler kültürün yayılmasında etkili olacaktır. Şehirler büyümeye ve gelişmeye başlarken şehirliler de özgürlük ve iktidar mücadelesine başlarlar. Şehirliler Gotik tarzda kiliselerin yapımına imkan sağlamıştır. Şehirler ticaretin ve el sanatlarının merkezi haline gelmiştir. Haçlı seferleri ile istenilen sonuca ulaşılmasa da Orta Avrupa ülkelerinin bir araya gelerek ortak güç oluşturması ve Hıristiyanlığın bu gücün kaynağı olması Avrupa tarihi için son derece önemli olmuştur.
[değiştir] Orta Çağda Almanya (1150-1450)
Bu dönemde Orta Çağ Almanyası ilerleyen zamanlarda edebiyata da ismini vericek olan Hochensstaufen hanedanlığı mensuplarından gelen imparatorlar tarafından yönetilir. Bu dönem 1250 yılında II. Friedrich'in ölümüyle son bulur.Hemen arkasından gelen dönem ise Geç Orta Çağ (Spaetmittelalter) diye adlandırılan ve önceki dönemden bariz farklılıklar gösteren bir dönem gelir.
[değiştir] STEUFERLER HANEDANLIĞI
Bu dönemde akla gelmesi gereken ilk isim Friedrich Barbarossa'dır.Barbarossa bir Steufer prensidir ve yaklaşık kırk sene boyunca devletin yönetiminde bulundu.Ayrıca Alman yönetimini papaya karşı korumuş ve Alman Tarihinde de Orta Çağın en önemli hükümdarı olarak nam salmıştır. Friedrich Barbarossa döneminde Almanya'daki önemli kültür değişikliklerinden de bahsetmez gerekmektedir. Kültür alanındaki en köklü ve büyük değişimler bu dönemde meydana gelmiştir. İlk değişiklik yaklaşık bir yüzyıl süren 'yüksek şovalye kültürü'dür. Hemen ardından da 'burjuva kültürü'nün varlığından söz etmek gerekir. Fakat Barbarossa Haçlı Seferleri nedeniyle bu kültür yenileşmesini takip edemedi. Haçlı Seferlerinin(1189-1192) asıl amacı kutsal şehir Kudüs'ü Selahattin Eyyubi'nin elinden almak ve kendi topraklarına katmaktı. Ancak Barbarossa Kudüs'e olan zorlu yolculuklar esnasında Silifke'nin kuzeyinde bulunan Göksu ırmağında suların yükselmesi nedeniyle boğularak öldü. Friedrich Barbarossa hayattayken oğlu Heinrich'in taç giymesini sağladı çünkü yalnız bu sayede babasının ölümünden sonra halefliği garanti altına alınmış olacaktı. Babasından oldukça güçlü bir imparatorluk devralan Heinrich aynı zamanda sanatla da ilgileniyordu. Devletin güneye doğru genişlemesindeki en önemli etken bir Norman prensesi ile evlenmiş olmasıdır. Taç giydiği zaman devletin sınırları İtalya'nın güneyinden Kuzey denizi ile Baltık denizine kadar uzanıyordu. Ancak bu olayların devam ettiği yirmi yıl içerisinde aralarında sürekli çatışma ve çekişme olan iki imparatorluktan bahsetmek gerekmektedir. Bu imparatorluklar Stauferler ve Werfler'dir. Bu iki imparatorluğun krallarının birbirleriyle olan sürtüşmeleri devlerin otoritesini zayıflatmış,aynı zamanda krallar arasındaki iktidar mücadelesi bir devletin koruması gereken en önemli bütünlüğü olan merkezi otoritenin zayıflamasına neden olmuşlardır. Bunu üzerine gelişen olaylardan sonra papa,imparatorluğun IV. Heinrich'in oğlu olan II:Friedrich'e kalmasını uygun gördü ve 1215 yılında Alman İmparatoru olarak taç giymiştir.
[değiştir] Yeni Çağa Geçiş (1450-1648)
[değiştir] Mutlakiyet ve Barok Dönemi (1648-1770)
[değiştir] Aydınlanma, Devrimler ve Alman Milliyetçiliğinin Doğuşu (1770-1850)
[değiştir] Ulusal Alman Devletinin Oluşması (1850-1871)
[değiştir] II. Alman İmparatorluğu (1871-1918)
[değiştir] 1. Dünya Savaşı (1914-1918)
[değiştir] Weimar Cumhuriyeti (1918-1933)
[değiştir] III. Alman İmparatorluğu ve Faşizm (1933-1945)
[değiştir] 2. Dünya Savaşı (1939-1945)
[değiştir] Savaş Sonrası (1945-1989)
[değiştir] Almanya Federal Cumhuriyeti
[değiştir] Demokratik Alman Cumhuriyeti
[değiştir] Yeniden Birleşme (1990)
[değiştir] Bugünkü Almanya (1990'dan beri)
[değiştir] Kaynaklar
- Deutscher Bundestag. (Ed.) (1988). Fragen an die deutsche Geschichte: Ideen, Kräfte, Entscheidungen von 1800 bis zur Gegenwart. Katalog. Bonn: Deutscher Bundestag, Referat Öffentlichkeitsarbeit.
- Friedell, E. (2005). Kulturgeschichte der Neuzeit. 2 cilt. München: Beck. ISBN: 3-423-30061-2
- Gössmann, W. (1996). Deutsche Kulturgeschichte im Grundriss. Ismaning: Max Hueber Verlag. ISBN 3-19-001078-1
- Parry, Ch. (1993). Menschen, Werke, Epochen. Ismaning: Max Hueber Verlag. ISBN 3-19-001498-1
- Pollmann, B. (Ed.) (1984). Lesebuch zur deutschen Geschichte. 3 cilt. Dortmund: Chronik Verlag.
- Raff, D. (1985). Deutsche Geschichte. Vom alten reich zur Zweiten Republik. Ismaning: Hueber. ISBN 3-19-001408-6
- Salihoğlu, H. (1993). Alman Kültür Tarihi. Ankara: İmge Kitabevi. ISBN 975-533-069-0
- Schulze, H. (2000). Kleine Deutsche Geschichte. München: dtv. ISBN 3-406-40999-7
- Schulz, K. (1965). Aus deutscher Vergangenheit. München: Max Hueber Verlag.
- Schulz, K. (1972). Deutsche Geschichte und Kultur. Bilder aus 2000 Jahren. Ismaning: Max Hueber Verlag. ISBN 3-7845-4530-0
[değiştir] Bakınız
- Kültür Tarihi
- Almanca Wikipedia: Kategorie:Kulturgeschichte