Kullanıcı mesaj:Belengaz
Vikipedi, özgür ansiklopedi
INSANA SEVDALI OLMAK 1
Bu yaziyi okuyan herkes biraz dog-ru (dog-al) düsünürse nasil bir ortamda yasadigini ve neler yapilmasi gerektigini az-cok bilir. Evet.! Yine avrupali zalimlerin zulmünü ve zulmün nasil hos görüldügünü kisaca anlatmaya calisayim. Uygulanan bu zulüm daha sonra hiristiyanlikla birlestirilerek devam ettirildi. Avrupali zalimler her zaman üstün bir irka sahip olduklarini belirtmislerdir. Bu üstün irkinda dünyaya egemen olmasini istemislerdir, bu düsünceleri yeni degildir. Bilindigi üzere aristoteles (aristo), helenlerin üstün bir irka sahip oldugunu belirtmisti. Söyle diyordu; “[[soguk bölgelerde yasayan irklar cesaret ve tutkuyla doludurlar, fakat becerileri ve beyin gücleri kittir. Öte yandan asyali irklarin hem beyinleri hem becerileri vardir, ama cesaret ve iradeleri eksiktir. Bu nedenle hep kölelestirilir ve uyruk olarak kalirlar. Cografyaca orta bir durumda bulunan helen (yunan bn.) irki ise her ikisinde pay almistir. Dolaysiyla en iyi siyasal kurumlara sahip olarak özgürlügünü sürdürüyor ve bir tek anayasa altinda birlesse bütün öteki ülkelere egemen olacak yetenekte.. „]] (Nazim Hikmet ten aktaran A. senel . irk ve irkcilik düsüncesi. Ayrica konuyla ilgili olarak Halikarnas Balikcisi`nin anadolunun sesi kitabi muhakak incelenmeli.) özcesi, bu üstün irkin dünyaya egemen olmasi insanlarin yararina olacaktir.dogal olarak bütün insanlarda helenleri (bugün avrupa deniliyor.bn) desteklemeleri gerekir...vs demektedir. Bugün günlük yasamda bile insanlarin tiplerini de belirleyen (güzel-cirkinlik üzerine) avrupa, baska bir deyimle batidir..varin düsünün artik.. Aristo (i.ö 234)-okuyucu kalay anlamasi icin hiristiyan takvimini kulanmak zorundayim- mekadonyali iskender(i.ö.323 yilinda ölür)in ögretmeni olup, iskender in uyguladigi zulmü (yapilan isgaller dahil) desteklemistir. Bu düsünce ayni zamanda akademi (akademos isimli kisiye ait olan fakat daha sonra platon tarafinda satin alinip aristokrat ve zengin cocuklarinin egitim gördügü okuldur. Bugün kulanilan akademi sözcügünün kaynagi budur.)`nin bir anlamda resmi görüsüdür, bilindigi üzere Aristo plato nun ögrencisi olup, akademide egitilmistir. Platon(i.ö 427-347) Sokrates in ögrencisidir, Sokrates in düsüncelerini yayan, Sokratesi konusturandir, bircok bölgede ismi eflatun olarak bilinmektedir, Platon un ögretmeni olan Sokrates (i.ö 468-400) ise bugünkü devletlerin isleyis seklini ortaya atan kisidir, aristokrasi (insanliga düsman olan bir düsüncedir)yi savunmus, yöneticileri coban, yönetilenleri koyun olarak degerlendirmistir. Bu uygulamanin devam etmesini de dogal oldugunu söyleyen kisidir, Belirtmeden gecmek olmaz, i.ö 341-270 yillar arasi yasayan Anadolulu Epikiros ta okul acmistir. Fakat bu okul Platon akademisinin tersine bütün halka aciktir. Istiyen herkes bu okula gidebilir. Epikiros yazmis oldugu bir mektupta söyle demektedir, [[“Nasil yemegin bollugundan degilde iyiliginden sevk alirsak, yasaminda uzunlugundan degil, güzelliginde zevk aliriz. Ölüm gelecek diye aci cekmek en büyük aptalliktir... cünkü o geldiginde karsisinda bizi bulamiyacagi icin bize hic bir aci vermiyecektir...atomlarin hareketi sürekli ve sonsuzdur, övülecek tek baglilik dostluktur,“]] (o. hancerlioglu düsünce tarihi, ayrica anadolu hakinda genis bilgi edinmek icin H. Balikcisi nin yazilari muhakak okunmasi gerekir, cünkü sevdayi, sevdali olandan ögrenmek gerek). Uzatmadan konumuza dönelim, özellikle 1000 yillarda baslayan bati isgalleri (bu isgallere hacli seferleride denilmektedir) elegecirdikleri ganimetlerle ve kütüphanelerde caldiklari-elegecirdikleri eserlerle dünyaya egemen olmaya basladilar.Bu isgallerin esas olarak iki amaci vardi, birincisi; hiristiyanligi insanlara kabul ettirmek ikincisi; avrupa irkini dünyaya egemen olmasini saglamakti. Yani avrupa düsünce sistemini (sokrates,platon, aristo nun düsünceleridir ayni zamanda) insanlara kabul ettirmektir, amaclarina ulasmak icin uyguladiklari zulmü fazla örneklendirmeye gerek yoktur sanirim, fakat ilginctir, buna ragmen yine `avrupa kitasi insanlik icin iyi seyler yapmistir, tarihi temizdir...`gibi degerlendirmeler yapilmaktadir. Birkac örnek yeterlidir. daha yakin tarihte kizilderililerin de yasamis oldugu bölgeyi 1490 li yillarda isgal edip, barbar olduklari icin orda bulunan insanlarin ezici cogunlugunu resmen yoketmedilermi.! O bölgenin ismi bile degistirilip “Amerika kitasi “ denilmedimi.! Isgal sirasinda bu bölgede görevli olan, ayni zamanda hiristiyanligi yaymakla da ugrasan chipa piskoposu olan (yil 1544) Las Casas tan birkac örnek, zulmün boyutunu
aciklamaya yeterlidir, (papaz bunu yetkililere bildirmesinin sebebi sudur. Bu uygulamalar bile hiristiyanligin bu bölgede yayilmasini saglayamadi demektedir. Yoksa cok insancil düsüncelere sahip oldugu icin degil, dikkat edilirse bu yazilar kisa zaman önce kamuoyuna yayinlandi, yani o dönemde varolan zulmün gerekli oldugunu düsünüp, fakat bunun gizlenmesi gerektigini de bilmektedir. Eee nede olsa hiristiyanligin gelismesi icin allah onlara hertürlü yönteme basvurmalarini söylemistir:.!) [[“ispanyollar bu kraliklarda 10 yilda 4milyonu askin insan öldürdü…iki, üc, dört ve bes yasindakileri…demirle dagladi.anne sütü emen bebekleri zorla aliyor, ayaklarindan tutup baslarini kayalara carpiyorlardi…yukarda anlattigim herseyi ve sayisiz daha bir cok olayi gözlerimle gördüm”]] (kizilderililer nasil yokedildi. B.dé LAS CASAS) Özelikle bu tarihler (1400) den itibaren avrupada medeniyet ve sanayinin gelismeye ve insanligin gittikce tükenmeye baslandigi yillardir, dikkat edilirse uygarligin gelisimi `àvrupa merkezci` ler tarafinda genelikle bu tarihlerde baslatilir. Rönensans (yeniden dirilis) ta bu dönemde gündeme gelmistir.Yine bugün kulanilan takvimde 1582 yilinda ortaya atilmistir. Hiristiyanligin, yani isa nin dogumuyla birlikte ele alinmistir. “iö-is“ veya “mö-ms” denilmesinin sebebi budur, süphesiz bu takvimi de zaman icinde dünyaya kabul ettirmeye calismislardir. Medeniyeti savunanlar, baska bir degimle `avrupa merkezci` (zaman zaman hiristiyan merkezcilikle birlesiyor) düsünceye bu yönlüde karsi cikmayanlar kisa sürede bu takvimi kabul etmislerdir. Örnegin sosyalist rusya 1918 de, tütkiye 1926 da, cin 1950 de bu takvimj kabul etmisti. Öyle ya.! Bunlarda medeni toplum olmak icin iktidara gelmislerdi, cünkü devrim yapmislardi..! Halbuki bu tarihten önce sayasizca takvim kulanilmistir. Fakat merkezi takvim hicbir zaman olmamistir. Merkezi bir tespit tabiat ve uzay yasalarina uygun olmayacaktir. Dogru olanda olanda budur. Tek merkez olmasi yanlistir. Baska bir acidan da hiristiyan takvimine karsi cikan vardir. Mesela 1789 da baska bir ekip fransa da devleti ele gecirince (burjuva devrimi de deniliyor) hiristiyanligin takvimi oldugu gerekcesiyle bu takvim kulanilmamistir. Bu kesimde devleti elegecirdigi günü takvimin baslangici olarak kabuletmektedir. Takvimin uzay ve tabiat sistemine bagli oldugunu belirtmistim. Günes sistemini bilen anadoluda milasli Thales, i.ö 28 mayis 585 yilin da günes tutulmadan bir yil önce günesin ne zaman tutulacagini tespit etmisti. Yine i.ö 4000 yilinda kalde de takvim belirlenmistir. (genis bilgi icin H. Balikcisi nin yazilari incelenmeli. ) yukarda kisaca bazi gelismelerin tarihini de belirtmeye calistim. Buna ragmen herseyi 1400 lerde baslatmanin birtek anlami vardir. Herseyi avrupa bilir seklinde `avrupa merkezci` anlayisin ürünüdür. Yasanan bircok insani degeri avrupa zalimlerinin üretimi olarak savunmaktir ve yasanan tarihi tersyüz etmektir. Yukarda belirtmeye calistigim “hacli seferleri” (bati isgalleri) sistemli bir sekilde basladigi 1000 yillardan bu yana araliksiz devam etmistir. Bazen savaslarla bazen ekonomik ve siyasi olarak kendilerine bagli yönetimler olusturmus, egemenliklerini sürdürmüslerdir. Bugün de ayni sekide devam etmektedir. Mesela “1 ve 2. dünya savasi” yine bu bölgedeki yöneticiler tarafinda baslatilmadimi.! Yine silahlar (ister nükler, ister diger silahlar olsun) bunlar tarafindan üretilip baska bölgelere gönderilmiyormu.! Ayni sekilde bunlara bagli olan ülkeler diktatör, barbar, fasist..vs oluyorda nicin bunlar burjuva demokratik, ilerici.. vs. oluyorlar.! Nicin ayni tanimlamalar bunlar icin de yapilmiyor.! Anadoluda bir deyim vardir. Yapan degil yaptirana dikkat etmeli..diye ama bu da terkedildi. Kisaca mesele sudur: avrupa (ABD dahil) devletlerine bagli olan yönetimler veya devletler birer valilik konumundadirlar. Sadece verilen görevleri yerine getiriyorlar okadar.. Böyle düsünmeyenler, ya bu sistemin nasil calistigini bilmiyorlar, yada avrupa yönetimlerini savunuyorlar.Cünkü medeniyet fikri bu insanlarin kafasinda cok güclü bir sekilde yerlesmistir. Insanligin gittikce ilerledigini düsünen herkes zorunludur `avrupa merkezci görüsü savunmaya. Halbuki insanlik tarihini biraz bilen, toplumsal dayanismanin yani insani degerlerin en yülsek oldugu dönemler, merkezi yönetimlerin en zayif dönemler oldugunu görecektir. Kiyaslarsak, yönetim ve devletlerden (sistem) uzak, dogayla ic ice yasayan kiside insanlik daha fazladir. Bunu
söylerken de toptanci olmamak gerektiginide belirtelim. Bugün anadoluda bu kesimler, devlet baginin zayif oldugu bölgelerde yasayan köylü ve cingenelerdir. Fakat devletin ulastigi sehirlerde yasayan kesimler devlete daha yakin olduklari icin toplumcu anlayislari daha zayiftir. Ayni sekilde diplomali kesimlerde devlet carkinin birer dislisi olmaktan öteye gidemez. Dikkat.! bugünkü yöneticilerde diplomalilardir. Öyle ya.! Bu kisilere güven duyup diploma verenler yönetenlerdir, yani verilen güven vesikasi oluyor. Yine belirtelim. Herkes böyledir gibi toptanci anlayisa da düsmemek lazim. Burda dikkat cekmek istedigim anlayis sudur; cok okuyan bilir, iyidir, prafesörler bilir, okumayan bilmez...(arastirma yapma gündeme geldiginde dikkat edilirse genelikle“okuma“ akla geliyor.)vb düsüncelerin yanlisligina dikkat cekmek istedim, o kadar, hele avrupa gibi cok okuyan toplumu tanidikca, bu fikrin ne kadar yanli-s oldugunu daha iyi anliyorum. Cünkü avrupada toplumcu (dayanismaci) fikrin zayif oldugunu kendileri bile zaman zaman “söylemektedirler“. Insani degerlere sahip cikmak icin, merkezci fikirlere (bugün avrupa merkezciliktir.) ve medeniyete karsi, temel felsefemiz insanlik olmali. Dogrular insanlugin ortak ürünü ise eger, bilimin kisilerin ismiyle anilmasina karsi cikilmali. Cünkü hic kimse, dogar dogmaz birseyler bilmiyor. Zaman ilerledikce, toplumla tanistikca birseyler ögrenmeye basliyor, bilgin insan (genelikle bilim adami deniliyor,erkekce bir belirlemedir yanli-stir.) tanimi yanlistir. Dikkat edilirse bu tanimlama bile 1500 lerde ortaya atilan `avrupa merkezci` bir tanimlamadir. Gelismeleri kapitalizmle baslatma anlayisinin ürünüdür. Toplumsal mücadeleyi kapitalizmle baslatanlar da bu yanlis fikri savunmaktadir Halbuki ortak yasam kapitalizmden cok önce bircok alanda yasandigi gibi, bu yasam insanlar tarafindan da benimsemistir, cünkü o dönemde toplumcu fikir insanlarin kafasinda daha fazlaydi, kirlenme daha azdi. Cünkü merkezler bu dönemle kiyaslanmiyacak kadar zayifti, bu hareketlerden bazilarini yazalim. (tarihler yaklasik olarak verilmistir.) 2150 yilönce katalina hareketi, 2070 yil önce roma ya karsi spartaküsler, 1450 yil önce ortadoguda mazdekler, ayni hareketin devami azerbaycan da babek ve huremiler ismiyle devam edilir, 1150 yil önce yine ortadoguda karamatiler (bu dönemde hacli seferlerine karsi cikan hareketleri belirtmeye özel olarak gerek yok) 150 yila yakin bir zaman “devlet“ yasami sürdürmüslerdir, 760 yil önce babailer anadoluda harekete gecmislerdi, keza “ortaklar hareketi ege bölgesinde bir cok alnda “ortaklar“i (sey bedredin, börklüce mustafa, torlak kemal bu hareketin önderleri olarak biliniyor) olusturmuslardir. 1500 lü yillardan sonra da avrupa bölgesinde özelikle italya, almanya ve irlanda da yasanan toplumcu hareketler bilinmektedir. Bu hareketlerin yenilgiyle sonuclanmasinin sebepleri baska bir yazinin konusudur. Ama sunu beliirteyim. Bu hareketlerin geneli kendi icinde “ihanetciler“ tarafindan yikilmamistir. “sartlarin olgun olmadigi“ seklinde “avrupa merkezci”görüs ise tartisma konusu bile yapilamaz. Günlük yasanti dahil, karsilastigimiz bütün sorunlar hakkinda dogru bir sonuca varmak icin unuturulan tarih ve yanli-s ögretilen insani degerleri yeniden ögrenip insanlik görevimizi yerine getirmeye calisalim.Dogrular insana aittir. Insana sevdali olanlar yasamda keyif alir. Yasam merkez tanimaz; dogru (dogal) olani secer.dogal doganin ürünü ise eger, insanda doganin ürünüdür. O zaman insana sevdali olmak herseyin üstündedir.