Alamut, Bozdoğan

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Ege bölgesinde, Aydın ilinde bir köy. Köy yaklaşık 700 hanelidir ve bunlardan 100 kadarının sakinleri yurt dışında yaşamaktadır. Köy halkı 1929 yılına kadar dağlarda kaçak kerestecilik yaparken bu tarihte bir Rum beyinden, köyün şu anda bulunduğu araziyi satın alarak yerleşik hayata geçmişlerdir. Köy halkı yaz aylarında Madran Dağı'na giderek hala çadırlar kurmaktadırlar. Köyün yaşlıları ise yazları bu dağda geçirmektedir.

Alamut Köyü'ü halkının %55'i 1960'lı 1970'li yıllardan beri Batı Avrupa ülkelerinde yaşamaktadır.

Alamut Köyü'nde üretilen tarım ürünleri, zeytin, pamuk, karpuz/kavun, domates gibi ürünlerdir.

Alamut Köyü'nde, 1 okul, 2 internet kafe, 8 kahvehane, 1 pastane, 1 meyhane, 2 tandir kebapçı, 2 pide salonu, 12 bakkal, 2 demirci ve işleyen 5 toplu taşıma aracı vardır.

Selmen Bey'in gençlik kahvesinde kütüphane kurma çalışmaları başarılı bir şekilde sürmektedir. Ayrıca Almanya'nin cesitli kentlerinde resmi ya da gayri resmi Alamut Köyü dayanışma dernekleri ve kulüpleri vardır.

Her Cumartesi köyün pazarı kurulur.


Tarihcesi:

Canlı tanıkların verdiği bilgilere göre bügünki Alamutluların dedeleri ve soy ağaçları Horosan’a (Bugünki Iran toprakları içinde) dayanmaktadır. Göçebe olarak yaşayan topluluk 1800 yıllarından itibaren Akdeniy kızılarında yaşamış ve kendini en güvende hissettiği dağlik alanlarda çesitli dönemlerde konaklayarak Madran dağları eteklerinde kurulu olan bugünki Alamut köyünün bulunduğu bölgeye kadar gelmiştir. Tabiki bu göç sırasında kendi içinde çesitli parçalara bölündüğü gibi ayni şekilde göç güzergâhında yeni katılımlarlada

1930 yılının başlarında Alamut köyünü kuran topluluğu oluşturmuştur. Göçebe olarak yaşayan bu topluluğu esas olarak dağlık alanlarda yaşamaya iten güvende olmak gibi bir isteğin yanında aynı zamanda ekonomik sebeplerde önemli rol oynamıstır. Topluluğun esas ekonomik ğraşısı hayvancılık ve ormancılıktır. Hayvancılıktada keçi, koyun ve küçük ev hayvanları temel uğraşi olmuştur. Ormancılık içinde esas olarak kaçak kalas ve odun satmak temel uğraşıdır. Çevrede yaşayan yerleşimci Halka çatı yapımında kullanılan kalas ve Odun türleri pazarlanmıştır. Cumhuriyetle birlikte merkezi devletin yeniden kurulması ve özelliklede bati Anadoluda devlet otoritesinin sağlanması topluluk

açısından göçebe yaşamın artık dağlarda özgürce sürdürebilinmesini imkansızlastırmaya başlamıştır. Keza özgürce bir ekonomik uğraşı olan Ormancılık (Tahtacılık) ve yine Hayvanların dağlık ve ormanlık alanlarda özgürce otlatılabilmesi tüm ormanların devlet kontrolüne geçmesiyle birlikte engellenir olmuştur. Ayni şekilde artik dağlik ve ormanlik alanlar devletin gözünde silahlı eşkiyaların yaşadiğı bölgeler olduğundan topluluğun devlet şiddetine maruz kalma tehlikesini yaratmiştir. Zaten geçmişte Yavuz Sultan Selim döneminde Mezheplerinden

(Alevi olmaları) dolayı takibata ve katliama uğramiş topluluğun böyle bir tehlikeyi yeniden göze almasi zordur. Işte temelde bu ekonomik ve siyasi şartlar topluluk içinde devlet otoritesi altında yerleşik düzene geçme fikrinin gelişmesini sağlamıştır. Bu dönemde topluluk içinde bu temel fikrin sahipleri Veli Ağa (Veli Kulakoğlu), Haçan (Hasan Kahyaoğlu), Karaoğlan (Mehmet Yıldıy), Hallağa (Halil Çörtük) ve Kırbaş Mehmet Kırbaş) aynı zamanda nüfus olarak ve ekonomik açıdan en güçlüler olduklarından bu yerleşik yapıya geçişin öncülüğünü yapmışlardır. Bu öncüler aynı zamanda köyün ilk kurulduğu alan olan ciftliğin satın alınmasındada en büyük maddi payı yatırdıklarından daha sonra arazinin

dağıtımındada maddi payları oranında toprak sahibi olmuşlardır. Köyün kuruluşunda yaklaşık olarak 65 haneden oluşan topluluk belli başlı sulsülalelerden meydana gelmektedir. Çörtükler (Balyeme – Ali), Kulaklar (Veli Ağa), Hacıaliler (Kokkulu Hacı Ali), Kırbaşlar (Çolak Hüseyin), Battallar ve Kâhyagiller (Battal Hasan), Ataşlar (Cırık Hüseyin), Ördekler (Kırbaş Mehmet – daha sonra Ördekçi), Gökmenler (Gök Hasan), v.s. gibi. Bu oluşum döneminde daha bir çok küçük Sülale ve Aile vardır. Köyün arazisi o dönemde Selanikli Çokaraki isimli bir Rum’dan 27.000 TL karşılığı

6.000 dönüm olarak alındığında sınırları Güneyde Altıkavak, Batıda Ağa Suyu (Deli Ali yurdu), Kuzeyde Dikili Taş Doğuda ise Akcay deresi arasındakı topraklardan oluşmaktadır. Köyün alınması için ödenen 27.000 TL bedelin 12.000 TL lık bölümünü Veli Ağa, Halil Ağa ve Battal Hasan ödemişlerdir. Daha sonradan arazi dağılımı 2.000 Tl karşılığı 1 dönüm arazi olarak yapılmış ve herkes parası ile oranında arazi sahibi olmuştur. Köyün yerleşeceği çiftlik alındıktan sonra, köy arazisinde pay sahibi olmalarına rağmen bir çok aile hemen bu arazilere tamamen yerleşmemiş, yılın bir bölümünü halen yaylalarda ve dağlarda geçirmeye devam etmişlerdir.

Tam anlamiyla yerleşik düzene geçiş süreç içinde gerçekleşmiştir. Bu nedenlede Mahalli idare (Muhtarlık) ancak 1932 yılında ilk Muhtar seçilen Mehmet Çetin ile başlamıştır. Yerleşik düzene geçişle birlikte üretim biçimide değişmiş, giderek zayıflayan tahtacılığın ve hayvancılığın yerini tarım almaya başlamıştır. Başlangıçta 6000 dönüm arazi üzerine kurulu olan köy giderek büyümüş ve günümüzde 18.000 dönüm ekilebilir araziye ulaşmıştır. Tarım içinde öne çıkan ürünler başlıca Pamuk (yıllık ortalama 500 ton), Buğday, Arpa v.s. dir. Yine bölge kosulları dolayısıyla zeytin ve zeytinyağı üretimi başlıca ürünler olarak öne çıkmıştır. Ayrıca hayvan besinciliği ve süt (günlük 7 ton süt) üretimi önemli gelir kaynaklarını oluşturmaktadır.

Başlangıçta havanlarla yapılan tarım daha sonraki yıllarda giderek makinalı tarıma dönüşmüştür. Kesin olmayan bilgilere göre şu anda 600 hanelik köyde 250 civarında traktör ve çok sayıda çeşitli tarım Makinası bulunmaktadır. Muhtarlığa bağlı olan kamu arazisi ise yalnızca köy okulunun Öğretmen Lojmanları’nın olduğu yer, Spor sahası (Bu saha 1986 yılında 40 civarında köy gencinin katkısıyla Beden Eğitimi ve Basketbol sahası olarak düzenlenmiştir) ve 16 dönüm sulak arazidir. Arazinin büyüme oranı nüfusun büyüme oranıyla eşit gitmesede

başlangıçta 65 hane ve yaklaşık 1000 kişiden oluşan köy nüfusu bugün toplamda 700 Hane (Bunlardan 100 Hane yurtdışında yaşamaktadır) ve 3000 kişiye (Bunlardan 700 kişi yurtdışında yaşamaktadır) ulaşmıştır. Yerleşik düzene geçişle birlikte ve nüfusun büyümesine orantılı olarak eğitim sorunuda kendini dayatmiş, önceleri tek öğretmen ile 1943 yılında eski Kule binasında tek sınıflı öğretime başlayan ilkokul 1946 yılında köylülerin çabasıyla şimdiki öğretmen lojmanlarının bulunduğu yerdeki yeni binasına taşınmıştır.

1961 yılında öğrenci sayısının artmasıyla birlikte üç dershaneli yeni bir okul daha yapılmıştır. 1946 yılında yapılan okulun eskimesi ve öğrenci sayısındaki artışla birlikte şu anda içinde öğretim yapılan 6 sınıflı okul inşaa edilmiştir. 1946 yılında yapılan okul ise 1972 yılında öğretmen lojmanlarına dönüştürülmüş ve 4 öğretmen ailesine barınma imkanı sunmaya başlamıştır. İlk yıllarda 2 öğretmen ve 50 öğrenciyle eğitim yapan okul gelinen yerde 142 öğrenciye öğrenim imkanı sunmaktadır.

Bunlardan 46 ögrenci çevre köylerden gelen taşımalı öğrencidir. Fakat köy okulunda okumayan ancak başka yerlere ögrenime giden 20 kadar ilk öğretim öğrencisi bulunmaktadir. Okulun günümüz koşullarına uygun modern bir yapıya kavuşturulması ve aynı zamanda 8 yıllık (Birleştirilen ilk ve orta dereceli) eğitimi verebilmesi ve eğitim kalitesini yükseltebilmesi için şu anda yeni bir Okul binasının insaatı sürmektedir. Yeşil bir alan içinde olan okulun aynı zamanda öğrencilerin spor ihtiyacını giderebilmesi için bir beden eğitimi ve basketbol sahası vardır. Köyde yürütülen eğitim

dısında 27 öğrenci yüksek okul ve fakülteye gitmekte, 5 öğrenci 2000/01 egitim yılında yüksek öğretime başlayacaktır. Bunun dışında 25 kadar öğrenci Üniversite sınavlarına katılmaktadır. Yine nüfusun büyümesine orantılı olarak ulaşım ve yapılaşmada’da belirli aşamalar kaydedilmesine rağmen Türkiye genelinde’de gözüken önemli sorunlar Alamut’tada başgöstermeye başlamış ve bugün halen çözüm beklemektedir. Daha önceleri gerek dağlik arazilere ve tarlalara üretim için, gerekse diğer kentlere gitmek için hayvanlarla yapılan ulaşım giderek tarla yollarının stabilize edilmesi ile ve yine 1967 yılında daha önceleri stabilize

olan, Bozdoğan-Nazilli yoluna bağlanan köyün ana yolunun asfaltlanmasıyla motorlu taşıtlarla yapılmaya başlanmıstır. Günümüz koşullarında köyden Nazilli ve Bozdoğana sefer yapan minübüsler ulaşımı önemli oranda rahatlamaktadır. Fakat yapılaşmanın bilinçsizce gelişmesi ve herhangibir merkezi şehir planlamasının olmaması sonucu, köy içindeki yollar oldukca dar olup ulaşımı zorlaştırmaktadır. Bir dizi tarım aracı bu yollardan güçlükle geçebilmekte ve fakat zorunlu sağlık ve sosyal hizmetlerini yerine getirebilmek için Ambulans ve Itfaiye araçlarının köy içi yollardan

geçebilmesi neredeyse imkansız hale gelmiştir. Aynı şekilde bu tür yapılaşma zaten Türkiye genelinde oldukça düşük bir bilince sahip olunan çevre konusundaki sorunları iyice katmerleştirmektedir. Son yıllarda Türkiye sanayicilerinin yalnızca karlılık ölçeği ile yaklaştıkları paketleme yöntemleri, Alamut gibi bir köyün bile bir dizi mahalle ve sokağını pet şişe ve plastik artıklarıyla doldurur hale getirmistir. Nüfusun artması ile birlikte yine bir başka sorun olarak foseptik artıklarınin arıtma tesisleriyle temizlenmesi sorunu gündeme gelmiş ilk aşama olarak 1999 yılında tüm köyü kapsayacak bir kanalizasyon çalismasi başlatılmıştır. Yine bu faaliyetin önemli yükünü Alamut köylüleri kendileri taşımaktadır. Keza Hazineden yeterli yardımı göremeyen köyde, kanalizasyon çalısmaları kendi imkanlarıyla kaplumbağa hızıyla ilerlemektedir. 1971-1972 yıllarında Elektiriğin ve yine aynı yıllarda Telefonun köye gelmesi hayat standartını belirli ölçülerde artıran önemli iki faktördür. Yine 1970 yılında evlere su bağlanması yaşamı kolaylaştırmanın ana unsurlarından biridir. Bugün günlük ortalama 850 ton su tüketilmektedir.


Ayni şekilde 1989 yılında ünü Türkiye sınırlarınıda aşan Madran suyu köylülerin imece usulu çabalarıyla 48 km bir mesafeden içme suyu olarak Madran daği su havzalarından köye bağlanmış ve çeşitli mahallelere konulan çeşmelerle köylülerin kullanımına sunulmuştur. Daha sonra 1992 yılında Madran suyu bağlantısı yenilenerek doğrudan evlere verilmeye başlanmıştır. Yine gelirleri yalnız başına su parasından oluşan muhtarlık ki bu paralar bile ekonomik sebeplerle toplanamamktadır köyde gerekli olan bir dizi (Kanalizasyon, köy için kullanılan makinaların ceyran ve mazot giderleri vb.) harcama için kaynak sıkıntısı çekmektedir.

1960 yılindan itibaren sürekli olarak bir ebe köyde görev yapmıştır. 1989 yılında köy konağı, daha sonraları cem evi amacıyla yapımına köylülerin kendi tasarrufları ve imece yöntemiyle başlanan ve 1998 yılında inşaatı bitirilen sağlık ocağı hizmete açılmıştır. Bir doktor ve iki hemşireden olusan sağlık ekibi kısıtlı imkanlarına rağmen köylülere sağlık hizmeti vermektedir. Başlıca Ateş. Öksürük, Yanma, Kesme v.s gibi sıkca gözüken hastalıklar bile sınırlı olan gereçlerle tam anlamıyla tedavi

edilememektedir. Sağlık ocağının bir dizi tıbbi malzameye ihtiyacı vardır. Yine çok sicak geçen yaz aylarında üzücüde olsa zamam zaman meydana gelen ölümler karşısında gerek sağlık uzmanları gerekse köylüler cenazenin bir sonraki güne saklanabilmesi konusunda önemli sorunlar yaşamaktadır, keza kısmi olarak kalabalık bir köy olmasına rağmen cenazelerin saklanabilmesi için bir morg bile mevcut deyildir. Köy 1982 yılında Ege Ordu Komutanlıgı tarafından Asayış açısında örnek köy olarak seçilmiş, 1986 yılında ise Nüfus Planlaması açısından, Türkiye Nüfus Araştırması ve Aile Planlaması Enstitüsü tarafindan tüm Türkiye genelinde örnek köy olarak ilan edilmiştir.