Kullanıcı mesaj:Oğuzkan Bölükbaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

                OĞUZKAN  BÖLÜKBAŞI
          Kırıkkale’de doğmuşum, üç kardeşin en büyüğüyüm. Babam Makine Kimya Endüstrisi Barut
    Fabrikasında Makine Teknikeri , Buhar Santral şefiydi kendimi bildiğim zamanlar.
              
          İlk ve orta öğretimimi Kırıkkale’de tamamladım. Hacettepe Üniversitesi Mühendislik
    Fakültesi fizik bölümünü bitirdim, ve aynı üniversitede asistan olarak çalışmaya başladım.
    Nükleer Fizik ana bilim dalında doktora yaptım, Yardımcı Doçent Dr. ünvanı almışken,
    üniversiteden ayrıldım, F-16 imalâtı yapan TAİ’ye imalât kalite teminatı müdürü olarak
    geçtim. Daha sonra elektronik harp ile ilgili imalàt yapan  Mikes adlı şirkette Kalite 
    Teminatı Direktörlüğü yaptım. 1995 yılından bu yana kendi şirketim olan TEKNOKAL şirketi
    ile danışmanlık yapıyorum. Şiir yazmaya dokuz yaşımda başladım. Toplumsal gelişmeleri ve
    dünyayı yakından izlerim, şimdiye kadar yazdığım-kitaplar-Şunlardır;


     ASİAD Bilim Kurulu Yayını 1990 / "Türkiye Sanayi Raporu"  
     ASİAD Yayını Aralık 1992 /"21.Yüzyılda Dünya ve Türkiye"
     ASİAD Yayını, Aralık 1992/ "Türkiye 1993, Kaybolmuş Yıl"
     Türkiye İçin Hür Düşünce Forumu Yayını/"Türkiye1994,          
     Ninnileryılı”Aralık1994/"Türkiye96"ASİAD Yayını, 
     Aralık 1996  Türkiye97"ASİAD Yayını, Ocak 1998 /
     `Zaman ve Ölüm şiirleri"Ankara 1999 /
      "Bunlar Yüzyılın Son Şiirleri Merhaba Üçüncü Binyıl Şimdi Sanal Sevgiler Zamanı"    
                                                                                 Ankara2000 
      "KIRIKKALE’Lİ Anılar ve şiirler"Ankara-2001/"Canışığına-Şiirler"Ankara2001/
      "Bir Geceyi Çalsam Ne Olur Ömründen"-şiir Piramit-yayıncılık-2004/
      
            Ayrıca şiirlerim Ayşenur Yazıcı tarafından hazırlanan Ölü Aşklar Derneği Şiir
   Antolojisi ile, İsmail Cem Doğru tarafından hazırlanan Varlık Dergisi cep kitapları
   dizisindeki Antoloji Şairleri Seçkisinde yer almıştır.Bu onbir kitabın yanı sıra, bir çok
   konferans verdim, konferanslara ve vakıf kuruluşlarına katıldım.Hayatın insana verilmiş
   olan en büyük hediye olduğuna inanıyorum, bu hediyenin paketini açmadan dünyayı 
   seyredenlere üzülüyorum. İnsanlar arasında ayırımcılık yapan her şeye karşıyım. Benim
   hayatımda birkaç ilke vardır bunlar;
                      DOĞAL VE SOSYAL ÇEVREYİ KİRLETMEYECEKSİN
                               ÖNCE İNSAN DİYECEKSİN
              ve "aşk bir balıktır sevgililer deniz,balığı denizden ayırma,                
                                    öldürürsün."
                                    Hepsi budur.
                               İSTANBUL MASALI
    Sana normal gelir, bize eğri büğrü, yatık yamuk gelen 
    Duygular Yabancısıydık bu koca şehrin, her şeyine yabancı, 
    Ekmek aldığımız dükkâncı hemen anladı yememizden bir solukta sıcak ekmekleri 
    Ve bir koca şişe suyu başımıza dikmelerimizi ayıpladı mı dersiniz?
    Tabii ki yabancıydık bu koca şehirde, siz ne bilirsiniz? 
   Aşk davasıydı bu, kan davası değil !
   Koca yürekleri kan akıtmadan yerle bir eden ve peşinden  
   Bu gayya şehrin alacakaranlığına iten 
   Bir deli gözün tam orta yerinden vurmaya gelmekti amacımız 
   Vurulduk yaban illerde bir adım ilerlemeden 
   Sokağa çıkma yasağı var kelimelerin dilden 
   Her söz suç hanesine yazılıyor 
   Yaşamaya mahkûm edilmiş sevdayı 
   Sevdayı deli dolu söylemeden 
   
    Şehir İstanbul’dur her şeyine yabancı olduğumuz, 
    Ve anlatılacak tek şehirdir
    Dünyada bulduğumuz, 
    Sözleri kendiliğinden söyleyiveren martı kuşlarının çığlıklarında
    Kaybolup yok olduğumuz, tersanelerinde bir gemi olmak için sıralandığımız 
    Gelip takılıyor hayaller bir yerlerde gözlerime 
    Ele vermiyor seni yıllar saklamış 
    Ya da kaybetmiş sayfalarında hicranın 
    Yanıp yıkılan yaralanan bir yanın arar durur beni 
    Yine silahlanmış bakışların sayısız yerimden vurur beni 
    Niye gelmiştik unutturdun buralara 
    Yara sarmaktan sormaya derman kalmamış 
    Sırtımızı vermişiz duvarlara nereden ne çıkar bilmeyiz 
    Bu şehir bize yabancı  bu şehir bize yabancı 
    Ben onu duvarlarıma resim diye asardım bir zamanlar, 
    Gemilerin üzerinde kuşlar ve gerilerden Sultanahmet, 
    İftar akşamlarına sarınmış merhamet duygusuyla, haşmetli    
    minareleri vururken göğün katlarına düşlerim koşmayı isterdi o geniş kollarına 


    Bu şehir bize yabancı 
    Aradığın ne varsa unutturuyor uzun boylu ve şişman 
    Kamburlarında yedi tepeyi taşıyan 
    En yaşlı güzellik çirkinleşemeyen 
    Öyleyse nedendir sakladın güzelliğini bizden 
    Senin de mi var gelmesini beklediğin denizden 
    Gözlerin mahmur 
    Sabah ezanlarında yağan bir yağmur huzurunda, 
    Bekle dur ey güzel İstanbul  


         ISTANBUL’ LU GÖZLERİN
    İstanbullu gözlerini seviyorum senin
    Kaç imparatorluğun incisi gibi duran maviliklerde 
    Kirpiklerin taç olmuş sanki hüznüne bakışlarının
    "Yeniden yaşar mıydın hayatı" diye soruyorum
    "Aynen değiştirmeden"ağlıyorsun
    Gökyüzü seninle kapanıyor gözlerinde
    Şimşeksiz gök gürültüleri en korkuncudur 
    Yürek atışlarında
    Ya depremlerin öncülüğü var ya da sellerin
    Senin İstanbullu gözlerin,İstanbul gibi bilemezsin 
    Varoşlarında yoksulluk kol gezer
    Senin sarhoş akşamların öyledir
    Gariban ve ürkek maviliklerin
    Bebek’te bir zengin kızıdır,Boğazı geçer yüzerek
    Yalnızlıktır ayrılıkların bilirim
    Kimi görsem sensindir Sarıyer’ de
    Bir ağaç altında denizi seyrederek
    İstanbul‘lu gözlerini seviyorum senin
    Bir ülkeyi sevmek gibi seni sevmek
    Bir çağı sevmek gibi bir çocuğu sevmek gibi
    Bir kadınında kaybolmak gibi
    İstanbul’ lu gözlerini seviyorum senin