Hangâh

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bu ansiklopedi maddesinin biçim olarak Vikipedi standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Bu madde Eylül 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.

Hangah, kervansaray veya ribât tarihi, sosyal bir müessesedir. Fetih hareketlerinin devam ettiği yerlerde ribâtlar, askerî açıdan görevlerini yerine getirmektedir. Ancak, yapılan savaşlarla değişen sınırlarda kurulan ribâtlar, askerî önemi yitirmiştir. Akınların yavaşlaması ile hizmet ve yardım anlayışları değişen ribâtlar, sosyal müessese olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Bu devirde ribât, düşmanı gözetlemekten çok, gelip-geçen ticaret kervanlarını ve kimsesiz vatandaşları koruyup gözeten bir yurt haline gelmiştir. Özellikle devletin huzur ve emniyetini temin etmek için önemli noktalara inşâ edilen ribâtlar, sosyal hayatın düzeninde de rol oynamıştır. Ribâtların inşâsı hakkında; hayırseverlerin temin ettikleri vakıflardan başka, devletin de desteğinin görülmüştür.

Ancak, devlet adamlarının ribât veya sosyal ihtiyaçları karşılamak üzere yaptıkları imâretler hakkında, İbn Haldun’un Mukaddimesi’nde işaret ettiği gibi, belki de ribât yapımı için en dikkat çekici sebep olarak, göze çarpmaktadır.

Kahire’de vakıfların (ribât, hângâh, zâviye, imâret) gelişmesinin diğer bir sebebi de, köle ve azatlısı oldukları Sultanların, mallarını yağmalamasından korkan Türk beylerinin kurdukları zengin vakıf müesseseleridir. Kurulan bu vakıflar sayesinde Türk beyleri, evlatlarına bırakacakları mallarını güvence altına almışlardır. Türk beyleri bundan dolayı pek çok medrese, tekke, zâviye han ve imaretler bina edip, bol gelirler temin eden vakıflar bağışlamışlardır. Bu vakıflara evlâtlarının nezâret etmesini veya gelirlerinin bir hissesinin evlâtlarına verilmesini şart koşmuşlardır. [İbn Haldun 2, 1989: 454].

Ribâtların sosyal bir kurum haline gelmesine, sınırların genişlemesi etkili olmuştur. Fetihlerle sınırlar genişlediği zaman, ribâtın yeni sınırlarda tekrar kurulması gerekmekteydi. Bu durumda sınırın iç kısımlarında kalan ribât, birinci derecede askerî özelliğini kaybettiği için, sosyal hizmet müessesene dönüştürülüyor, bina ve vakıflardan bu yolla faydalanılıyordu. Bir eserde “ribât” olarak geçen bir yerin, bir başka eserde “hângâh” veya “kervansaray” olarak geçmesini bu şekilde izâh edebiliriz. [Kara, 1973: 29].

Kervansaraylar, gelişim süreci içinde sosyal hayata dair bütün ihtiyaçları karşılamak üzere yapılanmıştır. Yolcular için hizmet yeri haline dönüşen hângâh ve kervansaraylar insani ihtiyaçların hiçbirini atlamadan hizmet vermişlerdir. İslâm kültürünün tüm özelliklerini taşıyan hanlar, misafirperverlik konusunda da ileri bir toplum örneğini yansıtmaktadır. Hatta hanlarda ki hizmetlilerin, güler yüzlü olmasına bile son derece dikkat edilmiştir.

Büyük ticaret yolları üzerinde kurulan kervansaraylar, yolcuların, tüccarların rahat ve emniyet içinde konaklayabilecekleri, her türlü ihtiyaçlarını sağlayabildikleri yerlerdi. İçlerinde yatakhaneleri, aşevleri, erzak depoları, ticarî eşyayı koyacak depoları, yolcuların hayvanlarını koyacak ahırları, samanlıkları, namaz kılmaları için mescitleri, misafirlerin yıkanması için hamamları, şadırvanları hatta hasta haneleri bulunmaktadır. Ayrıca her ihtiyacı karşılayacak teşkilât ve tesisleri bulunmaktaydı. Bütün bunların maddi kaynaklarını kontrol eden bir divân (büro) memurları da mevcuttu. [Kayaoğlu, 1994: 72].

Askerî önemini yitiren ribâtlar, daha sonraları vakıfları ve eski teşkilâtıyla yolculara özel bir kervansaray halini almıştır. İstahrî , daha X. asırda Türkistan’da yolculara ve hayvanlarına meccanen bakan ribâtların mevcut olduğunu söylemektedir. Maveraünnehir kadar misafirperver ve hayırsever başka bir halk yoktur. Başka İslâm ülkelerinde zenginler mallarını zevklerine sarf ettiği halde, buradaki servet sahiplerinin mallarını hayır ve cihat uğrunda harcadıklarını, yolları imâr ve tenha yollarda ribâtlar inşâ ettiklerini söylemektedir. Hiçbir belde, bir köy, yol giden bir çöl veya yolcuların konakladığı bir yer yoktur ki, orada bir ribât yapılmamış olsun. Hatta Semerkant bölgesinde bulunan bir ribâta, çok defa aynı anda yüz, iki yüz yolcu hayvanları ile birlikte konaklayıp ihtiyaçlarının karşılandığı ifade edilmektedir. İsficâb’ta bulunan Karatekin ribâtının vakfiyesinde, aylık gelirinin yedi bin dirhem olduğunu, bunun fakirlerin ekmek ve yemek parasına sarf edildiğini görmekteyiz. [Turan, 1971: 110].

Bütün hayır işlerinde olduğu gibi, askerî gayeler dışında, yolcuların konaklaması için yapılan ribât (kervansaray) inşâsı geleneği, bütün İslâm aleminde hızlı bir gelişme göstermiştir. Böylece ribâtlar, büyük yollar üzerinde, bozkır veya dağlık bölgelerdeki tehlikeli yerlerde, yolcuları ve kervanları barındıran ve koruyan sosyal kurumlar haline gelmiştir. Bu yapılar daha sonradan “kervansaray, hângâh, menzil” gibi isimlerle adlandırılan hayır ve emniyet müesseselerine dönüşmüştür. Ribâtlara ait vakıflardan elde edilen gelir, çevredeki yoksulların ihtiyaçlarını gidermede kullanılmış, böylece sosyal yapının güçlenmesi de sağlanmıştır.