Fadıl Öztürk

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Fadıl Öztürk, 1955 Tunceli doğumlu bir Kürt'tür. 12 Eylül'de Dev-Yol Davasından yardılanıp müebbet hapis cezası aldı ve on yıl içeride kaldı. şair ve yazardır. Edebi ve siyasi içerikli çalışmalarını sürdürmektedir. 8 Aralık 2004'de 'Türkiye'deki Kürtlerin talepleri' başlığı altında Herald Tribune gazetesine yarım sayfalık ilan veren 198 kişi arasında yer aldı. 15 Eylül 2005'de bir sivil irade girişimi şeklinde kurulan Munzur Aydınlar Platformu'nun koordinasyon kurulu üyesidir. Aralık 2005'de 135 sanatçı ve kurum tarafından başlatılan Roj TV'ye destek kampanyası katılımcısıdır. İsviçre'ye gider gelir. Aydın Öztürk'le hemşeri olmak dışında bir yakınlığı yoktur. Türkçe yazar.

[değiştir] Şiir kitapları

  • Hep kuzeydi gözlerin
  • Ateşe konuş Küle Ağa
  • Esmer bir acı
  • Suyu uyandırım sesim olsun

Türk eleştirmenlerce, iyi zemin çalışmalarının yanısıra...

Kar yağıyordu ve ellerin geceydi, kar yağıyordu geldiğimde. uzadı zaman, bir masala düştük saatin asılı olduğu duvarın tam karşısında tam karşısında hayatın ikimiz kaldık. kim akrepti, kim yelkovan hiç bilmedik. kar yağıyordu ve ellerin üşüyordu...

...fazla tariften, politik yankılı sık göndermelerden kaybettiği de dile getirilmiştir.

Dağlı bir kabiledir aşk

aşk, dört işlemle ifade edilmeyen
görünmeyen rüzgar
bir kum tanesinin hafızasında kalan kaya parçası
düşün bozup bozup kendince kurduğu görüntüler
ve resmi tarih yazıcılarının asla anlayamadığı şeydir aşk

aşk, suda ıslanmaz
kutuplarda eksi altmış derecede bile yakar insanı
babadan oğula devredilecek bir mülkiyet ve iktidar da değildir aşk.
dini, dili, rengi, sınır ve bayrağı, nöbetçi kuleleri yoktur
ama genellikle biri sonunda yaralanır
acil servislerde de kaydına rastlanmaz
erken tanısı yapılamayan
yüreğimizi yurt edinmiş
ve asla düze inmeyen dağlı bir kabiledir aşk

Kürt kökenli aydınlar ise hakkında daha ağır yorumlarda bulunmuşladır.

Bu nedenle onu (Sümer Özgü) önemsiyorum ve yeni çıkan “Anadolu’dan Geldik” albümünü, “cilalı kültür”ün iğrenç girdabında boğulduğumuz bugünlerde dinlemenizi ısrarla öneriyorum. Yok eğer öz kültürümüzün bu sıcak türkülerini değil de “cilalı kültür”ün pespaye gıcırtısını dinlemek istiyorsanız, size şair dostum Fadıl Öztürk’ün bir dizesini “armağan” ediyorum: “Çiçekleri sulayın ama insafınız kurusun”. (Umur Hozatlı, 2006)

[değiştir] Bir şiirinin tamamı

İşte buna bıçak çekiyorum (şiirin tamamı)

sözcüklerim varmıyor uzaklığına,
suskundur takvimlerde adım üstelik,
bir bir düşüyor bütün öpmelerim,
ağır yenilgiler alarak.
kalbimse sildi bütün defterlerde,
adresini, yokluğunu kıyamet bilerek.

Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip …
Sense uzaklara çivili,
Bir deniz gibisin resimlerde

Dokunsan Dersim olur göçerim mecburen,
yalnızlığın on milyon olur,istanbul
duydum çok sonra,
adın önemli değil;
acın aynı tadı veriyor zaten.

Islık çalan zamanlardan gelmiştim,
bilirim bulutları eskitmenin güzelliğini,
zaman, o zaman değil şimdi,
güneş yine doğar bu kente,
ama gözlerin... gözlerin...

Şimdi adı yok hiçbir sevgilinin,
sıcak dokunuşunda dağılan,
binlerce öpücüğün...

İşte, buna bıçak çekiyorum,
bir kadın, aşkını savunan
bir çocuk, gülüşü gibi ince,
bir havalanış...yok
Belki de çekip vurmak ,
bütün uykuları göz kapaklarında...