Beni beklerken
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sibel Oral'ın GOA'dan çıkan 224 sayfalık, ilk romanı olan "Beni Beklerken", günümüz Türkiye'sinde yaşayan iki yitik kızın deliliğin sınırında kendileriyle ve yaşadıkları toplumla hesaplaşmalarını, ödeşmelerini konu alıyor.Ayrıca romanın internet sitesi vardır.
'== Basında yer alan/Radikal =='
Varoluşun, yok-oluşun, yol oluşun ve belki de hiçbir şey olamayışın üzerine yazılmış bu roman iki ayrı kültür ve farklı kaygılar arasında büyümeye çalışan iki genç kızın biraradalığının öyküsünü anlatıyor. Kahramanlardan Özlem iyi bir aile içinde çocukluğunu geçirmiş ama buna rağmen adı gibi büyük özlemler yaşayan bir genç kız. Duygu ise baskı, şiddet ve yalanın- hatta yalanlardan en büyüğü olan kendini kandırmanın, günlük hayatın bir parçası olmuş bir ailenin bireyi. Bu iki zıt karakteri bir araya getiren şey ise onların varoluşlarına dair soruları, sorunları…
== Özlem olmak… ==
Özlem varoluşu yolunda en büyük mücadeleyi kendi ile veriyor. Onun geçmişinde yaşadıkları hatta yaşayamadıkları “kendi” olarak eylemde bulunmasına aslan izin vermiyor, her seferinde monologlarla ve diyaloglarlarla dile getirdiği özlemi belli anlarda kendi ile savaşa dönüşüyor. Bu savaşın sebebi ise genellikle Özlem’in anılarını hatırlamamak istemesi oluyor çünkü annesinin Özlem küçükken gidişi hala zihnini rahatsız eden en büyük motiv. Tüm bunların arasında varolma savaşı veren ve her seferinde bunun sorgulamalarını yapan Özlem günün birinde kendi yaşam alanında davetsiz bir misafir ile karşılaşır; Duygu böylece romana giriş yapar. Duygu’nun tüm sorularına kayaklık eden aslında Özlem’dir.
== Duygu olmak... ==
Duygu’nun hayatı Özlem’le birlikte değişir. Özlem’le birlikte o da “kendi” oluşunu sorgulamaya başlayacaktır ancak Duygu bunu sürekli olarak Özlem’in sorularıyla ve Özlem’in tavrıyla yapmaktadır. Ayrıca Duygu’nun varoluş dediği metnin ilerleyen kısımlarında Beraber olmak yada Özlem olmaktan hiçbir farkı yoktur. Duygu’nun bu öykünmesi en çok Özlem’i rahatsız edecektir çünkü Özlem tüm sorgulamalarını ve kalışlarını yalnızlık içerisine yapmak taraftarıdır: “İnsanlar yalnızlıktan son sürat kaçıyor, yalnızlıktan kaçılır mı anne? Sürat öldürmez mi zaman gibi bugünü?”
Konu başlıkları |
[değiştir] Oluş ve olamayış hikayeleri...
özlem her yalnız kalışını “kendi” üzerine düşünerek geçirdiğinden bu anlar aslında onun en verimli anları olarak görülebilir. Duygu ise gerek somut varlığı gerekse Özlem’in zihnindeki imgesel varlığıyla rahatsız edici bir hal alıyor. İki farklı oluş hikayesi bu eksen de devam ediyor.
[değiştir] Ders almak…
Bakıldığı zaman Türk öykü ve romancılığı içerisinde çokta farklı bir tema işlenmiş değil ancak kitapta çok fazla vurucu olan ögeler var. Bunların en başında dil geliyor. Yazarın kullandığı dil aslında inanılmaz sade günlük konuşma dili kitaba hakim ancak bahsettiğimiz hesaplaşma monolog ve diyalogları içerisinde yakalanan imgeler gerçekten çok etkileyiciler:
Çocukluğum; aynalı, karanlık odam… Annem; daracık etten koridorlu terk! (s.16)
Her gece, kaygan zemin üzerinde, zamandan gebe kalıyorum sabaha Her sabah yaşamımın anlarını düzüyorum satırlara. (s.51)
Özünün sakat duygularıyla belirsizliğe çizilen bu kaygan zeminde yalınayak ne işin var? (s.133)'''
[değiştir] Varoluş…
Kendi “ben”ini kurma telaşı yaşayan her genç için doğru sorularıyla ve “geçmiş”e dair acılarıyla güzel bir örnek teşkil edecek olan roman uzun zamandır herhangi bir yazın türüne göz atmamış biri için bile cazip.
[değiştir] Arka kapak yazısı
Beni Beklerken, unutmak ile hatırlamayı reddediş üzerine ağır bir roman. Onun adı Özlem. Aynaya baktığında özlemin “aynısını” gören Özlem… Bu hikayede kendini bekleyecek, hepimiz gibi…