Alaybeyi

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Osmanlı Devleti’nde askerî düzen, veziriâzamdan beylerbeyine ve ondan sancakbeyine, sancakbeyinden de alaybeyine, alaybeyinden çeribaşılarına doğru giden bir silsile şeklinde işlemekte idi. Bir sancakta bulunan timarlı sipahilerin en yüksek âmiri durumunda olan alaybeylerinin timarları serbestti. Alaybeyleri, savaş zamanında tasarruf ettikleri zeâmetin icap ettirdiği derecede kapıkulu götürmekle beraber, bulundukları yöredeki timar sahipleriyle onların getirmekle yükümlü oldukları kılıç sahiplerini, mensup bulundukları beylerbeyinin maiyetinde olarak, kumanda ederlerdi.

Alaybeylerinin atama işleri, vilâyet sipahilerinin arzuları doğrultusunda, beylerbeyi veya sancakbeyi arzı üzerine tayin edilir, beylerbeyi ve kadı arzı ile de görevlerinden alınırlardı. Zaman zaman cizye toplama görevi de îfa ettikleri görülmekteydi. Alaybeyleri terfi etmeleri durumunda sancakbeyi olurlardı.

Tımar sisteminin düzgün bir şekilde işleyişi Osmanlı Devleti için büyük önem arz ediyordu. Bu durumda alaybeyine pek çok iş düşüyordu. Savaş sırasında şehit düşen timar sahiplerinin yerine yenisinin atanması, savaştan firar edenlerin tespit edilip boş olan timarın doldurulması, yine normal zamanlarda ölüm, görevden el çekme, gibi durumlarda boşalan timarın tevcih edilmesi alaybeyi marifetiyle gerçekleşiyordu. Ayrıca timar sahiplerinin karşılıklı timar değişikliği yapma isteklerini alaybeyi değerlendirip gerçekleştiriyordu. Meselâ, 5 Eylül 1716 tarihinde, Isparta’da 7400 akçe timara mutasarrıf olan Hüseyin’in timarıyla Gönen Nahiyesi’nde, Demirci Mezrası’nda 6300 akçe timara mutasarrıf Şahbaz’ın timarlarının birbirlerinin semtlerine münasip ve yakın olduğu, kendi hüsn-ü rızalarıyla değişmek istedikleri belirtilmiş neticede alaybeyinin arzıyla bu mübadelenin gerçekleştiği görülmüştür.