Felsefe Eğitimi

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bu ansiklopedi maddesinin biçim olarak Vikipedi standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Bu madde Şubat 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
                                            Felsefe Eğitiminin Temel Problemleri :
      Felsefe eğitiminin temel problemleri üzerinde dururken, genel anlamda  Türk Eğitim Sisteminin problemlerinden bağımsız düşünmek ve  böyle bir felsefi değerlendirme yapmak anlamsız olur. Bu nedenle, felsefe eğitiminin temel problemleri üzerinde düşünürken bir manada eğitim sistemimizin temel problemleri üzerinde de düşünmüş olacağız. Çözümü gerek felsefe eğitiminin gerekse eğitim sistemimizin içinden bulup, yeniden değerlendirip yeni nosyonlarla oluşturacağımız (modifiye edeceğimiz) uygulamalarla gerçekleştirebiliriz.Genelden (Eğitim Sistemi) özele (Felsefe Eğitimi) yola çıkarak bazı temel problemleri göz önüne alırken bireysel tarihimden (lise ve üniversite felsefe eğitimim) yola çıkarak değerlendirme yapmaya çalışacağım.
      Felsefeyle ilk tanışma lise yıllarına (son dönemine) denk gelir. Bu dönemde, yaklaşan  ÖSS’ye hazırlanan öğrenciler felsefeyi , genel olarak, “Ne işe yarar?”, “ÖSS’de kaç soru çıkar?” türünden sorularla karşılarlar ve doğal olarak pek azı felsefenin çağrısına kulak verir, ÖSS’deki felsefe sorularının tamamını doğru yapmak dışında gerçek anlamda tecessüs duyar. ÖSS’de çıkmayan her şey yasak ilkesinden uzaklaşarak felsefe üzerinde düşünmeye başlar. Görüldüğü üzere, ÖSS öğrencilerde sadece bu sınav için eğitimlerinin büyük bir kısmını tamamlama düşüncesini doğurmaktadır. Bundan dolayı, her ders her bilgi ÖSS’ye yönelik değerlendirilmektedir. ÖSS sonrası ise pek fazla bir değişiklik olmaz. Çünkü pek çok öğrenci kendi alanına yönelir ve onun dışındakileri yadsımaya yönelik eğilim gösterebilir. Tabii ki ekonomik koşulların etkisi göz ardı edilemez. Bu yüzden, okulların sadece “meslek adamı” yetiştirmeye yönelik olması B.Russel’ın  belirttiği gibi araştırmaya yönelik olmaması öğrencilerin daha dar bir bakış açısı içinde kalmasına neden olabilmektedir.
      Daha özel bir alana felsefe eğitimine gelirsek, öğretmenin öğrenciye yaklaşımı, öğrencinin felsefeye olan ve gelecekte de olabilecek tavrını belirleyecektir. Felsefeyle ilk tanışma, onun zihninde silinmesi zor olan izler bırakacaktır. Bu yüzden öğretmenin, öğrencinin felsefeyi anlamlandırmasına ve onu yaşamına içkin kılmasına bir manada öğrenciye yol göstererek, rehber olarak, onun “uygun sorular sorabilmesini” (Sokrates) sağlayarak yardımcı olması gerekmektedir. Onda bu tecessüsü uyandırmak öğretmenin başarısı olacaktır.Üniversite düzeyinde durum, daha farklı değerlendirilebilir. Çünkü daha akademik ve araştırmaya yönelik çalışmalar, felsefe eğitimine derinlik kazandırır. Önemli olan, Öğrenciye felsefenin kendisine yabancı değil, ona yakın olduğunun, Felsefe’nin Batı dışında da gerçekleştirilebilir düşüncesi bağlamında  hissettirilmesidir. Başka deyişle, Heidegger felsefesinden yola çıkarak, öğrencinin varlığını açmasına, hakikatini göstermesine engel olacak tüm olumsuz şartlar bir an olsun kaldırılmalıdır ki felsefe eğitimi gerçekleştirilebilsin. Bu noktada öğretmenin öğrenci merkezli hareket etmesi ve  felsefeyi sadece tarihçi bir anlayışın dışında eleştirel bir etkinlik olarak sunması gerekmektedir. Öğrenciyi/bireyi “sosyal ve doğal çevre” için yetiştirmek, sırasıyla “kültürel eğitimle, bilim ve teknoloji” ile mümkün olabilecektir (Ziya Gökalp). 
      Felsefe eğitimi açısından karşılaşılan güçlükleri şu çerçevede değerlendirebiliriz :

 Felsefenin sadece tarihçi bir anlayışla değerlendirilip öğrencilere anlatılması. Felsefede temel prensip sorgulamadır ve sorgulamada, akıl yürütme, şüphe, eleştiri ve buna benzer yaklaşımlar önemlidir. Öğrenci soru sormayı öğrenmeli ve metot olarak, düşünmeyi (Cogito) yadsımadan “dubito ergo sum” (Kuşkulanıyorum, onun için varım.) diyebilmelidir. Öğretmenin de Sokrates’in Theaetetus’ta belirttiği gibi “fikir doğurtma” çabasında olması, öğrenciyi düşündürmeye ve doğal yeteneklerinin ortaya çıkarılmasını sağlayabilir. Genel anlamda eğitimde Niçin? sorusunu felsefi bir bakış açısı gerektirir.  Felsefenin sadece tanımlar çerçevesinde öğrencilere sunulması da bir anlamda öğrenci merkezli eğitim modelinden uzaklaşmadır ve öğrencinin bakış açısını daraltır.Tanımlar kavramsallaştırma için gerekli olabilmektedir; ancak burada üzerinde durulan felsefenin sadece tanım merkezli ele alınmasıdır. Wittgenstein için tanımlar olgu değildir. Tarifler ya da tanımlar dünyada yeni bir olguyu anlatmazlar. Tanımlarda tekrarlama ya da totoloji vardır. Bu şekilde yeni ve özgün bir şey görmek pek mümkün değildir.İhsan Turgut’un ifadesiyle, ezberci eğitim sistemlerinin temelinde sadece tanımlar üzerinde durulması bulunmaktadır. Bu manada tanımların, sorgulamalarının ve çözümlemelerinin yapılması gerekmektedir. Felsefe eğitiminin ezbercilikten kurtulabilmesi, bu şekilde mümkün olabilecektir.  Felsefe eğitiminde diğer önemli bir problemde kullanılan terminoloji ve dildir. Öğrencilerin zihninde zor yer edebilecek, üstelik konuşulan dilde karşılıkları olmayan kavramları anlatmak, bir öğretmen için öğrenciyle iletişim kurmada engel teşkil eder. Bu yüzden mümkün olduğunca yakın kavramlardan yola çıkmak, örneklendirmeler bir anlamda oyunlara başvurmak, öğrenciye ulaşmayı sağlayacaktır. Öte yandan, felsefe eğitimini yabancı dilde yapmak, bir anlamda öğrenciyi farklı bir dilin sözcükleriyle sınırlı kılar. Dil zeka ile iç içe olan bir niteliktir. Bu yüzden Alev Alatlı’nın ifadesiyle yabancı dilde eğitim zekanın potansiyelinin ortaya konmasını geciktirir, yani “zeka körler, güdüleşir”. Önemli olan yabacı dil öğrenimine paralel olarak, kişilerin ana dillerinde de felsefi çaba kazanma sürecine girebilmesini sağlamadır.

      Yukarıda altını çizmeye çalıştığım üç nokta, felsefe eğitiminde ve eğitim sistemimizde yer alan ‘öğretileni tekrarlamak’ düşüncesinden, gerek metot gerekse dil açısından, bir manada uzaklaşmayı amaçlamaktadır. Şüphesiz, öğretmenin rolü yadsınamaz, önemli olan öğretmen-öğrenci ilişkisini sağlıklı bir iletişim zemininde kurmaktır. Buradan hareketle, öğrenci  ‘özgür seçme edimi’ ve imgeleme gücü ile merak, araştırmaya yönelik felsefi bir itici güç kazanır.

Kaynaklar : 1. Alatlı, Alev : “Öğrenme: Öğretmekten Geriye Mütevazı Bir Çekiliş”, Öğrenmeyi Öğrenme Etkinlikleri, ODTU, 17-18 Kasım 2003. 2. Turgut, İhsan : Eğitim Üzerine Felsefi Bir Deneme, Bilge Han Matbaası, 1991. 3. Wittgenstein, Ludwig : Philosophical Investigations, Trans: by Anscombe

     G.E.M,   New York, Macmillian Publishing Co. Inc.,1968.