Kullanıcı mesaj:Mustafa kuşçuoğlu

Vikipedi, özgür ansiklopedi

           MUSTAFA KUŞÇUOĞLU
            
           1933 yılında Malatya’da doğdu. Meslek lisesi mezunu. Levazım,Maliye Okulu’nun ilk  
   levazım ast subaylarından biri olarak 1954 yılında T.S.K.’ne katıldı.Yurdun çeşitli
   yerlerinde görev yaptıktan sonra 1978 yılında tayin edildiği Çamlıca Asker Hastanesi’nden 
   emekliye ayrıldı. “KAR” başlıklı ilk yazısı 1944 yılında İstanbul’da “Çocuk” dergisinde
   yayınlandı. Derme,İlkAdım,Çoban,Yeni Malatya,Türk Sesi,Son söz,Görüş, Ufuk,Süper
   Malatya,Yorum, Fırat,Esen,Malatya’nın Sesi,Mev, Çağrışım,Ozan Ağacı,Haberde Ekspres,
   İşçinin Sesi, Yunusca, Gönül Ekspresi,Yesevi,Orta Doğu, Şiir Defteri,Size,Ana,Defne
   dergi ve gazetelerinde şiir ve yazıları yayınlandı.
           Minnetoğlu yayınlarından (Evliya Çelebi’den Malatya-1968),(Şiirlerde Malatya-1972) 
   isimli iki kitabı bulunmaktadır. 
           Muhtelif antolojilerde yer alan şairimiz Kadıköy’de yayınlanan “Haberde Ekspres”
   gazetesinde kitap tanıtımı yapmaktadır. İlesam üyesidir.
         İSTANBUL,“SEVDÂLI İSTANBULLU “YA HASRET
                                                                                   
   Siz İstanbul’a gelenleri hor görmeyin,
   Bir de beni dost kulağı ile dinleyin .
   Ekmek kapısı diye gelen Anadolu’dan
   Nedense şikayet gelir İstanbullu’dan .
   On bir kişi var ise beşi İstanbullu,
   Diğer altısı ise Anadolu’lu .
   Okumuş,aydın kişilerin olduğu yerde
   Nasıl berbat ederler İstanbul’u.
   Öyle severler ki İstanbul’u
   Otursa da gecekonduda
   Söyler İstanbul  türküsü . 
   Geliniz  şöyle bir  nazar  eyleyelim,
   Hâl nedir,  hep  beraber  görelim .
   Erguvanlı  köşkü  zümrüt  bahçesiyle
   Uyanmak  var iken  bülbül  sesiyle,     
   Neden verdin,bu güzelim yerleri  yap-satçı’ya
   İnanmıyorum,çekiyorum  dediğin  acıya .
   İstanbul’a yağmur yağmaya görsün
   Gece gündüz  çamurda  sürünürsün .
   Altı ayda modası  geçti  diye
   İstanbullu’ya sözde olsun  hediye,
   Yollara,kaldırımlara para saçarız biteviye.
   Trafiği  dönmüş iken arap saçına
   Bir de arkasına  tramvay  katınca,
   Okumuşu,aydını en çok  ilçenin bile
   Sesi,soluğu çıkmayanına
   Neden  acısın  tanrı ,
   Yıkıldı İstanbul, hoş görüldü  talan 
   Çimentoya boyandı  boğaz, yeşil  alan.
   Sayısız tarihi  eserlerden
   Gösteriniz kaç tane ayakta kalan .
   Suudî’ler yıkınca Osmanlı kalesini
   Nerede ise okşamaya  başladık
   Savaş atının  yelesini .
   Doğayı,tarihi  koruyalım  diye
   Çok  yerlere  sit  alanı  dedik,
   Utanmadan  bir hafta sonra
   Burası da  bitti  dedik .
   Ben,sen  yok ,var  olan  biz             
   Güzelim  İstanbul ayakta durur mu bizsiz  ?
   Olan olmuş,geçmişten  ders  alalım,,
   Verelim el ele, gönül  gönüle
   Yakalım  artık  bir  meşale  .
   İstanbul, “Sevdalı  İstanbullu” ‘ya  hasret
   Düşünün,bana  beslemeyin  kin  haset .
   Sürç-i  lisan  eyledimse  affola,
   İstanbul’ a  içten  gönül  verenler
   Dilerim ulu  tanrı  sizden  razı  ola  .
   


                    İZNİK  
   Gölün,göğün  mavisi  yeşile kardeş olmuş .
   Tüm güzellikler burada hep sarmaş dolaş olmuş ,
   Bereketli toprakta doğa,tarih diz dize ,
   Hep dileyelim İznik,sakın gelmesin göze.
   Dikilitaş  burcunda  beste  söylerken  bülbül ,
   Sevgi serenadına dayanabilir mi gül            
   Ab-ı hayattır suyu, içiver yudum yudum  ,  
   Görmedinse İznik’i,deme rahat uyudum .
   Her dem Sarı Saltuk’tan mis gibi buhur tüter ,
   Yeşil Câmi çinisi,ona paha mı yeter .   
   
   Top top inci zeytinler,daldan dökülür tek tek ,
   Mübarek şifasını,dağıtır etek etek .
   
   Zümrütten birer köşe,Göllüce,Karakaya ,
   Hep görmek istenilen unutulmaz bir rüya  .
    
   İznik efsunlu belde cennet gibi her  köşe.
   Havasını soluyan gönüle dolar neşe .
     
   Bayraklı Tepe’den bak İznik’e kuşbakışı 
   Doyulmaz hazlar verir kudrettendir nakışı .
   Cennet bahçesi gibi hem baharı  hem yazı    
   Meyvelerin âlâsı damak tadı kirazı  .
 
   Ateşten doğan çiçekler seyrine doyum olmaz .
   El emeği,göz nuru İznik çinisi solmaz .
  
   Bir tarih de yatıyor bu toprağın altında 
   Genç Leventler duruyor o sur kapılarında .    


            BAHÇELERDE
   Bahçelerde,bayırlarda gördüğüm
   Rengârenk çiçeklerinden ördüğüm
   Sevgi dolu taçın ilmeklerini 
   Çözmek mümkün değil olmuş kör düğüm