Kullanıcı:Sonat

Vikipedi, özgür ansiklopedi

3-4 yabancı dil bilen, zamanında Erkin Koray'la çalışmış kontrbas ve bateri çalan bir babanın ve kendi halinde ev kadını bir annenin ilk çocuğu olarak, 10 Ocak 1979 Çarşamba günü saat 00:35'te İstanbul'da dünyaya geldi. Doğduğu an etrafına şaşkın şaşkın bakarak nerede olduğunu anlamaya çalışan bu kahverengi gözlü çocuğa "Sonat" adı verildi. 1978 yılında TRT'de yayınlanan “Sonat'ın Hikayesi" adlı müzik programından esinlenilerek verilen bu adı, ki müzik terimidir, hiç sevmedi. Göbek adı da olmadığından işi bazı yerlerde kendini Cengiz olarak tanıtarak çözdü. Bazen ciddi ciddi mahkemeye başvurarak adını Sonat Cengiz Polat değiştirmeyi düşünmektedir. Çocukluğu Göztepe’de, zaman zaman da İthalat – İhracat Yöneticisi babasının çok sık iş değiştirmesi nedeniyle, Anadolu’nun çeşitli illerinde geçen Sonat, hayatta en çok müziği ve edebiyatı sevdi. Kendisi herhangi bir enstrümanı çalmayı beceremese de, kulağına hoş gelen beste ve kompozisyonlara kulak kabarttı hep. Bu bazen Erkin Koray oldu, bazen Fikret Kızılok, bazen de Orhan Gencebay. Titizlikle ve emek harcanarak yaratıldığını düşündüğü müzik eserlerine önem verdi. Aynı zamanda edebiyatla da haşır neşir olan Sonat; yüzlerce kitap okudu, becerebildiği kadarıyla şiir ve öykü yazdı. Eski Türk filmleri tadında yaşamaya çalışan genç adam, bir Sadri Alışık kadar olamasa da, dünyaya hayran bakmaya çalıştı. Yüzyıllardır İstanbul’da yaşayan bir aileden gelen Sonat, özellikle Beyoğlu ve Bahariye’ye hayran oldu. Yaş itibariyle artık İstiklal Caddesi’nde kaygısız bir haleti ruhiyeyle dolaşamasa da; Beyoğlu’nda yürümeyi, edebi ve erkanıyla içmeyi, İstanbul’un eski semtlerinde ruhunu dinlendirmeyi ilke edindi Genelde asık suratlı ve sert görünen kahramanımız aslında çok duygusal, ince ruhlu ve yufka yürekli bir adam olarak yaşamını sürdürdü. Bunu gizlemek için öfkeli davranışlar sergilese de, ne yazık ki fazla başarılı olamadı. Onun bu yapısını anlayan insanlar onu ya çok sevdi ya da çok kırdı. Duygusal yapısı gereği aşık olduğu insana da çabuk bağlanan Sonat, karşısındaki insana çok değer verse de, belki de yanlış kişilerle beraber olduğundan özel hayatında pek mutlu olduğu söylenemez. Yine de romantizme, gerçek aşka ve her insanın bir diğer yarısı olduğuna inanan dostumuz hala kendisini anlayacak biriyle mutlu bir yuva kuracağına inanmakta ısrar etmektedir. Eğitim hayatını ele alacak olursak, akademik hayatını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Lisans diploması alarak noktalayan Sonat, fakülte hayatı boyunca çeşitli aktivitelerde bulundu. Öğrenci ve kulüp başkanlığı yaptı. İki kere fakülte birincisi olsa da, çalkantılı özel hayatı yüzünden okulu birinci olarak bitiremedi. Zaten ya hep ya hiç mantığında olduğundan ve gri tonlara pek inanmadığından ya çok başarılı oldu ya zor günler geçirdi. Fakülteden sonra 15 ay boyunca Dimes Meyve Suları’nın Halkla İlişkiler Yöneticisi olarak görev alsa da, daha çok Pazarlama Yöneticisi’nin asistanlığını yaptığı ve agresif bir insanla çalıştığı için mutsuz oldu. Aynı dönemde sürede dört yıldır görmediği babasının ölüm haberini aldı. 11 ay sonra da askerdeyken annesini kaybetti. Askerliğini Basın İnceleme Subayı olarak Jandarma Genel Komutanlığı’nda Ankara’da yapan Sonat bu şehri çok sevse de, görev süresi bitince İstanbul’a geri döndü. Tekrar Dimes’te çalışmaya başlasa da iki ay sonra istifa etti. Asteğmenken iki kez takdirname almasının sivil hayatta bir önemi yoktu artık. Kardeşiyle de kavga etti ve evden ayrıldı. Sıkıntılı günler geçirse de İstiklal Caddesi’nde volta atmayı ve çok sevdiği pizzasını yemeyi ihmal etmedi. Kafayı çekip şiir yazdığı da oldu, saatlerce yürüdüğü de. Sonrasında Ajans Press’in TV departmanında çalışmaya başlayan dostumuz, üç ay sonra Satış Departmanı’na atandı. Ekim ayından beri Satış Departmanı’nda Müşteri İlişkileri Yönetmeni olarak çalışan Sonat şimdilerde daha önce hiç çalışmadığı bu alanda başarılı olmaya çalışıyor. Okumaktan artık sıkılmış olabileceğinizi düşünerek birkaç renkli anekdotla Sonat Polat’ı tanıtmaya son verelim. Önce fiziksel özellikler; pek yakışıklı olmayan kahramanımız 1.76 boyunda, 78 kilo ağırlığındadır. Oğlak burcunun tüm özelliklerini taşır; disiplinli, inatçı ve gevezedir. Maalesef içi dışı birdir, ağzında bakla ıslanmaz. Genellikle takım elbise giyer. Arada sırada bıyık bıraksa da çevresel faktörler buna pek izin vermez. Sakal bıraktığı da olmuş, yakın çevresi tarafından yakışmadığı gerekçesiyle protesto edilmiştir. Puro ve pipo merakı olsa da sigara içmez. Kravat meraklısıdır. Sebze yemeklerinden pek hoşlanmaz. Hayvanları; özellikle kedileri çok sever. Zaman zaman Kulüp Rakısı içer. Futboldan anlamasa da Fenerbahçe’yi tutar. Kısa bir süre sonra 26 yaşında olacak bu nevi şahsına münhasır dostumuz müzmin bir bekardır. Kısacası çekilir bir adam değildir.