Hristiyanlıkta cehennem
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bu madde Mart 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
Konu başlıkları |
[değiştir] Yehova Şahitliği'nde Cehennem
- Cehennem
- Ge-Hinnom: Hinnom Vadisi,
- Ge-Ben-Hinnom: Hinnom Oğlu Vadisi
- Cehennem sözcüğü İbranice'deki Ge-Hinnom sözcüğünden gelir. “Ge” sözcüğünün anlamı “Vadi”dir. "Hinnom" sözcüğü ise isim olduğundan "Hinnom"'dur. Buna göre Ge-Hinnom sözcüğünün karşılığı “Hinnom Vadisi”dir. Ge-Hinnom, Ge-Ben-Hinnom'un kısaltılmış şeklidir.
- Hinnom Vadisi'nin bulunduğu yer coğrafi olarak Kudüs'ün güney ve güney batısıdır.
[değiştir] İsrail Krallığı'nda İnsanlar Çocuklarını Baal ve Molek İçin Yaktılar
Hinnom Vadisi eski devirlerde İsrail Krallığı'nda yaşayan insanların çocuklarını Molek adı verilen bir puta kurban olarak sundukları bir yerdi. İsrail Krallığı'nda bazı insanlar kendi çocuklarını canlı olarak bu putun ortasındaki ateşe atıyorlardı. İsrail Krallığı'ndaki bu tür kişiler kendilerine verilen Tanrı'nın emirlerinin aksine davranarak, diğer ulusların yaptıkları bu putperest tapınma biçimini benimseyip uygulamışlardı. 2. Krallar 21: 1-6'da şunlar yazılıdır:
- Manaşşe on iki yaşında kral oldu ve Yeruşalim'de elli beş yıl krallık yaptı. Annesinin adı Hevsivah'tı. RAB'bin İsrail halkının önünden kovmuş olduğu ulusların iğrenç törelerine uyarak RAB'bin gözünde kötü olanı yaptı. Babası Hizkiya'nın yok ettiği puta tapılan yerleri yeniden yaptırdı. İsrail Kralı Ahav gibi, Baal için sunaklar kurdu, Aşera putu yaptı. Gök cisimlerine taparak onlara kulluk etti. RAB'bin, “Yeruşalim'de bulunacağım”dediği RAB'bin Tapınağı'nda sunaklar kurdu. Tapınağın iki avlusunda gök cisimlerine tapmak için sunaklar yaptırdı. Oğlunu ateşte kurban etti; falcılık ve büyücülük yaptı. Medyumlara, ruh çağıranlara danıştı. RAB'bin gözünde çok kötülük yaparak O'nu çok öfkelendirdi. (l)
Buradaki sözlerden anlaşılacağı gibi o devirlerde çocuklarını canlı olarak ateşte kurban etmek sahte tapınmanın diğer uygulamalarının sadece bir kısmıydı. Ayrıca ayetler bunları bildirirken Tanrı'nın bu gibi şeyleri nasıl gördüğünü de anlatmaktadır. Tanrı'nın gözünde, İsrail Krallığı'nda insanların çocuklarını ateşe atarak Baal ve Molek gibi put tanrılara kurban olarak sunmaları iğrenç bir şeydi. Bu uygulamayı yapan başka bir kral ise Ahaz'dı. 2. Tarihler 28: 2-4'te şunlar yazılıdır:
- İsrail krallarının yollarını izledi; Baallar'a tapmak için dökme putlar bile yaptırdı. Ben-Hinnom Vadisi'nde buhur yaktı. RAB'bin İsrail halkının önünden kovmuş olduğu ulusların iğrenç törelerine uyarak oğullarını ateşte kurban etti. Puta tapılan yerlerde, tepelerde, bol yapraklı her ağacın altında kurban kesip buhur yaktı.” (l)
Yeremya 32: 35'te de şunlar kayıtlıdır:
- Ben-Hinnom Vadisi'nde ilah Molek'e sunu olarak oğullarını, kızlarını ateşte kurban etmek için Baal'ın tapınma yerlerini kurdular. Böyle iğrenç şeyler yaparak Yahuda'yı günaha sürüklemelerini ne buyurdum, ne aklımdan geçirdim. (1)
Görüleceği gibi, İsrail Krallığı'ndaki bu insanlar o zamanki ulusların iğrenç törelerine uyarak, oğullarını ve kızlarını ilah Molek'e kurban olarak olarak sunuyorlardı. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta ise, Tanrı'nın bu kişilere ve diğer ulusların yaptıkları bu uygulamalara ne gözle baktığıdır. Ayetlerin içinde geçen “ulusların iğrenç törelerine uyarak RAB'bin gözünde kötü olanı yaptı”, “RAB'bin gözünde çok kötülük yaparak O'nu çok öfkelendirdi” ve “Böyle iğrenç şeyler yaparak Yahuda'yı günaha sürüklemelerini ne buyurdum, ne aklımdan geçirdim.” ifadeleri Tanrı'nın bu konuda ne hissettiğini açıkca göstermektedir. Evet insanlara anne ve baba olarak evlat sevgisi veren Tanrı için bütün bu uygulamalar iğrenç şeylerdi. Hem de o kadar iğrenç şeylerdi ki; Tanrı böyle şeyleri aklından bile geçirmediğini söylemektedir. “O'nu çok öfkelendirdi” sözleri de Tanrı'nın bu gibi şeyleri yapanlara öfke duyduğunu gösterir.
İsrail krallarından bir başkası olan kral Yoşiya ise diğerlerinin aksine bu uygulamaya bir son verdi. Bunu yaparak başkalarının bu bölgeyi artık sahte tapınma amaçlı olarak kullanarak, çocuklarını kurban olarak sunmalarına engel olmaya çalıştı. 2. Krallar 23: 10'da şu bilgiler veriliyor:
- Yoşiya, kimse oğlunu ya da kızını ilah Molek için ateşte kurban etmesin diye, Ben-Hinnom Vadisi'ndeki Tofet'i kirletti.(1)
[değiştir] İsa'nın Günlerindeki Hinnom Vadisi
Daha sonra bu yer, şehrin çöplüğü olarak kullanılmaya başlandı; ve burası zamanla, ağır suç işlemiş kişilerin cesetlerinin, hayvan ölüsünün ve ayrıca her çeşit çöpün atıldığı bir yer durumuna geldi. Ve insanlar bu çöplerin yığılmasını önlemek için bunları yaktılar ve kükürt atarak ateşin devamını sağladılar. Tıpkı günümüzde de çöplerin yakıldığı gibi. Burası artık insanların canlı olarak putlara kurban olarak yakıldığı bir yer olmaktan çıkıp sadece bir mezara gömülmeye değer bulunmayan kişilerin cesetlerinin atıldığı bir yer olarak kullanıldı. İsa'nın Ge-Hinnom sözcüğünü kullandığı dönemde de Hinnom Vadisi aynı bu amaçla kullanılan bir yerdi.
Ancak gene de Kutsal Metin'de Hinnom Vadisi ya da orijinal şekliyle Ge-Hinnom bir ceza yeri olarak gösterilmektedir. Öyleyse bu yukarıda sözü edilen bilgilerle ve Tanrı'nın kişiliğiyle ne derecede uyumludur, buna bakmak gerekir. Birisinin ceza olarak Hinnom Vadisi'ne atılacağına ilişkin bazı örneklere bakalım. Bazı ayetler şöyledir. Markos 9: 43-47:
- “Eğer elin seni günaha sokuyorsa, onu kes at; çolak olarak hayata erişmen iki elli olarak Hinnom Vadisine, sönmez ateşe gitmenden iyidir. – Eğer ayağın seni günaha sokuyorsa, onu kes at; topal olarak hayata erişmen iki ayağınla Hinnom Vadisine atılmandan iyidir. – Eğer gözün seni günaha sokuyorsa, onu çıkarıp at; tek gözlü olarak Tanrı'nın krallığına erişmen iki gözünle Hinnom Vadisine atılmandan iyidir. Orada onların kurdu ölmez ve ateşi sönmez.” (2)
Acaba İsa burada açıkça, Hinnom Vadisi'nin ateşli bir ceza yeri olduğunu mu söylemektedir. Ayrıca birisinin sürçüp Hinnom Vadisi'ne gitmemek için, elini, ayağını ya da gözünü çıkarmasını mı öğütlemektedir? İsa'nın anlatım tarzının nasıl olduğu ve Kutsal Metin'in bütünü bilinmeden aceleyle böyle bir yargıya varılması yanıltıcı olur. Örneğin İsa'yla ilgili olarak şunları okuyoruz. Markos 4: 33-34:
- Böylece birçok örnekle, Tanrı'nın sözünü onlara anlayabildikleri ölçüde anlatırdı. Gerçekten de onlarla örnek vermeden konuşmazdı, fakat kendi öğrencilerine her şeyi ayrıca açıklardı.(2)
Bu nedenle her sözü harfi olarak anlamak yanıltıcı olacaktır. Hemen herkes konuşurken bir ölçüde benzetmeler, imalar, mecazlar kullanır. Basit bir örnek şöyle olabilir: “Şu öğrenci, öğretmenin gözüne girmiş” sözüyle “Şu kalem, öğretmenin gözüne girmiş” sözü herhalde birbirinden farklıdır. Buna göre bir konuda iyi bir anlayış kazanmak için, Kutsal Metin'in tümünü gözönünde bulundurmak gerekir.
İsa, kendi yaşadığı dönemdeki din adamları için şu sözleri kullanmıştı. İsa'nın onlara söylediği bu sözler Hinnom Vadisi'yle ilgili bir yargıyı içerir. İsa'nın kullandığı bu sözlerden bazı kısımlar şöyledir: Matta 23: 13-15, 33:
- Vay halinize yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü göklerin krallığının kapısını insanlara kapatıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz, ne de girmeye çalışanları bırakıyorsunuz. - Vay halinize yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü siz birine inancınızı benimsetmek için denizler karalar aşarsınız. O kişi sizden biri olduğunda ise onu Hinnom Vadisine atılacak hale getirirsiniz; hem de kendinizden iki kat beter ederek. (2)
- Ey yılanlar, ey engerekler soyu Hinnom Vadisi cezasından nasıl kaçacaksınız? (2)
[değiştir] Ateş - Yok Etmeyi Anlatan Bir Simge
İsa'nın şu sözleri Hinnom Vadisi'yle ilgili daha doğru bir anlayış kazanmaya yardım eder. Matta 10: 28:
- Sizi öldürmeye gücü yeten fakat hayattan yoksun bırakmaya gücü olmayanlardan korkmayın, asıl sizi Hinnom Vadisinde tamamen yok edebilecek olandan korkun. (2)
Aynı konuda İsa'nın diğer sözleri şöyledir. Luka 12: 4-5:
- Ayrıca dostlarım, size şunu söyleyeyim, bedeni öldürebilen fakat bundan ötesini yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız gerektiğini ben size söyleyeyim: Öldürdükten sonra Hinnom Vadisine atma yetkisi olandan korkun. Evet, size derim ki, O'ndan korkun. (2)
Acaba İsa bütün bu ifadeleriyle Hinnom Vadisi'nden söz ederken, Hinnom Vadisi'ni, kötü insanların ceza olarak ateşte işkence edildiği bir yer olarak mı göstermek istemektedir? Hayır. İsa, “Sizi öldürmeye gücü yeten fakat hayattan yoksun bırakmaya gücü olmayanlardan korkmayın, asıl sizi Hinnom Vadisinde “tamamen yok edebilecek” olandan korkun.” diyerek, Hinnom Vadisi'nin bir daha dirilmenin mümkün olmadığı bir yer olduğunu göstermektedir. Diğer bir deyişle Tanrı bir kişiyi “Hinnom Vadisinde tamamen yok edebilecek”tir. Demek ki, Hinnom Vadisi tamamen yok edilmeyle ilgili olarak kullanılmaktadır. Aksi takdirde Hinnom Vadisi'nde birisi yaşayıp acı çekiyorsa bu onun tamamen yok edilmediği demek olur.
Aşağıdaki ayetler Hinnom Vadisi'ne gidecek şeyleri ve kişileri gösterir. Vahiy bölümünde, soyut kavramlar olan ve bir durumu gösteren ölüm ve ölüler diyarı ile, adı yaşam kitabına yazılmamış somut varlıklar olan insanların aynı yere atılacakları gösteriliyor. Soyut ve somut kavramların buradaki ortak özelliği ikisinin de yok edilecek olmalarıdır. Vahiy 20: 13-15 şunlar yazılıdır:
- Deniz kendisinde bulunan ölüleri geri verdi. Ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde bulunan ölüleri geri verdiler (...). Ölüm ve ölüler diyarı ateş gölüne atıldı. Bu ateş gölü, ikinci ölümdür. Ayrıca, adı hayat kitabında yazılı bulunmayan kim varsa ateş gölüne atıldı. (2)
Ayet, “İşte bu ateş gölü ikinci ölümdür.” diyerek bunu açık bir şekilde göstermektedir. İkinci ölüm varlıktan silinmeyi ifade etmektedir. “İkinci ölüm budur” ifadesi Vahiy 21: 8'de de geçer. Bu hayat kitabına yazılmamış olanlar bir daha dirilmeyecekleri için ikinci ölüme gitmiş olacaklardır. Ayrıca gelecekte cennette ölüm olmayacağı için ölüm de varlıktan silinecektir. Ve gene bir dirilme olacağından ölüler diyarı diye bir yer de kalmayacaktır. Çünkü boşalmış olacaktır. Kutsal Metin ateşi “yiyip bitiren-tüketen” olarak göstererek, bir şeyin yok edilmesinde ateşi simgesel olarak kullanır. Matta 25: 41 ve 46 bunu daha açık bir dille gösterir:
- Siz ey lanetliler, benden uzak durun, İblis ve melekleri için hazırlanmış sonsuz ateşe gidin. (2)
- Bunun üzerine kral onlara şöyle diyecek: (...) Bunlar sonsuz ölüme, fakat doğru kişiler sonsuz yaşama gidecekler. (2)
Burada da gene sonsuz ateş ifadesinin sonsuz ölüm ifadesiyle eşleştirildiğini görmekteyiz. Tersi durum olarak ise sonsuz yaşam ifadesi geçmektedir.
[değiştir] Tanrı'nın Aklından Geçmeyen Bir Düşünce
Açıkçası, Kutsal Metin Hinnom Vadisi'ni ateşli bir işkence yeri olarak göstermemektedir. Tanrı'nın böyle bir şeyi iğrenç bulduğunu alıntılar göstermektedir. Ayrıca Tanrı, böyle bir şeyi yapmayı İsraillilere ne buyurduğunu ne de aklından geçirdiğini söylemektedir. Tanrı'nın bir şeyi yaratması için onu aklından geçirmesi gerekir. Cehennemin işkence çekilen ateşli bir yer olduğu düşünüldüğünde akla şu gibi sorular gelebilecektir: Tanrı sevgi ve merhamet dolu olduğuna göre, insanlara böyle bir işkenceyi uygun görebilir mi? Örneğin bir babanın oğlu ıslah olmaz derecede kötü ise bu baba çocuğunu sobaya atarak mı cezalandırır? Aslında insanlar hayvanlara bile böyle cezaları uygun görmezler.
Bir anne ve baba doğacak çocukları için önceden hazırlık yaparlar ve giysi, beşik gibi şeyleri hazırlarlar. Ama hiç bir ana-baba, çocuğum ilerde ıslah olmazsa ben onu şurada cezalandırırım diye, evin bir köşesine fırın hazırlamaz. Aynı şekilde Tanrı, önceden hazırlık yaparak, Âdem'le Havva'yı Aden Bahçesi'ne yerleştirdi. Acaba Tanrı fırından daha kızgın bir cezalandırma yerini ne zaman hazırlamıştır? Kutsal Metin, Tanrı için şu sözleri söyler: “Böyle iğrenç şeyler yaparak Yahuda'yı günaha sürüklemelerini ne buyurdum, ne aklımdan geçirdim.” Ama aşağıdaki ayetler birilerinin aklından geçtiğini göstermektedir. Mezmurlar 106: 36-39:
- Putlarına taptılar, Bu da onlara tuzak oldu Oğullarını, kızlarını Cinlere kurban ettiler Kenan putlarına kurban olsun diye Oğullarının, kızlarının kanını, Suçsuzların kanını döktüler; Ülke onların kanıyla kirlendi. Böylece yaptıklarıyla kirli sayıldılar, Vefasız duruma düştüler töreleriyle. RAB'bin öfkesi parladı halkına karşı, Tiksindi kendi halkından. (1)
Dikkat edilirse, buradaki sözler İsrail Krallığı'ndaki bu insanların putlara taptıklarını ve bunun onlara tuzak olduğunu, sonuçta da çocuklarını cinlere kurban ettiklerini gösterir. Evet bu insanlar çocuklarını Baal için, Molek için ateşte kurban ettiler. Ama aslında onlar çocuklarını cinlere kurban etmişlerdi. Çünkü bu törelerin-öğretilerin sahibi ve bu işkencenin yapılmasından sadistçe zevk duyanlar Kutsal Metin'e göre aslında cinlerdi. Öyleyse cinlerle, putlar, tapınma töreleri ve sadizm arasında yakın bir ilişki vardır.
Sonuç olarak şunun bilinmesi gerekir. Kutsal Metin'de, Ge-Hinnom sözcüğü gökle veya başka bir yerle ilgili olarak kullanılan bir sözcük olmamıştır. Ge-Hinnom sözcüğü Dünya'daki bir yerin adıdır ve günümüzde artık çöp dökülen bir yer olmaktan da çıkmıştır.
İnsanlar sevdikleri yakınlarının ölümüne üzülürler ve ölülerini saygın bir şekilde defnederek, uygun bir mezar yaparlar. Mezar taşına ölenin anısını yaşatmak için adı yazılır ve ayrıca bazen birkaç satır güzel sözler yazılır. Öte yandan, toplumun nefret ettiği bazı ağır suçları yapmış kişiler, halk tarafından linç bile edilebilir. Böyle bir durum olduğunda o kişi için bir mezar yapılması akıldan bile geçmez. İstenir ki, böyle bir kişinin hatırası tamamen kaybolsun. Benzer şekilde Tanrı için bazılarının hatırası Hinnom Vadisi'ne atılarak kaybolmuş olacaktır. Çünkü Mezmurlar 109: 15 şöyle demektedir:
- Günahları hep RAB'bin önünde dursun, RAB anılarını yok etsin yeryüzünden! (1)
- Not: Eski İsrail Krallığı'nda İsrailliler ve İsrailli olmayan karışık bir halk yaşıyordu. Bunların bir kısmı, İsrailliler Mısır'dan çıktıklarında onlarla birlikte eski Mısır'dan çıkan karışık çok halktı.
Kaynakça:
- (1) Kitabı Mukaddes Şirketi, Kutsal Kitap
- (2) Kule Kitapları Tic. Ltd. Şti., Kutsal Metinler - İncil
[değiştir] Göz At
[değiştir] Brüksel Kilisesi'ne Göre Cehennem
'KİTABI MUKADDESE GÖRE ÖLÜMDEN SONRA BİR YAŞAM VE BİR CEHENNEM YARGISI VAR MIDIR?==
Y.Şahitleri'ne göre, insanlar şimdiki yaşamda işlemiş oldukları günah ve suçlar için hiçbir şekilde ölümden sonra herhangi bir ceza veya yargılanmaya çarptırılmayacaklardır. Onlara göre insan bu cezayı fiziksel ölümüyle zaten tamamen ödemiş olur! Aynı zamanda yine buna bağımlı olarak Y. Şahitleri, 'Yeryüzündeki Cennette Ebediyen Yaşayabilirsiniz' kitabının 76-89'uncu sayfalarında insanın ölümüyle, varlıktan tamamen silinip yokluğa karıştığını ve ölümden sonra da cehennem cezası diye bir şeyin var olmadığını ileri sürerler! Onlara göre ölüler diyarı ancak bir mezar olup, cehennem ise kesin yok oluşun bir sembolüdür!
Ölüler Diyarı Bir Mezar Mıdır?
Bu konuda ilk olarak bildirmeliyiz ki, Kutsal Kitap'a göre bir insan, ölümüyle asla bir hayvan benzerliğinde yokluğa karışmaz. Fakat iyiler de, kötüler de "görünmez yer" anlamına gelen Hades, yani "ölüler diyar" ında kendileri için öngörülen yerde, asıl yargı gününü bekleme amacıyla, bilinçli bir şekilde varlıklarını sürdürürler. Her ne kadar bazı ayetlerde söz konusu "ölüler diyarı" (Yunanca Hades, İbranice Şeol ) mezar düşüncesini hatırlatsa da, aslında bu bir mezar değil; iyi olsun kötü olsun bütün ölülerin geçici olarak asıl yargı gününe dek muhafaza edildikleri yerdir (İş. 14:9-10; Hez. 32:21-23; 1. Sam. 28:19). Tanrı'nın Sözü'nde mezar için kullanılan özel kelimeler bulunmaktadır. Bunlar "Şeol" veya "Hades" değil; fakat İbranice "kever", Yunanca ise "mneymeyoys" veya " tafos" kelimeleridir. Bunlar herkesce bilinen mezar veya kabir anlamında olup, Şeol veya Hades'le karıştırılmaz (Tek. 23:9; 50:5; Yeş. 22:16; Mat. 27:60; Yu. 11:31,19:41; 5:28). Bundan başka Eski Antlaşma'da da Şeytan'ın "ölüler diyarına, (şeole) çukurun en derinine indirilmesi" nden ve ölmüş bulunan zorlu yiğitlerin' ' ölüler diyarında konuştuğundan söz edilir (Yeş.14:15; Hez. 32:21). Şüphesiz bu ölü vücutların konulduğu alışılmış bir mezar olsaydı, ruh olan bir varlığın oraya indirilmesi veya orada bulunanların konuşması söz konusu olamazdı. Zaten İsa Mesih de verdiği zengin adam ve Lazar örneğinde zengin adamın ölüp (mezara) gömüldü 'ğünü ve ölüler diyarında (Hades'te) azap içinde olarak gözlerini kaldırdığını bildirerek, mezar ile ölüler diyarının, yani Şeol'ün aynı şey olmadığını açıkça gösterdi (Lu. 16:22-23). Kutsal Kitap'ın hiçbir yerinde mezara gömülündüğü gibi ölüler diyarına gömülmekten söz edilmez, ama ölüler diyarına inmekten veya gitmekten söz edilir.
Bilinmelidir ki, "Hades" veya "ölüler diyarı" bizler için hiç de günahlıların gittiği son ceza veya cehennem durumu değildir. Burası geçici bir bekleme yeridir. Bir yerde bizler bu "Hades'i" asıl mahkemeden önce suçluların göz altında tutulduğu bir nezarethaneye de benzetebiliriz (Esin. 20:13-15). Asıl cehennem cezası ise ölülerin Hades'ten çıkışından, dirilişinden sonra, son yargılamada (Esin. 20:11-15) günahlıların uğrayacağı ateş gölü cezası olacaktır. Bu zamana kadar, ölen kişiler iyi veya kötü olsun hepsi de ölüler diyarına giderler. (Bazı Mesih İnanlıları Efesliler 4:7-10‘a dayanarak Mesih‘in ölümünden sonra ölüler diyarına gidip imanlı ölüleri ardına çekerek göğe götürdüğüne ve şimdi ölen bütün imanlıların direkt olarak Mesih‘in huzuruna gittiğine inanırlar Filp.1:23; İbr.12:23). Fakat yine bilmeliyiz ki ölüler diyarı iki kesimden oluşmaktadır. İyiler "İbrahim'in kucağı" ve aynı zamanda "cennet" olarak bilinen kesime, diğer günahlılar da kendileri için ayrılmış ve bazen cehennem adlandırılan kesime gitmektedirler. (Bundan dolayı ki, Kutsal Kitap'ta bazı kutsal adamların Yakup, Yusuf, Eyup vs... hatta İsa Mesih'in bile ölüler diyarına, Şeol'e gittiğini okuruz. Bkz. Tek. 37:35; Eyb.14:13; Elçi. 2:31-32). Bizzat İsa Mesih o zamanlarda Yahudiler arasında da yaygın olan bu görüşü "zengin adam ve Lazar" olayını anlatmak suretiyle tam olarak onaylamıştır (Lu. 16:19-31).
Ölümden Sonra Yok Mu Oluyoruz?
Aynı zamanada Rabbimiz İsa Mesih bu zengin adam ve Lazar örneğiyle açık bir şekilde göstermiştir ki;
İnsanın ölümüyle yok olmaz ama varlığını devam ettirir (22-23), Ölüler diyarı bir mezar değil ama iyiler ve kötüler için olmak üzere iki kesimden oluşan bir yerdir (23), Yaşarken işlenen günahlar için bir yargı olacaktır (24), Ölümden sonra da kesinlikle ikinci bir kurtulma şansı yoktur (26). Her ne kadar YŞT bu bir meseldir, bir semboldür, diyerek bu sözlerin önem ve gerçekliğini yumuşatarak geçiştirmeye çalışsa da açık olan bir gerçek var ki, İsa Mesih, mesel ile veya sembol ile olsun bu görüşe karşı çıkmamış, bunu tam tersine onaylamış ve doğrulamıştır. Y. Şahitleri' nin beş kez değiştirdiği bu zengin adam ve Lazar olayını yorumlama tarzları bile bizlere bu görüşlerinin tutarsızlığını kanıtlıyor. Onlar için zengin adam; İsa'yı öldüren gururlu dinsel sınıfı, Lazar da; İsa'yı kabul eden inananlar sınıfını simgeliyormuş. Fakat bu yoruma göre Luka 16:26'daki "sizinle bizim aramıza öyle büyük bir uçurum yerleştirilmiştir ki, ne buradan size geçmek isteyenler geçebilir, ne de oradan kimse bize geçebilir" sözleri mantıksal olarak bir sınıftan diğer bir sınıfa geçişin tamamen olanaksızlığını gösterir. Fakat İncil'de açık bir şekilde görüyoruz ki, bu dinsel sınıfa ait olan birçok önder İsa Mesih'i kabul ederek Lazar sınıfına geçmiştir! (Elçi. 6:7; 23:6; 15:5). Bu, şüpheye yer vermeyecek bir şekilde, bu yorumun çürüklüğünü belgeler. Şüphesiz, Kutsal Kitap zenginin sırf zengin olduğu için cezayı hak ettiğini, fakirin de fakir olduğu için teselliyi hak ettiğini bildirmez. Zengin, 20‘inci ayette vurgulandığı gibi sırf dünyasal açıdan zengin olup, tövbe etmediğinden cezayı hak etmiş (Bkz. Luk. 12:20-21; Mat.24:38-39), fakir de özellikle ruhsal açıdan fakir olup tövbe ettiğinden teselliyi hak etmiştir (Mat. 5:3).
Eğer canın ölümden sonra yaşadığı inancı, YŞT'nın ileri sürdüğü gibi Şeytan veya putperest icadı olsaydı, asla İsa Mesih böyle bir örnek veya konuşma tarzı kullanmayacak ve bu şekilde Şeytan'ın davasını güçlendirmeyecekti! İsa Mesih yine başka bir olayda "bedeni öldürüp de canı öldürmeye kudreti olmayanlardan korkmayın" demiş ve bununla yine fiziksel ölümle canın yani asıl benliğin yok olmadığını belirtmiştir (Mat. 10:28). Luka 23:43'te İsa Mesih kendisiyle birlikte çarmıha asılmış, daha sonra da kendisine iman etmiş olan mücrime şu vaatte bulunmuştur: "Doğrusu sana derim, sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın." Aynı günde İsa ve mücrim öldürüleceklerdi; ama o günde Mesih'in vaat ettiği gibi Hades'te iyiler için ayrılmış olan cennet kesiminde birlikte olacaklardı. Başka bir olayda da İsa Mesih üç öğrencisi ile dağda bulunurken kendilerine asırlar önce ölmüş, fakat ölümlerinde yok olmayıp gerçekte hâlâ mevcut olan "Musa ve İlya göründüler ve Mesih'in ölümü hakkında konuşmaktaydılar. " (Lu. 9:29-31).
Esinleme kitabının yazarı elçi Yuhanna da "ölen sadık kişilerin canlarını görmüş" ve onların "yüksek sesle" Tanrı'yla konuştuklarına tanık olmuştu (Esin. 6:9-20). Elçi Pavlus da kendi ölümünden söz ederek "ayrılmayı ve Mesih'le birlikte olmayı arzuluyorum" demişti (Fil. 1:23 ve bkz. 2. Kor. 5:1-8; 1. Pet. 1:13-15; İb. 12:22-24). Eğer insanın ölümüyle yokluğa karıştığı görüşü bir gerçek olsaydı, bu sözler tamamen yersiz ve saçmalık olacaktı. Doğrudur ki, "can" kelimesi Kutsal Kitap'ta bazen insanın sürdürdüğü fiziksel yaşama işaret eder. Fakat görüldüğü gibi can sırf bununla sınırlı olmayıp, ölümden sonra bilinçli olarak varlığını sürdüren, insanın öz benliğidir de.
Kutsal Kitap YŞT'nın öğretilerinin tersine yine bizlere açık bir şekilde öğretmektedir ki, her bir insan, yaşamaktayken işlemiş olduğu her suç ve günah için bir gün Tanrı'nın önünde durdurulacak ve hak ettiği tam ceza neyse ona mah-kûm olacaktır. İsa Mesih şöyle diyor:
"İnsanlar, söyleyecekleri her boş söz için yargı gününde hesap verecekler." (Mat. 12:36). Petrus da şöyle der:
"Onlar, yaşayanları ve ölmüş olanları yargılamaya hazır olan Tanrı'ya hesap vereceklerdir." (1.Pet. 4:5). Pavlus da şöyle bildirir:
"Bedende yaşarken gerek iyi, gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için her birimizin Mesih'in yargı kürsüsü önünde durması gerekir." (2. Kor. 5:10).
Vaiz kitabıysa şunları bildirir:
"Ey genç adam, tazeliğinde sevinçli ol ve gençliğinin günlerinde yüreğin seni sevindirsin, gönlünün yollarında ve gözlerinin gördüklerinde yürü: ancak bil ki, bunların hepsi için Allah seni hükme götürecektir." (Va. 11:9 ve 12:14; bkz. Rom. 4:10-12; 2:3-9; 2. Sel. 1:6-10; Mat. 21:34; 25:19; 11:24; Lu. 12:47-48; Esin. 22:11-12 vs.).
Cehennem Cezası Yok Olmak Mı Yoksa Bilinçli Olarak Çekilen Ceza Mı?
Cehennem cezası bin yıllık Mesih'in egemenliğinin sonunda, büyük beyaz taht önündeki yargılamanın sonucunda kişinin alacağı veya gireceği ceza durumudur. Aslında cehennem fikrinin kökeni, Yeruşalim surlarının dışında bulunup, çöp ve ölü cesetlerin içine atıldığı sürekli yanar olup, lanetlenmiş bir yer olan Hinnom Vadisi' nden gelmektedir. Zamanla Yahudiler ve İsa Mesih, bu ateşli ve iğrenç yeri kesin yok oluşun değil, günahlıların ilerde karşılaşacağı son korkunç cezayı betimlemek için bir model olarak gözler önüne sermeye başlamışlardır. Kutsal Kitap bu korkunç cezayı veya yeri aynı zamanda başka örneklerle de dile getirmiştir. Örneğin bunu " fırın ateşine ", " ağlayış ve diş gıcırtısı olan yere " benzetmiştir:
"Ekin biçme zamanı gelince orakçılara diyeceğim ki, önce deliceleri toplayın yakılmak üzere demet yapın... Deliceler nasıl toplanıp ateşte yakılıyorsa, çağın sonunda da böyle olacak. İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O'nun egemenliğinde toplayıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.. ." (Mat. 13:41-42; 47-49).
" Dış karanlığa " benzetmiştir:
" O'nun ayaklarını ve ellerini bağlayın ve kendisini dış karanlığa atın; orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır." (Mat. 22:13).
" Sonsuz ateş ve cezaya "," Tanrı'nın huzurundan kovuluşa ve bir ceza evine " benzetmiştir:
"Çekilin yanımdan! İblis ile onun melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin... Bunlar sonsuz cezaya uğrayacak, doğrular ise sonsuz yaşama kavuşacaklardır." (Mat. 25:41-46). "Bu öfkeyle efendisi, tüm borcunu ödeyinceye kadar onu işkencecilere teslim eder. Eğer her biriniz kardeşini yürekten bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır." (Mat.18:35; Lu.12:58). ‘‘Eğer elin seni günaha sokarsa, onu kes. Çolak olarak yaşama kavuşman, iki el sahibi olarak sönmez ateşe, cehenneme gitmenden iyidir…Oradakileri kemiren kurt ölmez, yakan ateş de sönmez.‘‘ (Mar.9:43-48).
Bu ceza aynı zamanda " azap yerine "," ikinci ölüme " ve " ateş ve kükürt gölüne " atılmakla tasvir edilmektedir:
"Böylelerine, kutsal meleklerin ve Kuzu'nun önünde ateş ve kükürtle işkence edilecek. Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tütecek. Canavara ve onun putuna tapıp, onun adının işaretini kabul edenler gece gündüz rahat yüzü görmeyecekler. Bu durum Tanrı'nın buyruklarını yerine getiren ve İsa'ya olan imanlarını sürdüren kutsalların sabrını gerektirir." (Esin. 14:10-12). "Onları saptıran İblis ise, canavarla sahte peygamberin içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı. Gece gündüz, sonsuzlara dek işkence göreceklerdir.", "Adları yaşam kitabında yazılmamış olanların hepsi, ateş gölüne atıldı." (Esin. 19:20; 20:10-15 Lu. 16:19-31).
Bu sembolik tanımlamalar, bizlere günahlı kişinin ileride karşılaşacağı asıl ciddi cehennem cezasının ne derece korkunç ve ürpertici olduğunu sanırız açıkça göstermektedir.
Kutsal Kitap'a göre Şeytan, cinleri ve onları izleyen günahlı insanların sonuçta gideceği yerin bir simgesi olan cehennem (Gehenna) veya ateş gölü hiç de Y. Şahitleri'nin ileri sürdüğü gibi ebedi yok oluşun bir simgesi değildir. Çünkü Esinleme kitabında İsa Mesih'in ikinci gelişinde, Mesih karşıtı olan canavar ve sahte peygamberin yakalanıp "kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldığını" okumaktayız (19:20). Bu ateş gölüne atılmadan tam bin yıl sonra Şeytan'ın da tutulup "canavarla sahte peygamberin de içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldığını" ve "gece gündüz, kendilerine işkence edilecektir." denildiğini okuyoruz. Şimdi duralım ve kendi kendimize soralım: Eğer ateş gölü Y. Şahitleri'nin söylediği gibi ebedi yok oluş idiyse, nasıl oluyor da oraya atılmalarından bin sene sonra canavarla sahte peygamber yok olmamıştır, ve hâlâ orada bulunmaktadırlar? Ve nasıl oluyor da Şeytan da aynı yere atılıp, kendilerine gece gündüz ve sonsuzlarca işkence çektiriliyor? Yok olan herhangi bir şey işkence çeker mi veya yok olan bir şeye işkence çektirilebilir mi? Hayır! Ateş gölü veya cehennem ebedi yok oluşun bir simgesi değildir. Zaten İsa Mesih de bu yeri "dış karanlık" olarak nitelemiş ve orada "ağlayış ve diş gıcırtısı" nın olacağını vurgulamıştır.
Bundan başka sözkonusu bu cezaya "yalnızca düzeltilemez, ağır günah işleyenler çarptırılacaktır" iddiası da yanlıştır. Çünkü İsa Mesih açık bir şekilde yalnızca düzeltilemez, ağır günahlıların değil, kardeşine "ahmak" diyenlerin bile sözkonusu "cehennem ateşini hak edeceğini" vurgulamıştır (Mat.5:22).
Y. Şahitleri'nin, insan ölümüyle varlıktan silinir görüşlerini desteklemek için sık sık ileri sürdükleri Vaiz 9:10 ayetlerini dikkatli bir şekilde, aynı bölüm ve kitabın işlediği genel konunun ışığı altında incelersek göreceğiz ki, bu ayetlere dayanarak kendimiz için bir inanç sistemi yaratmamız oldukça çürük ve tehlikelidir. Örneğin aynı bölümde Kutsal Kitap'ın diğer yerlerinde tamamen reddedilen Vaiz'in şu şaşırtıcı sözlerini okuyoruz: "İyiyle kötü arasında hiç fark yoktur.". "Ölüler için iyi olsun kötü olsun ebediyen hiçbir pay ve ücret yoktur.". "İnsan bir hayvandır ve hayvandan üstünlüğü yoktur.".‘‘Pek çok salih olma, çok hikmetli olma, çok kötü olma.‘‘. Tanrı'nın verdiği bu boş ömrü arzumuza göre yemek ve içmekle kullanmalıyız" vs… (9:5-10; 1:16,24; 2:18-22; 6:12; 8:15). Acaba bir kimse bu sözler doğrultusunda kendine bir inanç sistemi oluşturup, yaşamını buna göre yönlendirirse ne derece doğru hareket etmiş sayılır? Kutsal Kitap'a göre böyle bir kimse ciddi bir hataya düşmüş olur. Nedenine gelince Kutsal Kitap'a göre asla iyiyle kötü aynı değildir (Mal. 3:18). Y. Şahitleri'nin de kabul ettiği gibi Tanrı bizi bir maksat doğrultusunda yaratmış olup, ömrümüz hiç de boş değildir ve iyilere de kötülere de diriliş yoluyla bir ücret vardır.
O halde Vaiz burada neden söz ediyor ve kimin sözcülüğünü yapıyor? Vaiz kitabı yaşamı felsefî, moralsal, materyalist gibi farklı açılardan inceleyerek aşama aşama okuyucularını Tanrı' ya yöneltmek amacındadır (Bap 12). Söz konusu ayetlerde ise Vaiz materyalist, yani nakâmil bir kişinin, yeryüzü yaşamına materyalist açıdan bakışını sergilemektedir. Bu Tanrı'nın değil, materyalist birinin yalnızca yeryüzü açısından hayata ve ölüme bakış açısıdır!(Vaiz 1:13-14). Zaten Pavlus da insanların bu "Yiyelim ve içelim çünkü yarın öleceğiz." görüşünü tamamen reddetmektedir! (1. Kor. 15:32). Sırf materyalist insan düşüncesinin dile getirildiği bu ayetlere dayanarak ölüm ötesini tespit etmeye çalışmak hiç de hikmetlilik değildir. Bundan başka Vaiz "gitmekte olduğun ölüler diyarında iş ve düşünce, bilgi ve hikmet yoktur." derken ölüler diyarında bulunanların dünyadan tamamem kopuk, dünyayla ilgili bilinç veya faaliyetlerin bulunmadığını da dile getirmiş olabilir, yok olduğunu değil!
Y. Şahitleri'nin, anlamından çıkararak sunmuş olduğu diğer bir ayet de Yeremya 7:31 ayetidir. Oysa Tanrı burada herhangi bir günahlının cezalandırılmasını değil, İsraillilerin putperestler gibi sahte ilahları yatıştırmak için suçsuz çocuklarını ateşten geçirme uygulamasını mahkûm etmektedir. Tanrı'ya karşı ayaklanan kişinin cezalandırılması, tamamen ayrı bir durumdur! İsa Mesih günahlıların cezalandırılmasından söz ederken, açıkça onları ebedi bir ateşin beklediğini bildirdi:
"Çekilin yanımdan! İblis ile onun melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin. " (Mat. 25:41,46). "İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da insanları günaha düşüren her şeyi, kötülük yapan herkesi O'nun egemenliğinde toplayıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır." (Mat. 13:30; 40-43, 49; Esin. 14:9-12; 20:10; Rom. 2:6-9; 2. Sel. 1:6-10).
Gördüğümüz gibi Mesih'in sözleri açıktır. Cehennem öncelikle İblis ve cinleri için hazırlanmıştır, fakat sonuçta onları izleyenler de aynı akıbete uğrayacaklardır. Her ne kadar sözü edilen ateş kelimesi harfi olmayıp, bir sembol olsa da bununla dile getirilen şey pişmanlık, sıkıntı, huzursuzluk vs. dir. Unutmayalım ki bu sözleri söyleyen sevginin ve merhametin özü ve örneği olan İsa Mesih'in kendisidir. Bu nedenle Tanrı sevgidir, günahlıları asla cezalandırmaz veya cehenneme göndermez düşüncesi de tamamen yanlıştır. Mutlaka Tanrı sevgidir. Ama bunun yanında adaletli olup "suçluyu asla suçsuz çıkarmayan" dır (Nah. 1:3).
Yeriyken yine belirtmeliyiz ki, her ne kadar cehennemin süresi konusunda bazı tartışmalar bulunsa da ilk yüzyıllardaki Hıristiyanlar arasında kesin bir şekilde insanın ölümle yok olmayıp, canının yaşamaya devam ettiği, bir yargı olup, bu yargının sonunda günahlıların korkunç bir ceza veya azaba uğrayacağı görüşü tamamen kabul edilmekteydi. Bununla ilgili olarak Polycarp'ın, İgnatyus'un, Diognet'in, Clement'in, Orijen'in, Tertulyen'in, Justin'in vs. yazılarından bir sürü örnekler gösterebiliriz. Sonuç olarak liberal ve akılcı akımların etkisinde kalarak bu yargı ve cehennem gerçeğini Y. Şahitleri'nin yapmış olduğu gibi şahsî keyif ve mantığa göre yorumlayıp, yadsımak ve insanlara bunun tam tersini öğretmek ciddi bir sapıklık ve aynı zamanda çok ağır bir sorumluluktur. Evet, Kutsal Kitap'ın bildirdiği gibi: "Diri Tanrı'nın eline düşmek korkunç bir şeydir. (İb.10:31).
BRÜKSEL KİLİSESİ www.brukselkilisesi.tk