Kullanıcı mesaj:Adrianinos
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Kalın yazı== Hoş geldiniz ==
Merhaba Adrianinos, Türkçe ansiklopedi oluşturma projesi olan Vikipedi'ye hoş geldiniz!
Vikipedi'ye katkılarda bulunurken size gerekli olabilecek bilgiler içeren aşağıdaki sayfaları incelemenizde yarar vardır.
Lütfen yardım istemekten çekinmeyin, bütün Vikipedi kullanıcıları size yardımcı olacaklardır. Tartışma sayfalarına ve kullanıcılara mesaj yazdıktan sonra imzanızı atmayı unutmayın! Kolay gelsin.--LandSCape 20:23, 30 Mayıs 2006 (UTC)
Konu başlıkları |
[değiştir] Tarafszilik
- Merhaba Adrianinos, dini sayfalara katki yaptiginizi gordum ancak icerik tarafli duruyor. Ansiklopedi ilkeleri itibari ile herkes tarafindan kabul edilen tarafsiz icerik giriyoruz. Bu acidan eklediklerinizi tekrar gozden gecirirseniz sevinirim. Tesekkurler, Citrat 13:37, 19 Temmuz 2006 (UTC)
Selam, taraflı derken, neye göre tarfalı olduğu yazılmalı, ben kaynak olarak doğrudan Kur'an'ı gösteriyorum. Ama bahsettiğiniz ansiklopediler bile, o ansiklopedileri yazanların kullandıkları Kur'an'dan başka kaynaklara da dayanıyor. Üstelik bu bahsettiğim Kur'an'dan başka kaynaklar kendi içinde tutarsızlıklar ve akıl almaz çelişkilerle dolu kitaplardır. Bunu o kitapları okuyarak görebilirsiniz, bahsettiğim kaynaklar "siyer" ve "hadis" denen kitaplardır.
Kur'an bir biçimde KESİNTİSİZ olarak yazılı aktarılmış kitaptır.
Yazdığım konu hakkında, çelişiklikler ve tutarsızlıklar hakkında nette bir sürü site bulabilirsiniz.
Galile, engizisyon mahkemesinde neden yargılanmıştı? Herkesin kabul ettiği, doğru sandığı bir "bilgi"yi reddettiği için değil mi? Kur'an da içinde ataların yaptıklarının/dediklerinin uyulası olmadığını, Kur'an'ın kendisinin referans alınmasını söylüyor.
Tarafsız içerik istemişsiniz, "tarafsız" derken "genel kabul" temel alınacaksa yeniden ansiklopedi yazmaya gerek yok, Larousse benzeri bir ya da birkaç ansiklopediyi tercüme edip buraya asalım öyleyse, sizce haksız mıyım?
Sizin dini bilgiler ile ne denli ilgili olduğunuzu bilmiyorum, ama yazdıklarımı herhangi bir ilahiyatçı ile rahatlıkla tartışırım.
Uyarınız için teşekkür ederim, yazdıkalrımı geri alabilrisiniz, ama gene de eski sürümleri merak edenler olacaktır, onlar için yazıyorum. Yoksa kimseye herhangi bir şeyi dikte etmek gibi derdim yok ya da böyle bir misyonum var ya da herhangi bir misyonum varmış gibi hissettirdi isem özür dilerim.
- Merhaba, tarafsizlik Vikipedi'nin oldukca temel kurallarindan biri. Tek bir kaynak ve bakis acisi ile yazi yazmiyoruz. Bu ozellikle suistimale acik din, irk ve politika konulari icin gecerli. Yazdiklarinizin bir bolumu (yada tamami) geri alinabilir; hem fikir degilseniz tartisma sayfalarinda tartisabiliriz ancak bilerek tarafli madde girmemenizi oneririm. Cevabinizi benim kullanici sayfama yazmanizi rica edecegim; mesajinizi gec gordum. Tesekkurler, Citrat 05:47, 22 Temmuz 2006 (UTC)
-
- Merhaba, benim kastettigim tarafsizlikla ilgiliydi; isim sayisi ve diger konulari referans gostererek ilgili kullanicilarla tartisabilirsin. Acikcasi bu tur yaklasim tercih ediliyor; aciklaman icin tesekkurler. Citrat 18:54, 22 Temmuz 2006 (UTC)
- Not: Vikipedi:İmza'nda imza konusunda ek bilgi bulabilirsiniz. Yazilarinizin sonuna 4 tane ~ ekleyerek imza atabilirsiniz.
- Merhaba Adrianinos, kaynak olarak Kurani gösteriyorum diyorsunuz, ama neden Ahzab suresinin 7 inci ayeti kerimesini,
Allah'in Ibrahim'i, Musayi, Isayi, ve Muhammed'i nebi olarak adlandirdigi ayeti kerimeyi siliyorsunuz. Nebi ler eger kitap getirmeyen Peygamberlerse nasil oluyorda Allah kitap peygamberlerine nebi diye hitap ediyor? Burda büyük bir celiski yokmu?
Mehmet
Selam Mehmet, cevabı aslında açık olduğu yazmamıştım, ama baktım da burada da yazılmalı. Nebiler içinde resül olanı, olmayanı var. Bu yüzden Musa SS'a nebi denmesi yanlış değil, hem nebi hem de resül.
adrianinos, 13 Kasım 2006
[değiştir] şeyh edebali
şeyh edebali maddesine tek cümlelik bir ekleme yapmışsınız. kaynak göstermemişsiniz. ansiklopedik durmuyor. siz kaynak gösterene kadar değişikliği geri alıyorum. iyi günler. --Süleyman Habib 07:37, 12 Ağustos 2006 (UTC)
Kendi kafanıza göre islam dini ile ilgili maddelere ekleme yapmayın her yere fıkıhçıların veya hadisçilerin uydurması gibi kelimeler ekliyorsununuz. Fakat siz kendi uydurmalarınızı sanki tek gerçekmiş gibi sunuyorsunuz. Siz bu konuda ne biliyorsunuz ki ahkam kesiyorsunuz.
ADINI YAZMAYANA
Hadis, fıkıh, tefsir okumuş Arapça bilen biri olarak yazdım bunlarıü oysa siz yalnızca statükoyu korumaya çalışan bahsini ettiğiniz hadis, fıkıh kitaplarını okumamışsınız, burada ilmihal bilgisi aktarıyorsunuz. Size göre hadisçiler, fıkıhçılara vahiy gelmiş gibi yazmışsınız, onları kutsallaştırmışsınız, oysa o kişiler sizin gibi değiller, siz kraldan daha kralcısınız.
adrianinos, Kasım 2006
[değiştir] İsim değişikliği
Merhaba Adrianinos,
Tartışma sayfalarında görüş belirtmeden önemli maddelerde isim değişikliği yapma lütfen. Hele Muhammed bin Abdullah gibi özellikle ismin ne şekilde olması gerektiğinin tartışıldığı ve sonuca bağlandığı yerlerde kesinlikle bundan kaçın. Yanlış olduğunu düşünüyorsan tartışma sayfasında yeni bir tartışma başlatabilirsin.
Sevgiler
Vito Genovese 16:19, 3 Kasım 2006 (UTC)
Tekrar merhaba Adrianinos,
Bana anlatmana gerek yok zaten, önemli olan bu görüşlerini tartışma sayfasında paylaşman ve tartışmanın seyrine göre bu kadar önemli bir değişikliği yapman. Zaten söz konusu tartışma sayfasına bakarsan benim de aynı ismin gerekliliğini savunduğumu göreceksin.
Sevgiler
Vito Genovese 14:16, 5 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] Uyarı
- Merhabalar,
Muhammed bin Abdullah sayfasında ısrarla yapmaya devam ettiğiniz değişiklikler, özellikle maddenin içeriğinin belirli bölümlerinin çıkarılması, Vikipedi:Vandalizm gereğince cezalandırılmanıza neden olabilir. Vikipedi Engelleme Politikası'na göre bu tip davranışlar sebebiyle kullanıcılar engellenebilir. Bu sebeple bu tip davranışları bırakmanız rica olunur. Aksi halde davranışlarınız sebebiyle engellenmeniz talep edilebilir veya bir yönetici tarafından doğrudan engellenebilirsiniz. Teşekkürler, iyi çalışmalar... - Noumenon mesajkatkılar 14:06, 6 Kasım 2006 (UTC)
Kendi uydurmalarınızı maddelere yazmaktan vazgeçin. Doğru düzğün bir İslami bilginiz olsaydı ilk önce adam gibi bir isim seçerdiniz kendinize--85.97.92.247 14:07, 6 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] Kendi Uydurmalarınızı Gerçekmiş Gibi Buraya Yazamazsınız
Senin gibi hadisçileri fıkıhçıları uydumalarla suçlayan birisi vardı. Devamlı televizyonlara çıkardı sonra milletvekili oldu. Şimdi yüzüne bile bakan kalmadı. Burası kedi uydurmalarınızı gerçekmiş gibi sunma meydanı değildir burada meydanı boş falan zannetmeyin uydurduğunuz her şey gerekirse geri alınır. Boşuna uğraşmayın isterseniz Adrianinos'a göre islam Adrianinos'a göre fıkıh Adrianinos'a göre hadis gibi maddeler açın bakalım onları kim okuyacak yüzyıllar önce tatışılmış ve karara bağlanmış konuları buraya getirip sanki kendiniz ilk defa bulmuş gibi ortaya koymanız çok gülünç yaptığınız her değişiklik bundan sonra takip altında uydurmalarınızı burada sergileyemezsiniz ve gerekirse engellenirsiniz--85.97.92.247 14:28, 6 Kasım 2006 (UTC)
ADINI YAZMAYANA
Savunduğunuz fıkıhçılar ya da hadisçilere vahiy gelmiyordu, zahmet edip onların yazdıklarını okursanız size öğretilen ilmihal bilgisi ile hadis ile fıkıh kitaplarının uyuşmadığını, dahası çeliştiğini göreceksiniz.
Bahsini ettiğiniz ilahiyat profesörü kendisini mehdi sandığı için doğru düzgün yazamıyor-konuşamıyor, bu sanısı onu tutarsız yapıyor. Benim de o kişiyle bir bağım yok, zaten bana da çok kızar.
Arapça bir adım olmadığı için Hesap Günü'nde ortada kalırım hadis kitaplarına göre :)) Bunu hahamlar da söylüyorlar İbranice adı olmayanlar için. Hahamlar da Yehova'nın Adem ile Aden Cenneti'nde İbranice konuştuğunu söylüyorlar. Hadis kitapları ise Arapça konuştuğunu.
Adrianinos'a göre fıkıh ya da hadis olmaz, bunlar Kur'an'a göre yasaktır. Zahmet edip elinize Kur'an alırsanız Casiye Suresi, 6'yı okuyun euzü billah bismillah " fe bi eyyi hadîsin ba'd Allahi ve âyâti Hİ yü'minûne فباى حديث بعد الله و اياته يؤمنون artık Allah ve O'nun ayetlerinden hangi hadise iman ediyorlar/edecekler/ inanacaklar/inanıyorlar? " sadaqa ya da Yusuf Suresi, 112'yi okuyun euzü billah bismillah " mâ kâne hadîsen yüfterâ ما كان حديثا يفترى iftira edilmiş (=uydurulmuş) hadis değildir"
Şimdi Allah demiş ki Ben ve Benim ayetlerim dışında herhangi bir söz-eyleme-sonradan olana inanmayın. Siz ise müslümanlara ( fıkıhçılara-hadisçilere) göre Allah ve O'nun ayetleri dışında da kaynak kabul ediyorsunuz. Ben de mecburen her ikisini de yazıyorum. adrianinos, Kasım 2006
Kendi uydurmalarınızı eklemekten vazgeçin eğer seningerçek ismin bu ise zaten islamiyetle ilgili yazdığın hiç bir şey dikkate alınmaz.--88.240.17.254 15:41, 6 Kasım 2006 (UTC)
Çünkü o zaman sen islamı aslından uzaklaştırmak için çalışan bir misyoner gibi çalışan birisisin demektir.--85.96.161.69 15:44, 6 Kasım 2006 (UTC)
ADINI YAZaMAYAN KİŞİYE
Burası İslam Ansiklopedisi değil, bu ansiklopediyi de İslamcılar hazırlamıyor, ayrıca bu ansiklopedi sünni olmak, şii olmak mecburiyetinde de değil. Sizin sünni, muhtemelen de tarikat ya da cemaat mensubu olmanız sizi ilgilendirir. Polis de olabilirsiniz, adınızı yazmadığınıza göre. Görevli de olabilirsiniz. Burası özgür ansiklopedi ise sizin tavrınız burada yeri yok. Siz de benim yazdıklarımı değiştirmeden, "sünnilere göre", "şiilere göre", "alevilere göre", "tarikatlere göre", "cemaatlere göre", "mezheplere göre", "şafii mezhebine göre", "fıkıhçılara göre", "hadisçilere göre" ... diye ek başlık açarsınız, orada da onu yazarsınız. Siz sünnisiniz diye sizin dediğiniz Allah'ın dediği demek değildir. İslam'ın aslı Sünnilik ya da Şiilik değildir. Mezhepli olmak değildir. Tarikatli olmak değildir. Cemaatli olmak değildir. MuhammedCİ olmak değildir. AliCİ olmak değildir. SahabeCİ olmak değildir. TabiinCi olmak değildir. Ruhban sınıfının ( hocaefendi, şeyh, mürşit, gavs, kutup, imam, ahund, molla) dinini Allah'ın yolu olarak sunmak değildir. Bahsini ettiğin misyonerlerin başı PCID (Dinlerarası Diyalog için Papalık Şurası)'in bir parçası olan Hocaefendi'dir. O adi adam ile de benim ve benim gibilerin işi olmaz. O adam Bahai dinindendir, tıpkı üstadı gibi. Bunu açıkça söylse onu ilgilendirir ama kendisini saklayarak münafıklık yapmaktadır. Bizi Türkiye'deki vatanseverler olarak ilgilendiren kısmı budur.
Senin adın da Arapça değilse yandın fıkıhçılara ya da hadisçilere göre, ne yaparsın bilemem artık.
adrianinos, Kasım 2006
[değiştir] telif uyarı
Merhaba, Vikipedi'ye hoşgeldiniz. Bülent Ecevit maddesine yaptığınız katkıları takdir ediyoruz, fakat telif hakkı saklı internet kaynaklarindan veya basılı materyallerden alınmış metin veya görüntüleri kabul edemiyoruz. Belki maddeyi kendi sözcüklerinizle tekrar yazmak istersiniz. Daha fazla bilgi için Vikipedi'nin ilke ve kurallarına göz atabilirsiniz. İyi değişiklikler. --Ugur Basakmesaj 09:09, 8 Kasım 2006 (UTC)
Selam
Aslında bu maddeyi yazmak yerine, katkı olsun diye eklemiştim, onları kendi cümlelerimde yeniden yazmayı da düşünüyordum, uyarı için teşekkür ederim. Yeri gelmişken, Ecevit ile ilgili de sayısal çözüm ve istatistik bilgi yazsam, Atatürk maddesinde l'o'ker in itirazı ile karşılaşırım sanırım.
Mustafa Bülend Ecevit, 19 harfli. CHP'nin adı Mustafa olan 3. Umum Reisi/Genel Başkanı. Cunmhuriyet'in 57. yılında, 30 Ekim 1980'de CHP genel başkanlığından istifa ettiğinde yerine tüzük gereği genel sekreteri MUSTAFA Üstündağ genel başkan olmuştu.
17 Kasım 1924 Terakkiperver Cümhuriyet Fırkası kuruldu. 57 yıl sonra 16 Ekim 1981'de CHP kapatıldı. 9 Mayıs 1935 Cumhuriyet Halk Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi oldu. 57 yıl sonra 19 Haziran 1992'de çıkan 3821 sayılı yasa ile 9 Eylül 1992'de CHP yeniden açıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi, ilk kurultayı olan Sivas Kongresi'nden, 9 Eylül 1919'dan 16 Ekim 1981'e ( aslında fiilen 12 Eylül 1980'de) kapatılıncaya dek 61 yıl açık kaldı. 1992'den 2006'ya değin de 15 yıldır açık. Bu demek oluyor ki M.B. Ecevit, CHP'nin fiilen 76. yılında öldü.
CHP'nin 19. yılında M. K. Atatürk öldü.
CHP'nin 38. yılında M. B. Ecevit Ankara milletvekili oldu.
CHP'nin 57. yılında 14 ARALIK 1974'de 22. Kurultay'da Kurultay sonucu oluşan Parti Meclisi, Orhan Eyüboğlu'nu yeniden Genel Sekreterliğe getirdi. (Eyüboğlu, Kamil Kırıkoğlu'nun 4 Nisan 1973 tarihinde istifa etmesi üzerine Genel Sekreter olmuştu.) Genel Sekreter Yardımcılıklarına ise Deniz Baykal ve Mustafa Üstündağ getirildi. Baykal, yönetim anlayışı ve çalışma yöntemleri konusundaki görüş ayrılıkları nedeniyle bu görevinden 8 Mart 1976'da istifa etti. 27 KASIM 1976'da 23. Kurultay'da Tüzük değişikliği ile Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu kaldırıldı, yerine 21 kişiden oluşan "Genel Yönetim Kurulu" getirildi. Tüzükte buna bağlı bazı değişiklikler de yapıldı. Parti programına Altı Ok ile simgelenen ilkelerin yanında, demokratik sol politikanın dayandığı altı kural daha getirildi. (özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü, halkın kendini yönetmesi) Kurultayda, Sosyalist Enternasyonel'e katılım kararı da alındı. Ecevit, yeniden Genel Başkan seçildi. Genel Yönetim Kurulu, Orhan Eyüboğlu'nu tekrar Genel Sekreterliğe getirdi.
CHP'nin 76. yılında 18 Şubat 1995'te SHP, CHP'ne katılma kararı aldı. 9 Eylül 1995'te de katıldı. Böylece 19. Meclis'in DYP-SHP Hükumeti bitti, Baykal tek şartla DYP-CHP Hükumeti'ne razı oldu, erken seçim, 24 Aralık 1995. Böyelikle CHP'nin 76. yılında 57 yaşındaki genel başkan, 19. Meclis'i bitirdi.
24 Aralık 1995'teki seçimden sonrak hükumetlerin kurulmasında D. Baykal çok önemli rol oynadı, erken seçim tarihini gene o belirledi, kerhen desteklediği hükumetler kurulmasını sağladı, bunun sonunda 20. Meclis'te bir seri hükumet kuruldu ve D. Baykal, 1999'da Cumhuriyet'in 76. yılına Cumhuriyet'in 57. Hükumetini yetiştirdi. Bu hükumet eski genel başkan M. B. Ecevit'in kurduğu 4. Ecevit hükumeti idi, üstelk hükumeti kurma görevini Sami Süleyman Demirel ( 19 Harfli) vermişti.
...
6.6.6 ( 6 Haziran 2006)'dan 19 gün önce hastahaneye yatırıldı. 171 (= 19 x 9) gün sonra öldü.
...
Daha hiçbirşey yazmadım desem yeridir. ;)
adrianinos, 8 Kasım 2006
şimdi bişey soracam ama gerçekten ciddiyim şaka falan yapmıyor dalga geçmiyorum. bütün bunlar lank diye kafana mı giriyor, bunları bulabilen bir bilgisayar programı mı var, yoksa böyle bir kitap var da ben mi hiç duymadım. gerçekten ilginç olmak la beraber insanı inandırmasa bile bir kaç soru işareti yaratıyor kafamda nasıl yani diye :), kolay gelsin Delamorena 10:07, 8 Kasım 2006 (UTC)
slm :)
Kainatta hiçbirşey rastgele/tesadüfi/random değildir. Tesadüf sandıklarımız/saydıklarımız ise bizim kuralını bilmediklerimizdir. Bunları yazarken Tek-Bir Tanrı >>> Allah inancı/güveni olan biri ve bilimde tümevarım ile tümdengelimin çelişmediği gözlemlere göre yazıyorum. Evrenin düz olduğunu savlayanların tutarsızlıklarını yazsak, bu kısa yer yetmez.
Konu ile ilgili bir bs programı ya da kitap kullanmadım. "Lank diye kafama girenleri" de var.
Donanım, konu ile bilgi tabanı eksikliği yüzünden muhtemelen görülmesi zor bir bağlantıyı yazayım; 3 Kasım 1996'da A. Çatlı öldürülmese idi, A. Öcalan ölecekti. A. Öcalan ölürse, bir sürü öcalanlar çıkacak, birbirilerine düşeceklerdi. Oysa şimdi Talabani-Barzani-A. Öcalan üçlüsünü elinde tutan odaklar Kürtler'i güdüyorlar. Talabani ile Barzani Judeo-Curd ( Yahudi-Kürt melezleri) ve Nakşi tarikati şeyhleri, Öcalan ise Ermeni. 3 Kasım 1996'da A. Çatlı içinde ya da yanında bulunduğu örgüt/örgütler/kurum/kuruluşlar ... içinden desteksiz olarak bir işe kalkıştı ve öldürüldü. Böylece Öcalan'ı bize eliyle teslim ABD, öldürülmüş A. Türkeş'in yerien konan D. Bahçeli ile ölümüş DSP ile Ecevit'e hükumet yolunu açtı, bu koalisyon olması beklenmedik yasaları çıkardı. Başka hükumet ya da koalisyon olsa o yasalar zor çıkardı. Aam ne olduysa oldu, D. Bahçeli büyülendi mi ne? Bursa Uludağ'daki kurultayda "3 KASIM erken seçim" dedi. A. M. Yılmaz çok dedi erken seçimse Eylül'de olsun diye ama Bahçeli bir kez büyülenmişti, 3 Kasım'da Susurluk'un yıldönümünde seçim istedi. Bahçeli bunun hâlâ farkında olmayabilir. Ecevit neden 5 Kasım'da öldü acaba?
Bu yazdıklarım havada kalır, altyapısını yazsam anlaşılır. Ama burasıbunun yeri değil, gereği de yok.
adrianinos, 8 Kasım 2006
Dolasızyan Süleyman Sami Gündoğdu Demirel 38 harfli
adrianinos, 13 Kasım 2006
[değiştir] el-Lât, Abdullah
- Merhabalar,
Bu noktalar siyyer açısından önemli olabilir. Ama Türkçe yazdığımız gerçeği durumu değiştiriyor... yani burada Abdullah kullanılmasının sebebi peygamberin babasını İslamîleştirmek değil, bu ismin Türkçe'deki kullanımının bu olması. Ayrıca fikirleriniz ve ortaya attığınız şeyler, belirli bir tabana sahip olmalarına rağmen, a) 100% doğrulanabilir değiller, b) modern İslam tarihcileri ve ilahiyatçılar, özellikle de Türkçe eserlerde Abdullah sözcüğünü kullanıyor - yani bu hususdaki literatür belli. Bu durumda maddenin içeriğindeki Abdullahın Abdullat olması sakıncalı. Ek olarak şu an kullandığımız madde isminin Arapça Vikipedi'de de kullanıldığını hatırlatmakta yararlı. İsterseniz bu fikirleri, güzel ve doğru bir şekilde kaynak göstererek, yorum katmadan, Abdullah gibi bir maddede bir alt başlık altında belirtebilirsiniz ama ne bu fikirlerin ne de bu tip bir kararın, doğrudan ilgisi olmadığı hasebiyle Hz.Muhammed'i konu alan maddede olması doğru değil. Vikipedi, içinde yer alan her bilginin doğrulanabilir olması ilkesi gereğince, var olan bilimsel literatürü kullanmak zorunda. Teşekkürler, iyi çalışmalar... - Noumenon mesajkatkılar 14:11, 8 Kasım 2006 (UTC)
Selam Noumenon
Yazdığınız şu cümle "Ayrıca fikirleriniz ve ortaya attığınız şeyler, belirli bir tabana sahip olmalarına rağmen, a) 100% doğrulanabilir değiller, b) modern İslam tarihcileri ve ilahiyatçılar, özellikle de Türkçe eserlerde Abdullah sözcüğünü kullanıyor" için şunu yazayım; İlahiyatçıların verdiği bu bilgi % 1 bile doğrulanabilir değil. İslamöncesi Araplar'ın kendi yazıları olmadığı gibi, onlar hakkında başkalarının yazdığı kitaplarsa "Allah" ne de "Abdullah Abdillah Abdallah" sözcüğü geçmez.
Şimdi siyer ya da hadis diye bahsedilen kitapların en erkeni, Muhammed SalatSelam öldükten 200 küsur yıl sonra yazılmıştır. Dahası bu 200 küsur yıl sonra yazılan kitapların orijinalleri elde bulunmadığı gibi, birebir nüshası/kopyası da yoktur, içinde bu kitaplardan alıntı olan kitaplar vardır.
Efendimiz SalatSelam'a atfedilen bir dine davet mektubunda bu yazıyor denecektir, ama İLahiyatçılar bu mektubn orijinalliği konusunda da kesin bilgi olmadığını söylemektedirler.
Bu yüzden İslam Ansiklopedisi başta olmak üzere konu ile ilgili yazılan kitaplar, kesin bir bilgiyi değil yalnızca tercihi yazmaktadırlar. Bu tercih de bilimsel değil "tamamen duygusal"dır.
Ne Arap dilinde ne de başka bir dilde, Kur'an gelmezden önce "Allah" sözcüğü yoktur. Zaten Arapça olsa "Ellah" diye okunmalıdır, oysa ezberle gelen daha sonra da yazıya geçirilen bütün okuma ekollerinde ( kıraat,i seb'a ve kıraat-i aşere) bu sözcüğün "ellah" olarak okunaMAyacağı yazılıdır. Tıpkı "Rabb" sözcüğünü "rebb" okutmadıkları gibi. Sözcüğün aslı "Râpu"dur.
Bunları bilgi olsun diye yazdım.
Ayrıca Arapça vikipedide Abdullah yazması bizi ilgilendirmez. Biz Türkçe konuşan-yazanlar olarak yalnızca "Muhammed" yazmalıyız, bu sözcük yanına Türkler başında "Hazret" ibaresini kullanıyorlar diye konsa konsa Türkçe vikipediye bu konabilirdi, bu da gereksizdir, ayrıca Kur'an'a göre yanlıştır da.
Benim mümin olarak ayet gereği SalatSelam diye eklemem de benim gibi müminleri ilgilendirir. Türkçe konuşup-yazanlar içinde mümin olmayanlar da vardır. Bu yüzden de Resulullah (Allah'ın Resulü), Nebi ya da SalatSelam yazmak yanlıştır. Muhammed SS da bunu dememiş midir, hadiçilere-siyercilere göre? Hudeybiye Anlaşması'nda yalnızca kendi adını yazdırtmıştır Allah'ın elçisi yazdırtmamıştır. Gen eyazıyorum kraldan daha kralcı olanlar var. Farkında olmadan Allah + Muhammed, Allah + Muhammed + Ashap, Allah + Muhammed + Ashap + Tabiin + ... + Sadat + Evliya... diye tanrılara tapanlar var "gizli şirk" der buna Akaid kitapları, hadisçiler de buna karşı insanları uyarırlar. Kur'an zaten açıkça yasaklamaktadır da kimsenin Kur'an okuduğu yok.
Bir daha hatırlatayım, tarihte bahsini ettiğimiz nebiden önce kimse "Muhammed" adını kullanmamıştır. Bu adın Kureyşçe söylenişi olan "Muhammed" ve aslı olan "Muhamit" için de geçerlidir.
adrianinos, 9 Kasım 2006
[değiştir] Telif hakları
Lütfen telif hakkı saklı metin eklemeyiniz. Vikipedi'de telif hakkı saklı içerikler kullanılamaz. Ancak kamu malı ilan edilmiş veya GÖBL kaynaklardan içerik aktarabiliriz. Daha fazla bilgiyi Vikipedi:Telif hakkı ile ilgili SSS ve Vikipedi:Telif hakları sayfalarında bulabilirsiniz. Unutmayınız ki uyarılara rağmen ısrarla telif hakkı saklı içerik eklemek bir Vikipedi suçudur ve Vikipedi kuralları (madde 8) gereği engellenebilirsiniz. Teşekkürler, iyi değişiklikler!
Vito Genovese 10:52, 12 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] Borzecki
merhaba adrianinos, borzecki nazım hikmetin anne tarafından dedesinin soyadı olduğunu, ama türklüğe geçince mustafa celalettin paşa adını aldığını öğrendim. Zira ne internetteki kayıtlarda ne de bugüne kadar nazım ile ilgili okuduğum hiçbirşeyde bu soyadını kullandığına dair bir bilgi yok, o yüzden doğrulanabilir bir bilgi olmadığı için çıkardım, kaynak gösterebilirseniz tekrar ekleriz. kolay gelsinDelamorena 10:20, 14 Kasım 2006 (UTC)
selam
Stalin tarafından SSCB'nde Türkiye ajanı olduğu için aranan birinin kullandığı soyadından bahsediyoruz burada. Bilmem bilir misiniz, A. Türkeş MHP Büyük Kurultayı'nda, Nazım Hikmet'in bir şiirini okumuştu, sizce neden? Kimileri "Verzansky" ya da "Borzenski", "Borjensky" diye kullandığını yazarlar.
http://www.milliyet.com.tr/2002/03/16/guncel/gun03.html
http://nazimhikmet.net/orkun.html
http://turpasinli.blogcu.com/590928/
Nazım Hikmet Ran ( Ahmet Cevat, Ahmet Oğuz Saruhan, Ercüment Er, İbrahim Sabri, Kartal, Kemal Ahmet, M. İhsan, Mazhar Lütfü, Mehmet Nazım, Mehmet Nazım Hikmet, Mümtaz Osman, Nazım Hikmet, Hazım Hikmet Borjensky, Nazım Hikmet Verzansky, Nurettin Eşfak, Orhan Selim),
adrianinos, 15 Kasım 2006
Yukardaki , bütün takma isimleri google da arattım ama güvenilir bir kaynaktan bir türlü bu bilgiyi teyid edemedim, veridiğiniz örnekler ise tamamen tarafli (ya karşı fikirden -yada başka bir şeyi suçlamaya yönelik ki hiç güvenilir gelmedi) Atalarının polonya asıllı ve borzenski soyadını taşıdığını kendisi de teyid etmiş ama Nazım Hikmetin bu soyadını taşıdığını hiç bir güvenilir ( yada resmi diyelim) kaynak yazmıyor. ilk kaynak ta da görüldüğü üzere devletin yayınladığı ansiklopedi de bile borzenski nin ne olduğu bile yazmıyor. Alparslan türkeşin niye bir nazım şiiri okuduğu hakkında hiç bir fikrim yok, bütün bir konuşmanın içinden cımbızla söz ayıklamak pek uygun olmaz ama tahminin türkeşe göre olan vatan hainliğini pekiştirmek olsa gerek (vatan hasretini pekiştirmek için olmayacağına eminim ), nazımın stalin tarafından türk ajanı olarak arandığını da ilk defa duymamam rağmen, bir çok karşıt fikir sahibini öldürten sürgüne gönderen birisinin bu eylemine şaşırmamamak gerekir sanırım.:) bakalım daha neler öğreneceğiz sizden, ilginç bilgilere sahipsiniz. ama sizden hala kanıt isteyeceğim :) kolay gelsin
- NOT: mesajları benim mesaj sayfama atarsanız daha hızlı görebilirim. Delamorena 12:04, 15 Kasım 2006 (UTC)
öyle bir niyetim var zaten, iyice meraklandım konu hakkında, şu anda fabrika taşındığı için bakamadım ama en kısa sürede onunla ilgili bir araştımra yapalım (rusça) Delamorena 18:38, 15 Kasım 2006 (UTC)
slm
Rusça bilmem, ama dil öğrenmek benim için zor değil. Kiril alfabesini blirim. Bu arada kullanıcı sayfana baktım, Kazım Mirşan'ın kitaplarını mutlaka oku, sonra eğrisini-doğrusunu yazışırız.
adrianinos, 15 Kasım 2006
- Türkeş'in, Nazımın şiirini okuduğunu hatırlıyorum. O zaman bu şiiri niye okudunuz, diye sormak kısmet olmamıştı. Sebebini, benim anlayabileceğim bir dille açık-seçik anlatırsan çok mutlu olurum. A.Türkeş'in öldürüldüğünü yerine D.Bahçelinin konduğunu yazmışsın.. Bu ciddi bir "ihbar" ve iddiadır.. Bildiklerin varsa C.Savcılığına, oğlu Tuğrul veya kızlarından birine başvurmalısın.. Çünkü bir cinayetten bahsediyorsun, yanılıyor muyum?Yarın birgün MHP nin Kurultayı var..Bahçeli kazanacak mı. Ümit Özdağ niye genel başkan lığa adaylığını koymakta ısrarlı? Bir de Bülent Ecevit'in neden 5 kasımda öldüğünü sormuşsun: Levh-i mahfuzdan aldığın bilgiler varsa ve bu konuda bizleri bilgilendirirsen duacın olurum. Kişi noksanını bilmek gibi irfân olamaz, denilmiş çünkü. (Yönetici arkadaşların, "Siyasete giriyorsun haa.." uyarılarını işitir gibi oluyorum. Ama herkes emin olsun ki siyasi hesaplardan çok, çok cahili olduğum bir konu hakkındaki merakımı gidermek istiyorum, mazur görüle..)
"Dolasızyan Süleyman Sami Gündoğdu Demirel 38 harfli" Cümlesi ile hangi şifreyi çözmüş oluyorsun?..
Harflerin bildiğimiz usullerle toplamı 38 değil, 37.. Eğer "i", "ü" ve "ğ" nin üzerindeki işaretleri sayıyorsan o zaman da kırk küsur oluyor. Yani bu anahtar yanlış kopyalanmış olup, bu kilidi açmaz, diye düşünüyorum.. 38=37 değil çünkü benim mantığıma göre:
"Dolasızyan (10)+ Süleyman(8)+ Sami(4)+ Gündoğdu(8)+Demirel(7) =37 "
"Çok özel" olacak ama, arkadaşlar mazur görsünler, geçmişi determinist bir üslupla hem de rakamlara dayanarak tarif ettiğine göre geleceğe (Gaibe) ait de bilgi sahibi olduğun muhakkak.. Önümüzde seçim var.. Neticeleri hakkında ihsasda bulunsan da "yanlış ata" oynamasam.. Çünkü bu konuda hep burnumun doğrusa gittim ve hep kaybettim.. Bu sefer "Men sabere, zafere" gereği zararımı telafi etsem.. Her şey için şimdiden teşekkürler.--Hasan Sami 21:13, 16 Kasım 2006 (UTC)
selam
Dolaksızyan yazacakken, Dolasızyan yazmışım. Şifre çözmekten de bahsetmedim. Demirel, beğenmesem de Türkiya Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, DSİ Müdürü'dür, 19 sayısıyla ilgisi Türkiya Cumhuriyeti'nin Akrep burcunda olmasından, Demirel'in de Akrep burcunda olmasından ve yönetici olmasındandır.
Türkiya yazmam yanlışlıkla değildi. Sonradan Arapça gibi Türkiyye تركية >>> Türkiye yapıldı, adı konduğunda Türkiya idi.
Ayrıca Süleyman Sami Demirel de 19 harfli.
Konu sürekli yanlış anlaşılıyor burada, sebebi de şu; birileri meselâ Cenk Koray, 19 sayısı ile kişilierin ilintisi/ilişkisi/ilgisi mucizedir dedi, halşuki böyle bir şey yok. Bu yüzden de 19 il ilgili kişi yazınca mucize aranır oldu.
Mustafa Bülend Ecevit de 19 harfli. Neden? CHP Genel Başkanı da ondan.
Ecevit, 19 Mayıs'ta bile ölmüş olabilir, makineye bağlı idi, 48 saat komada kalan kişiye ölü denir. Bitkisel hayat dedikleri biçimde olsa yıllarca yaşayabilir.
Başbuğ'un Almanya'da sağlık kontrolünden çok kısa süre önce geçtikten sonra ölmesi hakkında ilk yazan ben değilim. Konu ile ilgili çok yazan oldu.
Gene A. Türkeş'in ilk kez genel başkan olduğu ve "Başbuğ" ilan edildiği CKMP Kurultayı'ndaki ilk konuşmasını Tevfik Fikret'in bir şiiriyle bitirdiğini hatırlatmam gerekli mi bilmiyorum.
Başbuğ'un bir "vatan haini"nin şiirini okuyacağını düşündüğünüzü sanmıyorum. Nazım Hikmet'im MAH ajanı olup olmadığı araştırılmalı derim, bu yalnızca tahmin.
Ümit Özdağ'ın dereden geçerken at değiştirmeyi istemesi en azından vakitsiz benCE. Devlet Bahçeli'yi MÇP Genel Sekreteri ikenden beri sevmediğimi de beni tanıyan herkes bilir.
Burası için çok siyasete girdik :(((
Gene yanlış anlaşılacak sanırım; bir kimse/nesne hakkında şu gezegen şurada iken şöyle oldu denirse, bu ŞİRK olur. İşin aslı şudur; belli karaktere sahip ruhlar, gönderildiği koordinatlar belli konumlarda iken doğarlar. Bu bir nesnenin bırakıldığında düşmesi gibi bir kanundur. Nasıl bir nesnenin bırakıldığında düşmesi belli ya da belirsiz (Heisenberg) şartlar altında kesin değilse, bu durum da böyledir.
Gene açık anlaşılsın diye yazıyorum, sizi kasdederek yazmıyorum, 8 Kasım 1938'de 21:05:00'da Çankaya'da doğmuş biri ile 8 Kasım 1938'de 21:05:00'da Çankaya'da doğmuş biri ayni koordinatlarda doğmuş olmaz. O yıl senede sapma olmuştur, Güneş sistemi yer değiştirmiştir, ...
Uranüs, Türkiye üzerinde 84 yılda bir açı yapar, bunu astrologlar da yazdılar. Bu açı 1839'da olduğunda (bu sırada muhetmlen 42 yaşında olan, kayıtlara göre 39) Dışişleri Bakanı Büyük/Koca Mustafa Reşid Paşa'nın Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nu okumasına denk düştü, böylece mutlakıyetten meşrutiyete geçildi. Bir sonraki ise 1923'te oldu, 42 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa Türkiye'yi meşrutiyetten cumhuriyete geçirdi. Bunu Erzurum Kongresi sırasında yapsa id, muhtemelen Türkiya Cumhuriyeti, şimdi ABD gibi bir "süper güç" idi, ama olmadı. Bir sonraki Uranüs konumu 2007 başkanlık gibi bir şey mi?
Dereden geçerken at değiştirmeli mi? Ben MHP'nde oy kullanan bir değilim, bu yüzden konu ile ilgili yapabileceğim bir şey yok. 1997'de Bahçeli'nin seçilmemesi için delegelerden birkaçı ile konuşmuştum. Üstelik o sırada Fettahoğlu Aşireti hakkında bilgim yoktu.
Çok mühim, GELECEK KESİN OLARAK BİLİNEMEZ, YALNIZCA TAHMİN EDİLEBİLİR, tahminin tutarlılığı da bilgi ile bilgiyi doğru kullanma yöntemleri ile ilgilidir.
Gelecek sözcüğü, Kur'an'da geçen " Gaybı ancak Allah bilir" ayetindeki gayb sözcüğü içine girmez. Elimizdeki mushaf Hz. Osman emriyel Kureyşçe yazıldığı için iki farklı kelime kökü birbirine karışmıştır. Bu Türkmence'nin hem "p" hem de "f" için "p" yazması gibidir.
Gevezelik yeter bunca.
adrianinos, 17 Kasım 2006
[değiştir] Ermeni Soykırımı linkleri
selam
Amerika'dan gelen hassas bir epostayı buraya yapıştırıyorum;
Google'da "Armenian Genocide" (ermeni soykirimi) yazdigimizda ilk 100 sayfa tamamiyla uydurma ermeni iddialarini anlatan sitelerindir. Ve de bunlarin tümü ermeni siteleridir!!!! Bu siralama, sitelerin her gün girilme orani ile yapilir.
Bizim tezimizi anlatan asagi siralardaki siteleri yukari tasimanin tek yolu bu sitelere Girmektir.Lütfen bizim tezimizi anlatan sitelere her gun en az bir kere tiklayin. Bunun en kolay yolu bu siteleri acilis sayfamiz yapmaktir. Ornegin asagidaki siteyi acilis sayfaniz yapin. Ulkenize destek vermek bu kadar kolay!!!
Hadi hemen simdi!!!
Baslat'tan denetim masasina girin, internet seceneklerini tiklayin. Giris sayfasi yazan yerin altindaki adres yerine, asagidaki adresi yazin ya da yapistirin.
http://www.ermenisorunu.gen.tr/english/index.html
ve lutfen bu siteyi baskalarina da gonderin. Ulkemiz icin bu kadarini yapabiliriz!!!! saniyorum.. Ve bu sitenin 5 bin acilis sayfasiyla Google'da ermeni sorununu aramanin ilk maddesi haline getirilebilmesi isten bile degildir...
adrianinos, 17 Kasım 2006
[değiştir] Üst üste sorular, soru içinde
-
- .... A. Türkeş'in ilk kez genel başkan olduğu ve "Başbuğ" ilan edildiği CKMP Kurultayı'ndaki ilk konuşmasını Tevfik Fikret'in bir şiiriyle bitirdiğini hatırlatmam gerekli mi bilmiyorum. Diye soruyorsunuz.O konuşmayı o gün radyoda dinlediğimi bugün gibi hatırlıyorum: Koşan varır, düşen kalkar - Kara taştan su damla damla akar- Sonra büyür bir gümüş göl olur - Arayan Hakkı en sonunda bulur. Bu cevaptan sonra soruyorum: Bu soruyu ne maksatla soruyor; Türkeş, okuduğu şiir ve Tevfik Fikret arasında nasıl bir bağ kurmak istiyorsunuz?
- Başbuğ'un bir "vatan haini"nin şiirini okuyacağını düşündüğünüzü sanmıyorum. Nazım Hikmet'im MAH ajanı olup olmadığı araştırılmalı derim, bu yalnızca tahmin. Bu cümle sizin. Peki, şu mesaj da sizin:
-
- Stalin tarafından SSCB'nde Türkiye ajanı olduğu için aranan birinin kullandığı soyadından bahsediyoruz burada. Bilmem bilir misiniz, A. Türkeş MHP Büyük Kurultayı'nda, Nazım Hikmet'in bir şiirini okumuştu, sizce neden? diye sorarak Türkeş'in Nazım şiirini okuduğunu teyit ediyorsunuzç Bu çelişki nedir?
- 3 Kasım 1996'da A. Çatlı öldürülmese idi, A. Öcalan ölecekti. Bu cümle sizin.. Levh-i mahfuz'dan mı aldınız bu bilgileri diye, soruyorum. "O ayrı mesele"ye getiriyorsunuz.. Tekrar soruyorum: 3 Kasım 1996'da A.Çatlı öldürülmese idi, A. Öcalan mı ölecekti? Evetse, nereden biliyorsunuz bunu.. Böyle bir senaryo mu vardı ve varsa senaristleri kimdi, siz de bu senaristlerden biri miydiniz, yoksa o "düzen" içerisinde köstebeğiniz mi vardı?
-
- [[Bursa Uludağ'daki kurultayda 3 KASIM erken seçim dedi. A. M. Yılmaz çok dedi erken seçimse Eylül'de olsun diye ama Bahçeli bir kez büyülenmişti, 3 Kasım'da Susurluk'un yıldönümünde seçim istedi. Bahçeli bunun hâlâ farkında olmayabilir. Ecevit neden 5 Kasım'da öldü acaba?]]
- Burada açık açık Ecevit'in neden 5 Kasım'da öldüğünü soruyorsunuz.. Diğer arkadaşları bilmem de ben bu konunun da cahiliyim, ben size sormuş olayım: Ecevit neden 5 Kasım'da öldü acaba, bir iki gün daha beklese olmaz mıydı, meraktan çatlıyacağım doğrusu?
- ....öldürülmüş A. Türkeş'in yerine konan D. Bahçeli ile ... Bu cümle de size ait.. Açık iddia var, açık cevap istiyorum: Türkeş'i kim öldürdü.. Oğlu Tuğrul, kızları Umay ve diğerleri, 2. eşi Seval hanım...v.b. bu işin arkasına düşmeseler bile, Yeni Delhi sürgünü bitiminde Gümülcüne'den Türkiye'ye giriş yaptığından, ölümüne kadar; Yeni Delhi Dönüşünden 2-3 gün sonra Ankara Bahçelievlerdeki evindeki ziyaretle başlayan, CKMP Kayseri İl, MHP Kayseri İl teşkilatlarını kuran, 12 Eylül öncesi MHP İl Başkanı, 12 Eylül sonrası Mamak davası sanıklarından biri olarak bu meselenin arkasına düşüyor ve soruyorum: Alparslan Türkeş'i kim öldür(t)dü.. Kıvırmadan, eğip bükmeden cevap veriniz lütfen!
-
-
- Dolasızyan Süleyman Sami Gündoğdu Demirel 38 harfli cümlesi size ait.. Saydım, harf sayısı 38 değil, 37.. Yanlış yazmışım Dolasızyan değil, Dolaksızyan olacaktı demişsiniz.. Kabul. hepimiz bu tür hataları yapabiliriz de, bendeniz diğer arkadaşlar gibi değilim, zeka seviyem vasat çizgisinin biraz altında: Bu cümle ile neyi isbat emek istiyor, ne demeye getiriyorsunuz, yine de anlıyamadım?
-
- Seçim tahmini konusundaki sorumu yanlış anlamışsınız: MHP'deki seçimi değil, önümüzdeki yıl yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimini kast etmiştim: Cumhurbaşkanlığı'na adaylığımı koymayı düşünüyorum da. Yoksa öbür minderleri eskiteli tam 30 yıl oldu. Şimdi o minderler başkalarının tapulu arazisi..
-
- Son sorum hem size, hem kendime: Böyle bir ansiklopedide bu ne biçim tartışma? İyi misin adrianinos? İyi misin Hasan Sami? (Böyle yazılar buraya değil Vikipedi Türkçe Bunalım Tarihçesi 'ne daha çok yakışır.)--Hasan Sami 12:59, 17 Kasım 2006 (UTC)
selam
38 harf konusu da yalnızca neden? sorusu için idi, bilen varsa yazsın demek isedim. Yoksa o cümle sizin de belirttiğiniz gibi herhangi bir yargı içermiyor.
Teşekkür ederim ilginize, vaktinizi aldım.
Kullandığım takmaad olan "adrianinos" için eleştiri yapmamanıza sevindim. Burada gerçekten d ebir tuhaflık var, Rumluk bir ilgim olmamasına rağmen, bu garip takmaadı kullanmam biraz melamilikten belki de.
Seçim için aslında çok yazmışım da yazımın düzensizliği/karışıklığı/üstünkörülüğü yüzünden anlaşılmıyor, doğrusunuz.
Çatlı hakkında bu yazdıklarım basında kıyıda köşede çıkmış yazılardan alındı, kulaktan dolma konuları buraya yazmadım. Meseleyi burada yazışmayalım, sizin de dediğiniz gibi.
1974'te TOFAŞ ( İtalya- Koç) araba satamayacak bahanesi ile AET'na girmememize engel olan dolayısıyla da AB kurucu olmamamıza engel olan Başbakan M. B. Ecevit idi. Avrupalı parlamenter bu fırsatın tepilmesini şaşkınlıkla karşılamıştı, oysa AET içine girse idik, 1980'e gelen şartlar olamyacaktı, hem siyasi hem de ekonomik olarak (aslında ikisi birlikte oluyor, siyasi-iktisadi). Milli Gelirimiz çok olacaktı. AET kuralları gereği Türkiye'de kanunlar birilerini bu denli kayıramaycaktı...
Ecevit'in Harvard'dan hocası Henry Alfred Kissinger, bu sırada ABD Dışişleri Bakanı idi. Kıbrıs'a biz mi istedik de müdahale ettik yoksa etmemizi Kissinger mı istedi? Ne dersiniz siz olsanız Yunanistan'ın olan bir Kıbrıs istersiniz, yoksa Türkiye'nin olan mı, yoksa her ikisi arasında sürekli problemli olan bir Kıbrıs mı istersiniz?
Theodor Herzl, 2. Abdülhamid Han'dan Filistin'i ya da Kıbrıs'ı istemişti. Kıbrıs'ın Karpaz Burnu Arz-ı Mev'ud içindedir, bu burun sonradan Kıbrıs Adası'na yapışmış bir parçadır. İki yıl önce Kıbrıs Harekâtı sırasında KKK Harekat Başkanı olan Ahmed Ken'an Evren, "Kıbrıs'ta çok bile yer aldık" demişti, demek ki görevi Karpaz'ı Yunanistan'a bırakmamak idi. R. T. Erdoğan başbakan olur olmaz Annan Planı için bir görüşmeye gitti, Ecevit'in basında bir beyanatı çıktı, Erdoğan'a hitaben "Karpaz'ı verme", DİKKAT "Kıbrıs'ı verme" demiyor.
Daha yazayım mı meramımı anlatabildim mi?
adrianinos, 17 Kasım 2006
-
- Evet, meramınızın yanında , kendinizi de çok iyi anlatmışsınız. Ben, şu sorularıma bir daha göz atayım; neler sormuşum ki; siz bu maddeler halindeki sorulara, madde madde "güzel cevapları" vermişsiniz..--Hasan Sami 17:42, 19 Kasım 2006 (UTC)
Selam
Önceki yazımda Ecevit'in aslında ne olduğu ve kimlerce kullanıldığını yazmıştım, birkaç örnek ile, Ecevit'in (DSP'nin) ölmüşünü yeniden iktidara getiren ABD değil midir? A. Öcalan'ı Türkiye'ye teslim eden ABD, bunu neden daha önce yapmadı? A. Türkeş sağ olsa idi yapacak mıydı? ABD, Türkeş sağ olsa idi, A. Öcalan'ı Türkiye'ye teslim eder miydi? Ufuk Güldemir, Hürriyet'te yazarken, bir yazı dizisi hazırlamış, ABD'nde Pentagon'a bağlı bir "think tank" kuruluşu RAND Corp.'da 1980'de Ankara büyükelçisi olan James Spain ile görüşmüş ve yazmış, Türkiye'de 1980'de darbe yaptınız demiş Güldemir, Spain de " ... ama Türkiye'yi de Türkeş'e bırakmadık." demiş. Yıllar sonra Engin Ardıç, Star Gazetesi'nde yazmıştı, İstanbul'da Amerikalı bir diplomatik görevli ile Boğaz'da rakı içerken, o da 1980'de darbe yaptınız demiş, diplomatik görevli " Türkiye'yi Türkeş'e bırakmadık" demiş. Ferruh Sezgin'in yazıları ya da en azından yazılarından derlenen "Sistem'in İntikamı" yeniden mi okunmalı?
"3K", Bilderberg/Bildenberg toplantılarında Türkiye ile ilgili bir kısaltma, Kerkük-Kıbrıs-Kürdistan. "3K" için zemin hazırlanması 3 Kasım'da yapılan seçimden sonra oldu. Bahçeli nedense "3K" diye tutturdu, A. M. Yılmaz, erekn seçime zor razı oldua ma olacaksa Eylül'de olsun dedi ama olmadı, Bahçeli "3K" buyurmuştular. R.T.Erdoğan kendisi Gürcistan'a ziyareti sırasında Batum'dan Rize'ye geldiklerini söyledi, birisi Batum'a da Bağdad'dan gelindiğini yazdı. RTE'nın adamı olan bir kişi kitap bile yazı hakkında, İbn-i Arabi'ye atfedilen bir kitaptaki hesaplara dayanarak Erdoğan'ın Musa SS soyundan olduğunu yazmıştı. Bu yahudi demek oluyor ;( Aptullah Cumhur Gül için dedesinin aslen Siirtli Arap olduğunu yazanlar var, doğruluğunu bilemiyorum, annesinin Kayseri'nin yerlisi olduğu da söyleniyor, Yalçın Küçük, Sabataycı olabilir dedi Gül için. Bu hükumetin başı için Siirtten Fadıl Akgündüz, illegal olarak aday oldu, bizzat kendisi başvurmalı idi ama avukatı aracılığıyla başvurdu, kanun açık idi, ama nedense YSK kabul etti ( Tufan Algan, Fettahoğlu Aşireti'nden). Siirtte iki köye sandık kurulmadı nedense, Siirtten bir Arap ile eveli olan RTE, Siirtteki bir konuşması yüzünden mahkum olmuş, siyasetine yasak konmuştu. Her neyseseçim iptal edildi, RTE için siyaset yasağını meclis kaldırdı. Siirt ilk sıradaki Arap Mervan Gül çekildi, RTE milletvekili oldu.
Durmuş Fikri Sağlar'ın yazdığı dizi TV'de oynadı "Kod Adı", bu dizide devlet içindeki bir kurum, A. Çatlı'yı öldürmek için otomobilin elketronik sistemini kontrol altına aldı. D. F. Sağlar, bunun kendi hakkında bir dava konusu olacağından kormuyor mu sizce? Sağlar, bu konu hakkında bizim bilmediğimiz daha neler biliyor bilemeyiz. Dizide kumarhane işi için yolculuk yaparken öldürüldüğü işlendi ama gerçekten öyle miydi? "3K" dan sonra olanlar, ne Türkeş'in ne de Çatlı'nın (ikisini bir tutuyor ya da bir kefeye koyuyor hatta ayni kulvarda gösteriyor değilim, buradaki konu gereği adları yanyana geldi.) ölmesi bu zamanlama ile tesadüf olamaz.
adrianinos, 20 Kasım 2006
[değiştir] "Tengri" kelimesinin kökü
"Tengri" kelimesinin kökleri hakkinda internet de yeterince sacmalik bulmak mümkün. Bu sacmaliklari Vikipediye aktarmayip, en azindan insanlarin güvenilir bilgileri BURDA bulabilmelerini sagliyalim lütfen. Tarihte büyük rol oynamis olan birsürü Türk halklarinin Türk oldugu batili bilimciler tarafindan inkar edilmekte, cünkü göcebe olduklarindan kazi yapilacak yerlesim yerleri var ne de yeterince yazili kalintilari. Bunlarin Türk oldugunu tespit etmek icin cok az ip uclari var. Bu cok kiymetli ipuclarindan belkide en önemlisi Tengri'ye inanmis olmalari.... !!! Eger simdi bilincsiz bir Turancilik dan dolayi "Tengri" kelimesi ingiliklerdede almanlardada var falan filan diye sacmaliklar yayarsaniz, en eski Türk tarihini türkdüsmani batili bilimcilere yem etmis olursunuz.
"Tengri" kelimesi tanilan en eski Türk kelimelerinden birisidir, ve en eski kanitlari I.Ö. 1766 yilindan kalmadir. Ingilizler simsek anlamina gelen "Thunder" kelimesinin ve almanlarin "Thor" tanrisinin Tengri ile alakasi yoktur. Ayrica gördügüm en büyük sacmalik az önce sildigim.. Kuran'da da bulundugu. Tengri kelimesinin en eski kanitlari kurandan 2000 yil daha eskidir! Lütfen böyle bütün maddeyi kökten alt üst eden ifadeleri eklemek icin güvenilir akademik kaynaklar gösterin, yoksa sayfanin kilitlenmesini rica edicem. Selamlar --Erdall 10:12, 25 Kasım 2006 (UTC)
selam
"Tengri" sözcüğünün İngilizce ya da Cermence ... olduğunu savlamadım. Türkçe, İngilizce'den daha eski bir dildir. Sanırım yanlış anlaşılan nokta şu; orasını aktarayım; İngilizce'nin kelime haznesindeki bir kolda Yutça'dır. Yutça bir Teuton dilidir, Tuetonca Yutça ile akrabadır, bir kökten gelir, eninde sonunda bütün diller Ademce'den gelmiyor mu zaten?
Bakın size Fransızca'dan örnek vereceğim; şimdiki Fransa yerli Keltler ( Gal, Breton ...) olmasına rağmen işgalci Franklar, Cermendirler ancak Fransızca, Latin dilidir, bunu neden yazdım? Irklar ile dilleri karıştırmayalım diye.
Gene Fransızca'dan örnek vereceğim, Fransızca'da HERKESİN KULLANDIĞI TEMEL CÜMLELERDEN BİRİ; "Il m'a dit" = " O bana dedi" , peki ne var bunda diyebilirsin? "O bana dedi", bu cümleyi Eski Türkçe ile yazalım mı ne dersin? "Ol mana didi" = "Il m'a dit".
Üstelik "dit" derken sondaki "t" harfi, geçmiş zaman ekidir, tıpkı "di-di/de-di" de olduğu gibi.
Şimdi ne Fransızlar Türk, ne de Türkler Fransız demek değil bu.
Sizin gösterdiğiniz kaynakta, "teng-mek" fiilinin "memnun olmak, teşekkrü etmek, şükr etmek, hamdetmek..." anlamına geldiği yazılı, bana akademik bir kaynak sormuşsunuz.
Eski Türkçe'deki "teng-mek" ile Alamanca'daki "dænke" ya da İngilizce'deki "thank" bir kökten gelir. Birbirinden gelmez.
İngilizce "ice" ya da Alamanca "eis" derken, Türkçe'de neden "ayaz" dediğinizi düşünün. Türkiye Türkçesi'nde "kol" dediğimize, öteki Türk lehçelerinde neden "el" dendiğini araştırın ve neden İngilizler'in "dirsek" için "elin-boğumu, elin-boğ, el-bow" dediğini sorgulayın.
adrianinos, 25 Kasım 2006
- Selam. Evet bütün dillerin köklerini arastirinca sonunda hepsi ayni kökten dogmus oldugu ortaya cikiyor. Senin örneklerine daha eklemeler yapabilirim hatta: Afrikanca Zuvaheli dilinde "Tek" 1 demek. Türkce: Öküz/ Almanca: Okse, Türkce:Kaz/ Almanca:Gans, Türkce:Göz/ Latince:Okos, Türkce:Parca/ Latince:Part vs. vs. Bu arastirmalari bazi turanci zihniyetli bilimcilerimiz hoslarina giden basarili bütün halklarin Türk kökenli oldugunu söylemek icin kullaniyorlar, ama bu cok sacma. Cünkü 4000 yildan daha eski olan meselelerde "Türk" ismini kullanmak anlamsiz. Ama öte yandan Türklerin gercekten avraysada heryere girip cikip nerdeyse her halka karismis, hepsinin tarihinde bir rol oynamis oldugu da yalan degil. Bu konuda yazdigim bazi maddeler: Ön bulgarlar, Hiung-nu - okumani tavsiya ederim. "Tengri"nin etimolojik aciklamasini yanlis anlamissin. "Memnun kalmak" anlamina gelmiyor; "Teng" hecesi eski Türkcede "Dön" hecesi demek. Eski Türklerin inancina göre Gökyüzü Ülker yildizlarina bagli olarak bunlarin etrafinda dönüyordu. Gökyüzü tapilan en yüksek kutsal varlik oldugu icin eskiden "Gök" anlamina gelen "Tengri" kelimesi "Tanri" anlamini aldi. Bunlar maddeden yeterince aciklanmis durumda. Bunlarin yaninda daha spekülatif aciklamalara gerek yok. Özellikle Tengri türk tarihi icin önemli bir hasas nokta oldugu icin buraya spetulasyonlar eklemesek iyi olur. Biraz fazla sert eleştirdiysem kusuruma bakma, selamlar. Iyi calismalar --Erdall 19:44, 25 Kasım 2006 (UTC)