Mir'at-ül Memalik
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Kaptan-ı Derya Seydi Ali Reis'in Çağatayca mensur ve manzum şekilde yazdığı eserinin adı.
Beşikdüzü Kaymakamı Eyüp Culum(KARTAL) tarafından açıklamalı ve dip notlu bir şekilde günümüz Türkçesine kazandırılmıştır.
Konu başlıkları |
[değiştir] Kitabın Özellikleri
[değiştir] Türk Edebiyatı nın “ilk seyahatname si”
(Yaygın kanaat olarak ilk seyahatname diye bildiğimiz Evliya Çelebi seyahatnamesi 1635’de kaleme alınırken, ilk seyahatnamemiz olan Mir’at-ül Memalik 1554’lü yıllarda yazmıştır.)
[değiştir] Fransızcası
Prof. Dr. Jean-Louis Bacque Grammond Mir’at-ül Memalik’in Fransızca çevirisini yayınlamış ve çok beğendiğini söylemiştir.
-
- “Özbek dili ve edebiyatı” konulu bir radyo programına katılan Grammond’a Mir’at-ül Memalik’i ve yazarı Seydi Ali Reis sorulduğunda. “Kitabı çok beğendiğini, Fransızca çevirisini yaptığını ve Seydi Ali Reis rastladığı padişaha göre Çağatayca*, Farsça** veya başka dillerde şiirler yazıyordu. Bu kitabın konularına paralel bir kitaptan bahsedebiliriz, bu da Grek edebiyatından Anabasis***.” demiştir.
[değiştir] Amerikanın Keşfine Nedendir
- Seydi Ali Reis’in Mir’at-ül Memalik adlı seyahatnamesi ve yaptığı deniz haritaları sayesinde Amerika Kıtası keşfedilmiştir.
[değiştir] Aceh deki Türklerin Varlık Sebebinin İzahı
- Sinoplu İngilizce öğretmeni Oktay KURU Ürdün’de görev yaptığı sırada Endonezyalı bir öğrencisi ona ülkesinde Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan bir seferden kalan Türklerin olduğunu söylemiştir. Kitap okunduğunda da göreceksiniz ki ; Seydi Ali Reis kitabın bazı bölümlerinde anlattığı gibi bazı adamlarının oralarda kalelerde kaldığını kaleme almıştır. ( İleride yapılacak araştırmalar sonucunda farklı belgelere ulaşıldığında yeni basımlarda bunlara da yer verilecektir. )
Sonraki araştırmalar göstermiştirki bu insanlar Aceh de yaşayan Türklerdir.
[değiştir] Hammer Almancaya Çevirmiştir
- 16. yüzyılın denizcilerinden Seydi Ali Reis’in yazdığı Atlas’ı(Muhit) pek değerlidir. Piri Reis’ten sonra Süveyş Kaptanı olan Galatalı Seydi Ali Reis (öl.970/1562) Umman ve Hint denizlerindeki seferleri sonucunda baş tarafı kozmografya (Astronomi) ve bunun temellerinden, diğer kısımları da Kızıldeniz, Aden ve Basra Körfezleri ile Umman denizinin durumlarından bahseden mükemmel bir eser (Mir’at-ül Memalik) yazmıştır. Bu eser Hammer tarafından Almanca’ya çevrilmiştir.
[değiştir] Türkçe Kelimeler ve Etimolojisine Önemli Katkıdır
- Osman Toprak “Ellerinde Tabanca* adlı yazısında ilk defa Seydi Ali Reis’in Mir’at-ül Memalik adlı eserinde “tabanca” kelimesinin “tokat, şamar” anlamında kullanıldığını belirtmektedir.
Seydi Ali Reis şiirlerle bezediği bu nefis eserinde Şeyhi’nin şu beytini de yazmıştır.;
“Yimeyen kişi yad elden tabanca
Demürdendür sanır kolunda pençe”
mısralarında bu durum görülmektedir.
- Ahmed Yılmaz BOYUNAĞA “Hind Sularında” adlı romanında Seydi Ali Reis’in Mir’at-ül Memalik’te anlattığı Hind seferini ele almıştır.
- Osman TOPRAK’ın 09.12.2003 tarihli bir makalesinde:
“…Tabanca dilimize nereden gelmiş, nasıl yerleşmiş? İlk delikli tüfenk değil miydi yoksa? Klasik Osmanlı çağı Türkçesi devletimizin sınırlarının genişlemesiyle en gelişmiş dönemi yaşamış, zenginlik Arapça ve Farsça ve denizcilikte İtalyanca ile doruğa ulaşmıştır. Tabancanın bugünkü sözlüklerde beş değişik anlamı var. Beşinci anlamı tokat, şamar demekmiş. Bu anlamıyla tabancayı söyleyen kullanan var mı bilmiyorum, hiç duymadım. Dil için geçerli olan birinci dayanak yazılı metinlerdir…..kelimenin ‘tokat,şamar’ anlamında kullanılmasına ilk defa Seydi Ali Reis’in Mir’at-ül Memalik adlı eserinde rastladım. Seydi Ali Reis, Kanuni dönemindeki çeşitli deniz savaşlarında ve Osmanlı Hind donanmasında kaptan olarak görev yapmış ünlü bir denizcidir. Söz konusu eseri, Mısır kaptanlığı sırasında donanmayı Halep’ten Basra’ya getirmesi sırasındaki macerasını anlatır. Eser denizcilik ile ilgili kelimeler bakımından oldukça zengindir. Eserin adının anlamı “Memleketlerin Aynası” demek olup, kitap Kanuni’ye sunulmuş ve yazarı seksen akçe ve müteferrikalık ile ödüllendirilmiştir. Gelelim bütün bu olup bitenlerin konumuz ile ilgisine. Dönemde tabanca kelimesi tamamen ‘tokat, şamar’ anlamında kullanılmıştır. ………… Osmanlı tokadı daha başından Osmanlı tabancası olarak düşmanın ensesinde patlamış, mertlik bilek gücünde şekillenmiştir. Seydi Ali Reis şiirlerle bezediği bu nefis eserinde Şeyhi’nin şu beytini de yazmıştır.
Yimeyen kişi yâd elden tabanca
Demürdendür sanır kolunda pençe
(El şamarı yemiyen kendini kuvvetli sanar.)'
Tabanca yüzyıllar içinde nasıl olmuş da bugünkü anlamını kazanmıştır, doğrusu hayrete değer bir sorudur…….” (Tabanca taban kökünden türeyip taban gibi el tokadı anlamlarında kullanılmıştır. Darbe, yumruk)
[değiştir] SEYDİ ALİ REİS’İN ESERLERİ
[değiştir] MİRAT’I KAİNAT
Güneşin hareketinden, yıldızların uzaklığından; kıblenin ve öğle vaktinin tayininden, nehirlerin genişliğinin tespitinden ve rub’u meceyyibden bahseden bir eserdir.
[değiştir] HULASET’EL- HAY’A
Halep’ te bulunurken hey’et ve matematik dersleri alan Seydi Ali Reis, Ali Kuşçu’nun Fethiye isimli eserini çevirmiş ancak bununla yetinmeyerek Mahmud b. Omar al Çağmini’den ve Kadızade-i Rûmî Musa Paşa’nın eserlerinden de faydalanarak çevirisine birçok ilaveler yapmıştır. KİTAB AL-MUHİT Fİ İLM’AL-EFLAK VA’L ABHUR : Seydi Ali Reis kısaca Muhit adı ile tanınmış olan meşhur eserini 1554’te Haydarabad’da bulunurken kaleme almıştır. Geçirdiği tecrübelerden sonra kaptanlara ve gemicilere kılavuz olmadan Hint denizlerinde kolaylıkla dolaşım imkanını verecek bir kitap hazırlamak isteyen Seydi Ali Reis bu eserinde; yer tayini, zaman hesabı, takvimler, pusula taksimatı, denizcilikte önemli bazı yıldızlar ve yıldız grupları; meşhur limanlar, Hindistan’ın rüzgar- altı ve rüzgar-üstü sahilleri ile Hint denizindeki adalar, rüzgarlar, tayfunlar, sefer yolları hakkında önemli bilgi içermekte; kitabın dördüncü bölümünde Yeni Dünya ( Amerika) ya ait bir bölüm de bulunmaktadır. Katip Çelebi, Cihannüma’ sında Seylan, Cava, Sumatra ve diğer adalar hakkında verdiği bilgiyi aynen Muhit' ten nakletmiştir.
[değiştir] MİR’AT-ÜL MEMALİK
Seydi Ali Reis’in Hindistan’dan Bağdad’a dönüşünde yol arkadaşlarının, görülen şehirleri, karşılaşılan değişik ve ilginç olayları, ziyaret edilen türbeleri ve çekilen zorlukları anlatan bir kitap yazmasını istemeleri üzerine kaleme almaya başladığı bu eseri 1557’ de İstanbul’da tamamlamıştır. Süveyş kaptanlığına tayininden sonra yaşadıklarının bir hikayesi olan bu eserde Seydi Ali Reis, geçtiği memleketler, tanıştığı hükümdarlar ve şahit olduğu olaylar hakkında bilgi vermektedir. Aynı zamanda şair olan Seydi Ali Reis’ in Mir’at al-Memalik’ te şiirlerinden örnekler mevcuttur.(1)
Seydi Ali Reis’in Mir’at-ül Memalik adlı eserini iyi anlayabilmek için İmparatorluk devrimizdeki Hint Seferlerinin bilinmesi gerekmektedir.
[değiştir] HİNT VE UMMAN SEFERLERİ
Vasko dö Gama’nın 1498’de Ümit Burnu yoluyla Hindistan yolunu keşfetmesi Portekizlileri Hint denizine açılmaya sevk etmişti. Basra körfezi girişindeki Hürmüz Boğazı’nı zaptetmek suretiyle Müslümanların elinde bulunan ticaret yolunu kapmışlardı (1515).
Osmanlıların Mısır ve Suriye’yi fetihlerinden önce Portekizlilerin Hintlilere uyguladıkları şiddetten dolayı Gücerat Hükümdarı I.Mahmud Han Kansu Gavri’den yardım istemiş ve o da 1508 senesinde Hüseyin Bey kumandasında bir filo göndermiş fakat bu filo pek bir şey yapamamıştı.
Portekizlerin Kızıldeniz ve Aden’de yaptıkları tahribat üzerine bunlara karşı elli parçalık bir donanma gönderildi ise de bu donanma da bir iş göremedi.
[değiştir] OSMANLILAR’LA PORTEKİZLERİN KARŞILAŞMASI
Memlüklerin tarihe karışmasından sonra Portekizlerin buralarda dolaşması Osmanlılara karşı da siyasi ve iktisadi bir darbe idi. Gücerat hükümdarı Bahadır Şah 1535’te Osmanlı Sultanı’na elçi ve name göndererek karadan Moğol hükümdarı; denizden Portekizliler’e karşı kendine yardım edilmesini istemişti. Kendisine gönderilecek asker ve gemilerin masraflarına karşılık olmak üzere emanet olarak Mekke’ye gönderdiği 50 sandık ile bir milyon 270 bin 600 miskal(1) altından sarfedilmesini yazmıştı. Donanmanın hareketi uzun bir hazırlığı gerektiriyordu. Bu iş için evvelce Mısır Beyberbeyi olup o anda Anadolu Beylerbeyi olan Hadım Süleyman Paşa görevlendirildi.
Bahadır Şah, Diu adasında kendilerine üs verdiği Portekizliler tarafından 13 Şubat 1537 (Ramazan 943) de katledildi. Bunun üzerine Bahadır’ın Mekke’de emanet bulunan 300 sandık altın ve gümüşü verilen emir üzerine Hadım Süleyman Paşa tarafından İstanbul’a nakledildi.
Süveyş tersanesinde(2) muhtelif büyüklükte 76 parça gemi inşa edildi. Bütün levazımatı ikmal edilip harekete geçirildi. kumandasındaki donanma ilk olarak 1538 Haziran’ında Aden’i zaptetti.
Beni Tahir Kabilesinden olan Aden hakimi Amir b. Davud’u hile ile gemisine getirterek idam etti. Yerine kendi ümerasından Behram Bey’i sancak beyi tayın etti.Hadım Süleyman Paşa Donanmasıyla Diu önlerine geldi. Bahadır Şah’ın yerine Miran Mehmed Şah Faruki hükümdar olmuştu. Bahadır’ın yeğeni 3. Mahmud; Portekizlilerle anlaşarak idareyi ele
(1) Miskal : Yirmi dört kıratlık bir ağırlık ölçüsü. (2) Süveyş Tersanesi : Osmanlı İmparatorluğu tarafından Hint Okyanusunda Portekizlilerle savaşabilmek için Süveyş’te bir tersane yapılmıştır.
aldı. Hadım Süleyman Paşa’ya karşı da Portekizlilerle ittifak yaptı. Süleyman Paşa yirmi gün kadar kaleyi muhasara(1) etti. Bu arada Portekiz donanmasının gelmekte olduğu haberi geldi. Deniz de fırtınalı olduğu için hiçbir netice elde edemeden muhasarayı kaldırdı; geriye döndü ve Zübeyd’i işgal etti.
[değiştir] HİNT DENİZİNDE PORTEKİZLİLERLE ÇARPIŞMALAR
Piri Reis’in Hint sularındaki faaliyeti ve ölümü.
Hadım Süleyman Paşa’nın Mısır’a dönüşünden sonra Portekizliler Kızıldeniz’e girerek Cidde’yi işgal etmek istediler; fakat başarılı olamadılar.
Bu sefer Süveyş tersanesini yakmaya teşebbüs ettiler. Bunda da muvaffak olamadılar; fakat Tur-i Sina kasabasını yaktılar. H. 950/1543. Bir müddet Aden’i ele geçirdilerse de Piri Reis bizzat donanması ile burayı onlardan kurtarmıştır.
Piri Reis H. 958/1551’de otuz kadar gemiden müteşekkil Süveyş donanmasıyla Hint denizine çıktı. Maskat’ı zaptetti. Yetmiş parçalık düşman donanmasını bozarak Hürmüz adasındaki Hürmüz kalesine sığınmaya mecbur etti. Düşmanı muhasara ettiyse de kaleyi alamadı. Piri Reis buradan Basra’ya geçti. Basra Limanında iken Portekizlerin Basra körfezini kapamak istediklerini duyunca içeride mahsur kalmak istemeyerek alelacele kendine ait üç kadırga ile denize açıldı. Diğer gemi ve askerler orada kaldı. Bu suretle yola çıkan Piri Reis gemilerinden birini de yolda kaybetti. H. 960 senesinde Süveyş’e oradan da Mısır’a vardı.
Bu hareketi İstanbul’a bildirdi. Hürmüz muharasını kaldırması ve diğer gemilerle askeri Basra’da bırakarak gelmesi sebebiyle suçlu görülerek Mısır divanında başı kesildi ve malları müsadere(2) edildi.
(1) Muhasara : Kuşatma, etrafını çevirme. (2) Müsadere : Tanzimat’tan önce, herhangi kabahatli bir kimsenin malının hükümetçe, padişah adına zaptedilmesi.
Piri Reis’ten sonra Süveyş kaptanlığı Katip Sancakbeyi Murad Reis’e veridi. Portekiz donanmasının Hint ve Aden denizindeki faaliyetinden dolayı Basra’da kalması emrolundu.
Murad Reis bir ara fırsat bulup donanmasıyla Basra’dan ayrıldı. Hürmüz Boğazı’na geldiği sırada büyük bir Portekiz donanması ile karşılaştı. Burada bütün gün devam eden şiddetli bir muharebe oldu. Murad Reis çok zaiyat verdiğinden Basra’ya geri dönmeye mecbur kaldı. Bu savaşta meşhur kaptanlardan Süleyman ve Receb Reisler şehid oldu. Murad Reis; Piri Reis gibi idam edimedi fakat azledildi. H. 959/1552. Donanma Basra’da mahsur kaldı; bir gemi de Portekizlilerin eline geçti.
İşte bu olaydan sonra Süveyş kaptanlığına Seydi Ali Reis tayin edidi.
[değiştir] OSMANLININ HİNT VE PASİFİK HAKİMİYETİ RÜYASININ TEMELLERİ
Osmanlılar Hint ülkeleri arasındaki ilk tarihi ilişkiler, büyük Türk tarihçisi Selman Reis’in (Ö.1527) Hindistan seferinden sonra başlar.
Ümit Burnu ’nu keşfettikten sonra doğu ticaretini ellerine geçirerek Hind denizinin hakimi olduklarını iddia eden Portekizliler; 1515 yılında Cidde emiri Hüseyin Bey ile birlikte Hindistan içlerine kadar gelen Selman Reis komutasındaki Memlük donanmasını da yenilgiye uğratınca, bütün Hind yarımadasına ve Kızıldeniz’e hükmetmeye kalkışmışlar ve o diyarlarda bulunan Hint-İslam memleketleri üzerinde ağır baskılara girişmişlerdi. Hatta bir ara otuz yedi parçalık bir donanma ile Kızıldeniz’den Cidde limanına kadar gelmişler, fakat bir şey elde edemeden geri dönüp gitmişlerdi.
İşte tam bu sıralarda Mısır, Osmanlıların eline geçmiş ve Hint seferinden henüz dönmüş olan Selman Reis de Osmanlı donanmasının hizmetine girmişti.(1517)
Selman Reis Osmanlı donanmasına girdikten hemen sonra Yavuz Sultan Selim tarafından bin kadar Türk denizcisiyle Süveyş limanına gönderildi. Burada yeni tersane kurdu. Cidde emiri Hüseyin Bey ile birleşerek 22 parçalık bir donanma ile Portekizlilerin elinde bulunan Kameran adasına sefer yaptı. Orada bulunan kafirleri dağıtıp, adaya bir miktar asker bıraktı. Henüz Memlük’lerin elinde bulunan Yemen’i de Osmanlıların idaresine kattıktan sonra geri dönüp tekrar Süveyş’e geldi.
Selman Reis, bu sırada Mısır’a gelen sadrazam İbrahim Paşa’ya; Hindistan’ın zenginliği, Portekizlerin elinde bulunan limanların durumu ve Hint deniz yolunun Osmanlı ticaretine sağlayacağı yararları belirten geniş bir lahiya(1) sundu. Selman Reis’in bu lahiyası; Osmanlıların Hint denizi üzerindeki meraklarını arttırmış ve bilahare geleceği gibi meşhur Hint Seferleri için bir zemin hazırlamıştır.
Bu sırada Hint-İslam ülkeleri arasında da bir takım karışıklıklar ortaya çıkmıştı. Babür Şah’ın oğlu Hümayun Şah. Hindistan’da bir hayli yerleri zapt edip memleketine kattıktan sonra Gücerat hükümdarı Bahadır Şah’ın üzerine yürümüş ve ülkesini işgal etmeye başlamıştı.
Zaten eskiden beri Hindistan’a hakim olmak için çalışan Portekizliler de bu iki islam hükümdar arasında çıkan kavgadan istifade ederek Gücerat’ın meşhur bir ticaret limanı olan Diu limanını zaptetmişlerdi. Portekiz korsanlarının Hint denizinde ticaret yapan İslam tüccarlarına saldırıp, mallarını yağma ve gemilerini talan ettikleri de zaman zaman İstanbul’a ulaşan şikayetler arasında idi.
Bahadır Şah, bir tarafta eskiden beri düşmanları olan Portekizliler, diğer taraftan Hümayun Şah ile başa çıkamayacaklarını anlayınca, İstanbul’a bir elçi göndererek Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım talep etmiş, düşmanlarına karşı kendisinin ve ülkesinin himaye edilmesini istemişti.(1536)
(1) Layiha : Düşünülen bir şeyin yazı haline getirilmesi, tasarı, plân.
İşte Bahadır Şah’ın Kanuni’den istediği bu yardım teklifi, uzun zamandır zihinleri bulandıran Hint meselesini bir an önce halletmek isteyen Osmanlılar için bir vesile olmuştur.
Ne var ki; genel olarak ifade etmek gerekirse, Hindistan ve civarında yaşayan müslümanlara yardım etmek Portekizlilerin Hint limanları üzerindeki egemenliklerine son vermek maksadıyla girişilen bu seferler maalesef istenilen neticeyi vermedi. 1538 yılında Osmanlı donanmasının başında denize açılan Hadım Süleyman Paşa’nın Hint seferini bir tarafa bırakırsak, diğer üç seferin özellikle bu seferlere katılan kaptanların akıbeti açısından büyük bir talihsizlik eseri olduğunu söylemek, kanaatimizce yanlış bir yargı olmasa gerektir.
Ocaktan yetişme büyük bir denizci olan Piri Reis’in 1551’de otuz parçalık bir donanma ile çıktığı ikinci Hint seferinde uğradığı başarısızlıktan dolayı idam edilmesi, hemen bir sene sonra (1552) Murad Reis’in on beş parça kadırga ile Hürmüz’de Portekizlilerle yaptığı savaşta bir başarı kazanamayarak Basra’da azledilmesi!. Ve Nihayet 1553’de dördüncü Hint seferine çıkan ve iyi bir denizci olduğu kadar büyük bir alim de olan Mir’at-ül Memalik (Memleketlerin Aynası) adlı meşhur eserin müellifi(yazarı) Seyyid-i Ali Reis’in ve arkadaşlarının başından geçen korkunç felaketler bu talihsizliğin bariz birer örnekleridir.