Mazıdağı, Mardin

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Mazıdağı, Mardin
Bağlı olduğu il: Mardin
Yüzölçümü: 869 km²
Nüfus: 32,443 (2000)
Nüfus yoğunluğu: 37.33 kişi/km²
Saat dilimi: GMT+2
Enlem
Boylam:
Rakım: 1030-1090 m
Belediye Başkanı Nuran ATLI (28,10,2006)

Mardin ilinin bir ilçesidir. Mardin'in kuzeyinde, Diyarbakır sınırında yer almaktadır. Diyarbakır-Mardin karayolunun 55. km'sinden yaklaşık 10 km içeride yer almaktadır. Batısında Derik, Kuzeyinde Çınar, Güneyinde, Kızıltepe ve Doğusunda Savur ilçeleri yer almaktadır. İlçede günümüzde işletilmeyen zengin fosfat madeni yatakları vardır.

Konu başlıkları

[değiştir] Coğrafya

Mazıdağı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Dicle Bölümünde Mardin ilinin 47 Km kuzeybatısında ,1030-1090 metre yükseklikte ve adını aldığı dairesel dağlar serisinin orta yerindeki düzlükte kurulmuştur. Daha önceleri Savur ve Derik ilçelerine bağlı bir bucak iken 9 Haziran 1937 tarihinde ilçe olmuştur. İlçe yüzölçümü 869 km2'dir. Kısaca MAZIDAĞI Şamrah eski adıyla bilinen Mazıdağı ilçesi, geçmişte Diyarbakır-Şam güzergahında canlı bir merkez oldu hep... Duygularla sevginin sırt sırta verdiği bakir toprakların ruhunu yansıtır her zaman. Mazıdağı ilçesi, 9 Haziran 1937'de kurulmuştur. Şamrah, bu tarihe değin Derik ilçesine bağlı bir bucak merkezi idi. İlçenin tarihi Sümerlere kadar gerilere gitmektedir. 150 metrelik bir tepenin üstünde bulunan Dermetinan Kalesi, Sultan Şeyhmus, Pir Hattap türbeleri ilçenin önemli ziyaret yerleridir. Taş Devrinden günümüze kadar gelebilen Zambırhan ve Avrihan mağaraları bulunmaktadır. Kervanların bu mağaraları daha sonraları konaklama amacıyla kullandıkları anlaşılmıştır. İlçenin batısında Şamrah Kalesi namıyla anılan kalenin yanısıra Gümüşyuva Köyünde Bizanslılar tarafından bulunup işletilen gümüş madeni ve bu madenin muhafazası için yapılan kale ve müstahkem yerler, aynı yerde bulunan kilise kalıntıları, tarihi bir nitelik taşımaktadır. 2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfusu 13.452'dir. İlçeye bağlı kasaba belediyeleri ve köylerin nüfusu 16.202'dir. Mevcut nüfusun %45'i şehir merkezinde geriye kalan %55'i ise kırsal kesimde yaşamaktadır. Merkez ilçe dışında ilçeye bağlı belde belediyesi bulunmamaktadır. Kurak mevsim şartlarının hüküm sürdüğü Mazıdağı'nda Karaçay hayati bir önem taşımaktadır. Fosfat tesisleri yörenin can damarlarından biridir. Eskiden beri el sanatlarının önemli bir ekonomik değer olduğu ilçede, bu faaliyetlerin yeniden canlandırılması amacı ile çalışmalar devam etmektedir. Tütüncülük, arıcılık, bağcılık, kümes hayvancılığı ilçenin başlıca geçim kaynaklarıdır mardin mazıdağı ilçesi sizan mezrasında sasanilere ait olduğu tahmin edilen bira kilise ve yerleşim yeri tespip edilmiştir.şamrah eski adı ile biline mazıdağı gerçekte adını kral şmrah tan alır.Kral Şamrah a ait olduğu düşünülen tepe mazıdağı nın 2 km güneydoğusuna düşmektedir.Kral Şamrah ın mekanı olarak bilinir.

[değiştir] Ekonomi

İlçede genel olarak halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılık faaliyetleridir. Ancak ilçe merkezinin 17 Km kuzeybatısındaki fosfat yataklarının 1976 yılından sonra işletilmeye başlanması ile önemli bir istihdam alanı potansiyeline kavuşmuştur.Fakat 1993 yılında kapatılan ve enson sümer hoding e devredilen işletme şuanda atıl durumdadır.

[değiştir] Ulaşım

İlçe, ulaşım koşulları bakımından uygun bir konuma sahiptir; Derik ilçesine 24 km ,Mardin iline 47 km ve Diyarbakır iline ise 72 km'lik asfalt yollarla bağlanmıştır. İlçeyi köylerine bağlayan yollar mevcuttur ve Hükümetimizin uygulama koyduğu KÖY-DES programı kapsamında kötü olan yolların standardını yükseltme çalışmalarına son yıllarda hız verilmiş bulunmaktadır.

[değiştir] Hikaye

XECÊ Û SİYAMED


Mardin’in Mazıdağı-eski adıyla Şemirx- kazasının Melêbi köyünde fakir bir aile var idi. Ailenin büyük çocuğunun ismi Remo’idi. Ortanca çocuğun ismi Zelixa idi. Küçük çocuk Salih ismiyle anılırdı. Remo yeni askerden terhis edilmişti. Remo’nun büyüğü olan Dawudo iki sene evvel bir kan davası yüzünden öldürülmüştü.Remo’nun içi intikam hisleriyle coşuyordu. Bu halini bilen annesi Şemsê durmadan oğluna bir maceraya atılmamak için yalvarır yakarırdı. Annesi Şemsê şöyle duygularını dile getirirdi: “Lawo jı bo riza mıhemed tê dev ji dûjminahiyê berdi. Em feqîrin em rebenin, bira heyfa Dawûdo xwedê jıwana ra nehêli. Tû hin xorti bejn ziravi, tiştek bi te bê, ezê xwe bikujım. Jibo xatirê diya xweyî yeksûg yextiyar tê dest ji wana berdi, lavkêminî xweşik û segman” (evladım peygamber aşkına düşmanlıktan vazgeç. Biz fakir ve öksüz kimseleriz. Dawudo’nun intikamını yeri göğü yaratan allahüteala onlardan alsın. Sen daha gençsin sana birşey olsa kendimi öldüreceğim. İhtiyar annenin hatırı için bu sevdadan vazgeç ey ince boylu endamlı yavrucuğum benim.)

Bu sefer Remo içini dökmeye başlardı. “Ez dev jiwana bernadim. Ger ez tiştekî bi wana ranekim xelkê giştik wê jimiri biveji bê heya u bê namûs. Ezê heyfa birayê xweyî dirêj û sekman bi heqqî ji wan bistînim. Ger tü kâil nabi ezê vandera terk bikim û ezê herim welatê xeribyê. Ew çaxa tü jî hew mi dibîni. Söz yek xweda yek.” (Ben bunlardan vazgeçemem. Eğer kardeşimin intikamını almazsam herkesler bana ne korkak ne pısırık insan diyeceklerdir. Kardeşimin intikamını onlardan alacağım. Eğer buna razı olmazsan buraları terk edip göçeceğim. O zaman da sen beni bir daha göremeyeceksin. Söz bir Allah bir. Annecik birdaha bir daha yalvarıp yakarmaya başlar kendisini oğulcağızının dizlerine atardı. İnler gibi şunları söylerdi: “Lawo lawo jibo bextê Mihemed tê dev jiwana berdi. Ger tû dev ji wana bernedi ez şîrê xweyî sipî li te helal nakim. Roja qiyametê ezê dawaçiyê tebim.” (Evlat evlat Muhammed’in yüzü suyu hürmetine bu işten vazgeç. Eğer vazgeçmezsen sana beyaz sütümü helal etmem. Kıyamet günü senden davacı olurum.)

Remo günlerce tekrarlanan bu tiratların sonuncusunda biraz gevşer gibi olur ve boğuk boğuk sesler çıkararak annesine mahzun mahzun bakıp ulumaya benzer seslerle ortalıktan uzaklaşırdı. Annesi böyle zamanlarda biraz teselli olmuş gibi rahatlamakla beraber gene de içinden kaygı bütün bütün silinmezdi.

Birgün Mazıdağı - eski ismiyle Şemırx- kazası adliye binasında öğle ikindi arası belli belirsiz üç el ateş edildi. Alkanlar içinde serilmiş yatan Ferho oğlu İsa’idi. İsa bir başka köy olan Dirin köyündendi. Kara haber çarçabuk etrafa yaıldı. Elbetteki haberi Remo’nun zavallı annesi Şemsê de duyacaktı nitekim duydu.Bu kara haberi duyduğu zaman Remo’nun annesi Şemsê’nin saçlarını yolarak şöyle haykırdığı hala dilden dile dolaşmaktadır: “Ez porkırim, ez rebenim, ez yeksûgum, ez bêkesim. Remo law çima te li mi wakir? Ezê ica çerbikim. Ji îro pêvi ezê li rîya hefsa şemirx her û verim. Ax Remo, Vax Remo Ahmeko Remo.” (Öksüzüm ben, perişanım ben, kimsesizim ben. Ey Remo oğlum bu zavallı annene niye böyle yaptın? Bundan böyle işim gücüm Mazıdağı kazası hapishanesinin yolunda mekik dokumak olacaktır. Ah Remo, vah Remo Ahmak Remocuğum).

Remo hapistedir artık. Mazıdağı hapishanesi Remo’nun yiğitliği sözleriyle çalkalanmaktaydı. Fakir bir ailenin çcuğunun nufuzlu bir ailenin çocuğunu öldürmesi hemen Remo’yu bir efsane kahramanı haline getirdi. Dört bir yandan köylü kızlarından, kendisi için yakılan türküler gelirdi. Remo kardeşinin katili İsa’yı öldürmenin gururuyla yarınları düşünmeksizin büyük bir ruh huzuru içinde hücresinde tesbihini şıkırdatmakta, namazını kılmakta, Allahına dualar etmektedir. Remo nihayet hücre müddetini doldurarak ihtilata geçti. Fakat hala muhakemesi bir neticeye bağlanmamıştı. Remo’nun kapı komşusu bir arzuhalcı idi. Bu azruhalcı, haksız iktisaptan ötürü mahkum olmuştu. Hapishanede gene sanatına devam etmekte idi. Remo, yıllar geçtiği halde hala davası bir neticeye bağlanmamıştı. Bunun üzerine bir gün hırsla arzuhalcının yanına gelerek söze başladı: “Kağetek bikşînî makîne û binivîsînî: “Li huzura reîsê cumhurîyetê.

Ez feqîrîm ez bêkesim. Hew cami û dû tifalê xweh û birayemi heyi. Çima heya îro mahkema mi nari serhil.” (Cumhur başkanlığı yüksek katına).

Şimdiya kadar niçin muhakemem bir neticeye bağlanmıyor. Fakir kimsesiz bir insanım. Yalnız iki sabi kardeşim vardır.) Arzuhalcı Remo’ya bakarak dedi ki: “Ma ez dibêjim qey Tû li çîya mezinbûyi. Erzuhal ji reîsê cumhuriyetê nayê nîvîsandin ji mahkema mezin tê nîvîsandin.” (Zannediyorum ki sen hayatını dağlarda geçirmişsin. İstida cumhurbaşkanlığına değil daha yüksek adli mercilere yazılır.)

Remo, akşamlar ağır ağır kararırken hazin hazin türkülere başlardı. Ancak sabahlara karşı kendinden geçerek uyuya kalırdı. Remonun en çok sevdiği uzun havalardı. Bunlardan da Xecê û Siyamed başta gelirdi.

Xêce û Siyamed

Xecê weri îro emê hevdû birevînin

Emê xwe bavîn welatê jorîni

Emê seyda pezkûviya bikin

Emê xwe xwedîbikin

(Xecê gel bugün kaçalım. Serhad boylarına gidelim. Geçimi düşünme yabani geyik avlayırak geçiniriz.)

“Şimdi söz sırası Xecêde”

Lo Siyamedo heft birayêmini

heyşt pismamêmini

Tifingê wan ûrûsîni barûdê wan îngilîzîni

Destê wan li ser çaqmaqê jorîni

Wê mi bukujin te bi sermidi wergerîni.

(Ey Siyamed, Yedi kardeşim. Sekiz amcazadem var. Tüfekleri rus malı, Kurşunları ingiliz malı, ikimizi de öldürürler.)

Nihayet Siyamed Xecêyi kandırarak kaçırır. Terki mekân ederek uzaklaşırlar. Rivayet ederler ki Siyamed ile Xecê dağda ormanda yaşayarak ve geyik avlayarak geçinirler. Siyamed “hezaz” denilen büyük bir uçurumdan geyik keserken yuvarlanır. Fakat Siyamed ölmez. Yalnız yüreği bir çalıya takılır. Xecê uçurumun başında Siyamed ise uçurumun dibinde.Siyamed Xecê’ye seslenir.

Xecê tê heri yekî jimi çêtir ji xwer bivîni

Ger xwedê kurekî nihêr date navê çelengsuwarê xwe lê dîni

Liber darê dergûşê rûni kilki û bilorîni

(Ey Xecê, git benden iyisini bul ve evlen. Allah sana bir erkek evlât verirse ona ismimi koy, Beşiğini sallerken ben eski sevgilini hatırla) Riyavet ederler ki Xecê bu lafları dinlemez ve hiçbir yere ayrılmaz. Siyamed bu sefer başka teklifte bulunur:

Xecê tê bixwekî bi xwedêki

Tê kelemê beniştokê dilêmidi ne hejînî

Tê heri welatê Adılcevazê mala usibê yahûdî

dostê mey kevni tê bîni topek şirît topek qınap

Tê suwarê xwe pê bi serê sîpanê axlatê xîne.

(Ey Xecê, Allah billah aşkına, yüreğimdeki çalıyı sarsma “konuşurken çalı sarsılıyor”. Git Adilcevaz’a orada baba dostu yahudi yasef var ondan bir top şeritle bir top kınap al gel, sevgilini bunlar yardımıyla Suphan Dağına çıkar) Rivayet ederler ki Xecê bu sözleri de dinlemez ve kendisini de Siyamed’in üstüne atar. Bunun üzerine Siyamed ve Xecê birer güle inkilap ederler. Bu güller senenin oniki ayı birbirine yaklaşır yaklaşır tam kavuşacakları zaman bir yabani geyik gelir iki gülü de yer. Güller yeniden meydana gelir fakat geyik gene de yer. Belki yıllar belki asırlar geçti fakat Xecê û Siyamed’i temsil eden güller hala kavuşamadılar.

[değiştir] Tarih

Unutulan tarih: Dêra Mêtînan


Aksakallı tarihçi, tavus kuşu tüyünden divitini okkasına daldırıp tarihini yazarken, gezginci coğrafya bilgini, topladığı bilgileri karıştırırken farkında olmadan medeniyetin ayak izlerine sonsuz bir soluk bırakmıştır.

Bu sonsuz soluk tarihte izler bırakanların uğradığı Dêra Mêtînan'da hayat bulup filizlenmiştir. Aksakallı tarihçinin yazdıklarına değen; gezginci coğrafyacının gezmeye neden doyamadığını, büyük komutanların ve imparatorların neden buradan geçtiğini işte o zaman anlayacaksınız. Antik çağlardan bu yana savaş tanrılarına meydan okuyan Dêra Metînan duyarsızlıklara hiç aldırış etmiyor. Dêra Mêtînan kendi aşkını medeniyetin ayak izlerinde saklıyor. Dêra Mêtînan bir türlü öyküsünü sonlandırmak istemiyor. Haksız da değil yani. Yeni başlamış kendini bize anlatmaya, biz farkedememişiz onu. Asırlar öncesinde Halikarnassoslu Herodotos kitabında kullandığı bir haritada Dêra Mêtînan'ı yazmayı unutmamıştı. Antik dönemde buraya verilen değeri, günümüz insanı neden duyarsız karşılıyor, doğrusu anlamak mümkün olmuyor.

Dêra Metinan gezerken bize bir ara göz kırptı, biz de ona döndük ve bu arada fark ettik onu. Dünyadaki bütün dillerle konuşuyor bizimle, biz onu en üstün dil olan aşk dili ile anladık. Yüzünü Sîsan'a ve Şamrah'a (Mazıdağı) çevirmiş. Kuzey Mezopotamya ovasından gelecek o eşsiz konuklarını beklemekte sanki. Ama ne yazık ki günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bu tarih abidesi, antik dönemde gelen misafirlerinin bugün de geleceğini düşünüyor ve misafirlerini h‰l‰ bekliyor. Bazen tezat duygular kaplıyor Dêra Mêtînan kalesini, yalnızlığını şu cümleyle özetliyor 'Güneş bile ağlıyor halime.' İşte böyle duygusal bir yoğunluk yaşatıyor, ilk girişte soylu, cömert bir sunuş yapıyor bize. Kale 150 metre yüksekliğinde bir tepe üstünde, kayalık bir zeminde tamamıyle bazalt taştan inşa edilmiş. Kale üzerinde tüm kalıntılar Bizans dönemine tarihlenmekte.

Kalenin 8 burcu ve bir gözetleme kulesi mevcut. Doğu ucunda, ovaya hakim yerleştirilen kule, yuvarlak planlı ve iki katlı. Güneyden kuzeye uzanan derin vadiye ve vadinin geçit verdiği kervan yoluna hakim durumda. Adeta asırlar öncesinin o ihtişamlı konuklarının gelişini gözetlemekte. Zamanın hızına adeta meydan okuyor, ama asırlar öncesinin ihtişamının tekrar kazanılmayacağını anlamış gibi. Kale içindeki su sarnıçları halen konuşuyor gibi duruyor. Tahıl ambarları o dönemin tarım ürünlerinin kokusunu burnumuza kadar getiriyor, asırlar öncesinin tarım alışkanlıklarını bu döneme taşıyor adeta. Kilise ve bazı yapı kalıntıları dönemin ibadetlerini, Hristiyanlığın inanışlarının sanatla zenginleştirilişini sunuyor bize. Hele asırlar öncesinde söylenen Hristiyan ilahiler var ya, onları burada tekrar duyuyormuşsunuz hissi uyanıyor. Dêra Mêtînan'ın giriş kapısı güney tarafında. Tek nefli küçük bir kilise burası. Apsisi sınırlayan kemeri, yerel tarzda üzüm salkımları, bitkisel motifle diş sırası ve inci dizisi gibi motiflerle bezeli. Bu süslemeler günümüze kadar özgünlüğünü korumuş. Ayrılma vakti geldiğinde Dêra Mêtînan kalesini bırakıp giderken; kale bir çocuk sıfatına büründü sanki. Arkamızdan acıklı bir el salladı, boynunu büktü. Bir daha gelmemiz için söz istiyor gibiydi. Ama biz ona söz verememiş, tarihimizi öylece orada bırakmıştık.

[değiştir] Diğer Bazı Bilgiler

  • İlçe merkezi nüfusu: 13.102
  • Köyler nüfusu:14.341
  • Köy sayısı: 51
  • Mezra sayısı: 20
  • Yolu olan köy sayısı: 51
  • Elektriği olan köy sayısı: 51
  • Suyu yeterli olan köy sayısı: 34
  • Suyu yetersiz olan köy sayısı: 15
  • Suyu olmayan köy sayısı: -
  • Dernek sayısı:6
  • Kooperatif saysı:5


Mardin Haritası Mardin ilinin ilçeleri Türk Bayrağı

Mardin | Dargeçit | Derik | Kızıltepe | Mazıdağı | Midyat | Nusaybin | Ömerli | Savur | Yeşilli

Diğer diller