Kıl dönmesi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bu madde Kasım 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
Kıl dönmesi bir deri altı hastalığıdır. Genellikle erkeklerde (%70-80) görülen bu hastalık kuyruk sokumunda, kasıklarda, üreme organlarında ve nadiren de olsa sırtta görülebilmektedir. İşi gereği çok oturmak zorunda kalan ve genellikle 15-40 yaşları arasında görülebilen bu hastalık türü, kılın dışarıdan içeri girmesi ile gerçekleşmektedir. Bir kez deriye saplanan kıl, buğday başağının tek yönlü hareket etmesi gibi bir hareketle derinin altına doğru yol almaktadır. İçeri giren kıl, açtığı delikten mikroorganizma geçişine de imkan sağlamaktadır. Deri altına konuşlanan mikroorganizmalar kendileri için artık yeni yerleşim alanı oluşturmuş ve kolonilerini genişletmek üzere faaliyete geçmiştir. Mikroorganizmalar sömürdükleri herşeyi (et, kan, deri, sinir, vs...)irine dönüştürmektedir. Kıl dönmesine yakalanan biri, ilk olarak bunu, kuyruk sokumundaki şiddetli ağrı ile anlamaktadır. Fakat, ilk zamanlarda bu ağrıların kemikten geldiğini düşünmekte ve rahatsızlığının üstüne yeteri kadar eyilmemektedir. Ta ki ilk irin ve kanın pis bir koku ile dışarı atılmasına kadar.
Konu başlıkları |
[değiştir] Tedavi
Kıl dönmesi tedavisi cerrahlara göre sadece ameliyattan ibarettir. Fakat hangi yöntem olursa olsun nüks ihtimali %60'dır (cerrahlara göre %3-5). Diğer tabirle nüks kaçınılmazdır. Fakat, sayıları az da olsa, bazı cerrahlar fenol ve AgNO3 (gümüş nitrat) yöntemlerini kullanmakta ve nüks ihtimallerini %10'ların altına çekebilmektedir. Son zamanlarda dünyada ilk olarak uygulanan polifenol yöntemi geliştirilmiştir. Bu yöntemle kıl dönmesi yaşayan biri kendi kendine tedavi olabilmektedir. Hiç bir cerrahi müdahale gerektirmeyen bir işlemle hasta evinde tedavi olabilmektedir. Yöntem hastanın uygulamayı düzenli yapabilmesi ile %100 başarıya ulaşmaktadır.
[değiştir] Polifenol Tedavisi
TEMEL HEDEF
1- Hastanın günlük hayat kalitesini bozmadan tedavi olmasını sağlamak.
2- Nüksü (tekrarı) ortadan kaldırmak.
Kıl dönmesi hastası olan biri polifenol kullanımı ile iki kademede problemden (pilonidal sinüs) kurtulabilir:
1- Mikroorganizmanın yok ediliş kademesi:
. Polifenol‘ün anti-oksidant olarak oksijeni pasifize etmesi. . Bakterinin polifenol etkisi ile fogasitoza uğraması.
2- Hasarlanmış deri dokusunun polifenol ile tedavi edilmesi kademesi:
. Polifenol'ün fibrin oluşumunu desteklemesi. . Polifenol'ün kollajen sentezini desteklemesi. . Yaranın iyileşmesi.
Polifenol, epitel dokunun etrafını kuşatarak, apseyi kapsayarak ve folikülün içini doldurarak bakterilerin atmosfer ile olan temasını kesmektedir. Ayrıca, polifenoller mikroorganizmaların (genellikle havasız ortam bakterileri) kandaki ve ortamdaki oksijeni kullanmasını da engellemektedir. Folikül içinde popülasyonunu genişletmeye çalışan bakterilerin faaliyetlerine son vermektedir. Diğer bir değişle, polifenoller güçlü anti-oksidant (9) olmaları sebebi ile mikroorganizmadaki oksijeni pasifize etmektedir.
Kemotaksis (fagositoz yapacak hücrenin olay bölgesine doğru hareket etmesi) : Çeşitli maddeler, hücresel ürünler, bu arada bakteriler ve bunların parçalanma ürünleri fagositleri çekici etki yapan kemotaktik maddeler salmaktadırlar. Polifenoller, kemotaktik madde uyarısı yaptırarak fagositlere ameboid hareket yeteneği (amip gibi sert bir desteğe dayanarak) kazandırmakta, o bölgeye doğru fagositleri toplanmaya başlamaktadır.Aynı zamanda polifenoller bakterinin fagositlere yapışmasını sağlamaktadır. Fagositleri de uyaran polifenoller zarın kolayca açılmasını da tetiklemektedir.Bakterinin, fagosit hücreye yapıştığı yerde, önce bir çukurlaşma olmaktadır. Protoplazma akarak, bakteriyi çevreleyen uzantılar çıkarmakta ve bakteri hücre içinde bir kesecik (fagozom) içinde kalmaktadır.Fagosit sitoplazmasında, içinde hidrolitik (eritici) enzimler bulunan ve lizozom denen [özellikle gram pozitif bakterilerin hücre duvarındaki murein (peptidoglikan katmanı- suda erimeyen, gözenekli, çapraz bağlı bir polimer) maddesini parçalayarak, ölümlerine neden olan bir enzim] çok sayıda granül bulunmaktadır. Polifenoller enzimlerin etkisini arttırmaktadır (1). Yutma olayından bir süre sonra lizozomlar, fagozoma yapışmakta ve birleşerek fagolizozom'ları oluşturmaktadır. Böylece lizozomal enzimler bakterileri adeta sindirerek öldürmektedir (7).
Histopatolojik (zarara uğramış dokudaki mikroskobik anatomik değişikliklerin incelenmesi) çalışmalar göstermiştir ki doğal olarak meydana gelen polifenoller, timüs bezini (tiroit bezinin altında göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur. Doğumdan öncesi ile hemen sonrası lenfosit meydana getirerek vücudu enfeksiyonlardan korur) uyararak morfolojik (yapısal) değişikliğe sebebiyet verebilmektedirler (5).
Hemostaz (kan kaybının önlenmesi ve kanamanın durdurulması) üzerine polifenollerin etkileri çalışılmıştır. Polifenollerin 100-300 mg/kg ca doz seviyesinde kanama zamanı, pıhtılaşma zamanı, thrombin (fibrinojeni fibrine çevirerek kanın pıhtılaşmasını kolaylaştıran kandaki plasma proteini) zamanı, prothrombin (kan pıhtılaşma etmenlerinden biri- sentezlenmesi için K vitamini gereklidir) zamanı, kaolin-kefalin (fosfolipidlerin bir grubu) zamanı, euglobulin erime zamanı (fibrinolitik sistemin hareketinin ölçülmesi), fibrinojen (kan pıhtılaşma mekanizmasının en son basamağını yapan protein) konsantrasyonu, platelet (pıhtılaşmaya yardımcı olan kan elemanı, trombosit) sayımı veya ADP (adonisin difosfat)- trombosit kümeleşmesi üzerine etkileri tespit edilmiştir (3).
Normal folikül, kılın içeri girmesi ile (veya başka bir görüşe göre doğuştan kaynaklanan bir problemden dolayı) bir süre sonra enfeksiyona uğramaktadır. Bu durumda kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri (PMN), platelet ve plazma proteinleri düzenli olarak yaradan dışarı sızması artmaktadır. Polifenol uygulanması ile granülositlerin (sitoplazmada granüllere sahip olan beyaz kan hücrelerinin herhangi bir grubu) fagositsel (organik yahut inorganik maddeleri alıp sindirebilen beyaz kan hücresi) ve bakteriyolojik hareketleri uyarılmıştır (1).
Polifenollerin sitokin (haberci maddeler olarak işlev gören ve hücreler arası iletişimden sorumlu olan doku hormonları) üretimini uyardığı belirlenmiştir. Ayrıca, sitokine ilaveten, interferonları (biyolojik olarak vücudun enfeksiyonlara ve hastalıklara doğal savunmasını geliştiren maddeler) ve tümör nekroz faktörünü (yara iyileştirme faktörü, TNF-α) uyardıkları tespit edilmiştir (4). Böylece polifenollerin etkisi ile fibrin (karaciğerde üretilen ve kanın pıhtılaşmasına yarayan lifli glikoprotein) üretimi artmakta ve faktör VIII (fibrin kararlaştırıcı faktör) ile çapraz bağı hızlanmaktadır. Sonuçta “pıhtılaşma” süratle gerçekleşmektedir.
İyileşme dönemi fibroblastların oluşumu ile başlamaktadır. Polifenollerin fibroblastdaki (kollojen sağlayan başlangıç hücreleri) ani sapmaların (aberration) artmasına sebebiyet vermemiştir (2). Ayrıca polifenollerin deri altından verilmesinin biyo-elverişliliği oldukça yüksek olmuştur. Dermisten (cilde elastikliğini veren lifli ve iyice damarlaşmış bir doku) içeri girdikleri ve daha sonra da dikenli tabaka içinde bir hazne oluşturdukları tespit edilmiştir (6). Fibroblastlar kollajeni sentezlemeye başlayacak olan iyileştirme faktörleri ile hasarlı bölgeye destek olmaktadır.
Polifenol hidroksillerinin de etkisi ile kollajen oluşumu öncesi üç adet zincirin kurulması yandaki şekilde görülmektedir. Üç kollajen alfa-zinciri kapsamlı değişime girme devresi geçirmektedir. Bu dönem polifenollerce lizin amino asidinin hidroksilleşmesini ve fibrin oluşumunu (glikosilasyon) içermektedir. Polifenoller alfa-zincirlerin birbirlerine örgü gibi sıkıca bağlanmasını hızlandırmaktadır. Bu örgü, prokollajen monomeri olan üçlü bir sarmal eğridir. N- ve C-terminal propeptidleri polifefenollerin özel peptidaz enzimlerine etkileri ile ayrılmaktadırlar. İşlenmiş kollajen çoklu moleküler kümeler yapmaya başlamaktadır. Bu kümeler, çizgili lifleri oluşturmak için birbirlerine uç uça hizalanmışlardır. Özel amino asitler arasında çapraz bağlar oluşturulmaktadır. Bu bağlar kollajen liflerini kararlı hale getirmekte ve gerilme direnci sağlamaktadır (8). Sonuçta, iltihaplanmaya veya enfeksiyonlara sebebiyet veren durumları bertaraf eden maddelerin (anti-inflammatory) özelliğini gösteren polifenoller kollajen sentezinin tamamlanması ile kıl dönmesinin oluşturduğu yarayı tamamen iyileştirmiştir.
[değiştir] Referanslar
1- U. N. Riede, G. Zeck-Kapp, N. Freudenberg, H. U. Keller, and B. Seubert, Virchows Arch. B Cell Pathol. Incl. Mol. Pathol. 1991, 60(1), 27-34.
(2) The European Agency for the Evaluation of Medicinal Products, Veterinary Medicines Evaluation Unit London, 22 September 1998 Doc. Ref : EMEA-V-PHJ-wip-33711-1998
(3) H. P. Klocking, Arch. Toxicol. Suppl. 1991, 14, 166-169
(4) A. D. Inglot, J. Zielinksa-Jenczylik, and E. Piasecki, Arch. Immunol. Ther. Exp. (Warsz) 1993, 41(1), 73-80
(5) J. A. Madej, J. Kuryszko, and T. Garbulinski, Acta Pol. Pharm. 1993, 50(4-5), 397-404.
(6) W. Wohlrab, B. Helbig, R. Klocking, and M. Sprossig, Pharmazie 1984, 39(8), 562-564.
(7) www.aof.edu.tr/kitap/EHSM/1213/unite13.pdf
(8) http://www-ermm.cbcu.cam.ac.uk/05008987h.htm
(9)http://en.wikipedia.org/wiki/Polyphenol
Mümin Dizman[1]
(Kimya Y. Müh.)
[değiştir] Yöntemin Bulunuşu
Üniversite’de ikinci yılımdı. Yıl, 1989. Artık dayanılmaz olan kuyruk sokumumdaki ağrı, şişme ve arkasından kanamalardan dolayı hayatımdan bezmiştim. Yarı tatilde SSK İzmit Hastanesinde operatör doktara durumumu gösterdim. Haliyle bu bölgeyi ameliyat ederek temizlemesi gerektiğini söyledi. Ameliyatı şubat sonunda ikinci dönem başlamadan oldum. Fakat kısa süre sonra kanamalar yine başladı. Yaz tatiline kadar sabredip aynı cerraha durumumu gösterdim. Fakat kendisinden ‘evlere şenlik’ bir cevap alınca dünyam, tabiri caiz ise, başıma yıkıldı:
“ufak bir parça kalmış herhalde...tekrar ameliyat olacaksın!”
Yaklaşık dokuz yıl bu bölgeye temiz bakarak ve sürekli pansuman yaparak idare ettim. Ta ki askerlikte dayanılmaz bir hal alıncaya kadar... Malatya Askeri Hastanesi’nde Ekim 1998’de tekrar ameliyat oldum. Burada beni ameliyat eden yedek subay operatör doktor tam hastaneden ayrılırken beni tuttu ve şöyle söyledi: “ben, %40’lık kısmını hallettim, %60’ı sana bakıyor.” Açıkçası içime kurt düştü. Ne demek istediğini Nisan 2002’de anladım. Zira, kıl dönmesi üçüncüye nüksetmişti. Kendi kendime dedim ki; bu dördüncüye binde bir ihtimalle nüksedecek olsa kesinlikle daha bıçak altına yatmayacağım ve ömrümün sonuna kadar buraya temiz bakarak durumu idare edeceğim. Bu ara bir takım araştırmalar yaptım. Özellikle kıl dönmesinin ameliyatsız bir şekilde de tedavi olabileceğini http://www.nihatbengisu.com/ ’dan öğrendim. Fakat burada ilginç bir gelişme oldu. Makalede ‘fenol’ tedavisinden bahsedilmekte idi. Zira bizim geliştirdiğimiz bir üründe doğal olarak ‘polifenoller’ mevcuttu. Polifenoller, bir çok bitkide de mevcuttu. Örneğin, incir gibi. Polifenollerin kanserli hücreleri bertaraf ettiğini biliyordum. Bunun üzerine bizim bu ürünü biraz daha modifiye ederek kendi üzerimde denedim. Birinci uygulamada kanama durmuştu. Fakat bir süre (yaklaşık 3-4 gün) sonra nüksetmişti. Tekrar denedim. İki...üç...dört. Artık kanamıyor. Ağrımıyor. Ve şişmiyordu... Mayıs 2002’den beri bu bölgede hiçbir kanama, ağrı ve şişme olmadı. Ayrıca bu bölge üzerinde istediğim gibi ve istediğim kadar rahatlıkla oturabiliyordum. Kendi üzerimde netice alınca bu çalışmayı yakın çevremde gönüllü deneklerde de denedim. Başarı %100 idi. Artık bu çalışmamı açıklamak ve yaymak istiyorum. Bu çalışmamın en pratik yönü, bir cerrahla işinizin olmaması... Ayrıca, kendi kendinize bile tedavi uyguluyor olabilmenizdir.
![]() |
Bu maddede yazılanlar yalnızca bilgi verme amaçlıdır; doktor uyarısı ya da önerisi yerine geçmez. Ayrıca bakınız: Vikipedi:Tıbbi sorumluluk reddi |