Kullanıcı mesaj:İZZETTİN DÖNMEZ

Vikipedi, özgür ansiklopedi

                       İZZETTİN DÖNMEZ
              1952 yılında Malatya’da doğan Şair; ilk, ortaokul ve liseyi Malatya’da bitirdi.
     1973 yılında Çukurova Üniversitesine girdi.Yoğun öğrenci olaylarından dolayı eğitimini
     tamamla- yamadı. Bir yıl sonra ailesiyle İstanbul’a geldi. Türk Telekom Fabrikası’nda
     Teknisyen olarak çalışıp emekli oldu. Kültür Bakanlığınca “Yaşayan Halk Şairleri“
     listesine alındı. 
           
              İzzettin Dönmez halk şiirinin bütün konularında, değişik temalarda şiirler
     söylüyor. Güzellemeleri, koçaklamaları, ağıtları, taşlamaları var.  Ama özellikle       
     didaktik şiirleri ve taşlamaları dikkati çekiyor.  Her iki türü birlikte deniyor.  Bir
    yandan taşlarken,bir yandan da taşladığına doğru yolu gösteri- yor, düşünmeye sevk ediyor. 
     
            İÇİNDE İSTANBUL OLSUN
   Bir şiir yaz içinde İstanbul olsun!
   İstanbul gibi bir şiir olsun.
   Kâğıtlar kâfi değil sığmaz bu şehir,
   Sen yaz gardaş içinde dolu dolu İstanbul olsun!
   Galata’dan geç,Haliç’e uzan,Eyüp Sultanla başla
   Mistik havasına kapıl da gör gözünde yaşla,
   Avluya çık, denize bak,kuşları da gör,
   Bu şehir imanla sevilir, fethedilmez savaşla.
   Fatih’e çık desem oradan, yokuştur yorulacaksın,
   Çıkarken çalkanıp havadar yerlerde durulacaksın.
   Ecdadın gemileri karadan yüzdürdü, hey hat;
   Sen de geleceğe miras için kurulacaksın.
   Bozdoğan kemerini izle Mimar Sinan’ı da an,
   Şehzade başını geç,Süleymaniye’de sâkindir zaman.
   Ulu olur, Süleymanları,evliyalar dergâhı,
   Öğren de bil her şeyin bedeli var,gözyaşı ve kan.
   Eminönü’ne in,Vefa’dan,Küçükpazar’dan,
   İlhamlıdır kuşları, geçilmez şair, yazardan,
   Mısır çarşısında baharatla tarihi kokla;
   Bir dua et Mevlâ’m korusun şehri nazardan.

   Büyük postaneden geç,Sirkeci garından,
   Atam Sarayburnu’nda kuşkum yok yarından.
   Âşık Veysel sazıyla bekliyor seni,
   Gülhane’den soluklan,o güller diyarından.


            AZİZ İSTANBUL
    Ağarttı saçlarım vaktinden önce,
    Bana yaramadı aziz İstanbul!
    Tanımaz dostlarım simam görünce,
    Bana yaramadı aziz İstanbul!
    Kurtarmadı beni kör düşünceden,
    Görünmez dertler verir inceden,
    Büktürdü belimi yıllar önceden;
    Bana yaramadı aziz İstanbul!
    Denizinde balığı ters gördüm,
    Tenhasında sürülerle keş gördüm.
    Bu şehirde gerçek değil, düş gördüm.
    Bana yaramadı aziz İstanbul!
    Çamlıca’sı yüksek manzara güzel,
    Tepede çay içmek kişiye özel,
    Arama garibi orda ne gezer;
    Bana yaramadı aziz İstanbul!
    Onun için tâ köyümden ayrıldım,
    Boğaz’ına Tarih’ine bayıldım.
    Yıllarca çalıştım, garip sayıldım;
    Bana yaramadı aziz İstanbul!
    Şile’nin kumu güzel, denizi temiz,
    Adalarda balık oldukça leziz;
    Yalova kuzusu olsa da semiz,
    Bana yaramadı aziz İstanbul!
    
                  BÖYLE DEĞİLDİ
    Bu ne hal,çöplük mü denizine bak,
    Benim İstanbul’um böyle değildi.
    Köyü bile aratıyor şehirden ırak,
    Benim İstanbul’um böyle değildi.
    Boğazı kapatmış güçlü olanlar,
    Villâlar dolmuş park olacak alanlar.
    Denize ulaşamaz geri kalanlar,
    Benim İstanbul’um böyle değildi.
    Hastaneleri var dolup dolup taşıyor,
    Çocukları bitli başını kaşıyor.
    Çoğu perişan azı süper yaşıyor.
    Benim İstanbul’um böyle değildi.
    Dur denmemiş Anadolu göçüne,
    Yürek dayanmaz çıplağına açına,
    Villa girmiş koruların içine,
    Bu güzelim şehir böyle değildi.
    İnsanları soğuk çoğu da hasta,
    Biri ekmek bulamaz, diğeri beğenmez pasta.
    Bu şehir ölmüştür halkı da yasta,
    Rahmetli gençliğinde böyle değildi.
    Darlık çekilmezdi balıktan yana,
    Musluktan su içerdik hep kana kana.
    Daha ne söyleyim kardeşim sana, 
    Benim İstanbul’um böyle değildi.