Kullanıcı:Monkseal68
Vikipedi, özgür ansiklopedi
BAZ İSTASYONLARI VE SAĞLIK
Elektromanyetik Radyasyonlar (EMR), dalga özellikli radyasyonlar olarak tanımlanır. Elektromanyetik Radyasyonlar (EMR) boşlukta yayılma özelliğine sahiptir. Bu tür dalgalar, Dalga boyları ve frekansları ile belirlenir. Tüm elektromanyetik dalgalar, boşlukta aynı hızla yayılır. Bu hız ışık hızına eşit olup saniyede 300,000 km’dir. Böylece bu dalgaların hızı ile frekans ve dalga boyu arasındaki ilişki :
Işık Hızı (3x 10 10 cm/sn)= Frekans (1/sn) x Dalga Boyu (cm)
Yoğun ve yaygın iletişim, bugünün ve yarının insanı için ilk öncelikler arasında yer almaktadır. Dünyayı zihinlerimizde küçültürken kullandığımız ilk araç “iletişim” oldu.
Ancak gelişen teknoloji ile birlikte artan iletişim olanakları yoğun ve yaygın iletişimi sağlarken, aynı zamanda bizi bir bilinmeyenle bizi karşı karşıya bırakıyordu. Bu olanağı sağlayan teknolojik altyapının sağlığımız üzerindeki etkileri uzun bir süre bizler için bilinmezler arasında yer aldı.
Özellikle cep telefonu iletişimi için zorunlu olan baz istasyonlarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin olup olmayacağı, bu olumsuz etkiler sonucu insan sağlığında meydana gelecek sonuçların neler olacağı sorunları yavaş yavaş bilinmezden bilinene doğru olması gereken yolculuğunu tamamlamaya başladı.
Bugün itibariyle baz istasyonları konusunda parça parça ortaya çıkan bilgiler biraraya gelmekte ve “bütün” ortaya çıkmaktadır. Bu “bütün”ün olumlu olmadığı artık bilinen bir gerçektir. Bu rapor, bu “bütün”ün oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla kaleme alınmıştır.
Baz İstasyonu Nedir ? Baz istasyonları, GSM. iletişimin kapsama alanını genişletmek için bina çatılarına kurulan, genellikle beyaz renkli ve kutu şeklinde, 4 metre boyunda, iki çubuk antenle bir çanak antenden oluşan ve mikrodalga yayan cihazlardır. Mikrodalga, dalga boyu 0.1-100 cm., frekansı 0.3-300 gigahertz (Ghz) (10’ Hz=1 Ghz) olan elektromanyetik dalgalardır. Çubuk antenler mikrodalgaları toplayıp çanak antenlere verir ve bu dalgalar çanak anten aracılığıyla 16 farklı frekanstan ve UHF (ultra-high frequency) üzerinden yayınlanır.
Baz İstasyonlarının Çevreye Zararları Vücudumuzdaki manyetik alanlar, doğal çevremizdeki yerkürenin manyetik alanı ile uyum içerisindedir. Baz istasyonlarının çevresinde elektromanyetik alan oluşmaktadır ve oluşan bu elektromanyetik alanın insan vücudundaki ve doğal çevredeki elektromanyetik alandan fazla olması sebebiyle mevcut uyum bozulur. Bu da, elektromanyetik kirlilik adı verilen bir tür çevre kirliliğine neden olur. lektromagnetik Alan(EMA) ve DNA
EMA'nın DNA hasarına neden olduğu artık biliniyor. Örneğin Washington Üniversitesi'ndeki bir araştırıcı grubu, iki saat boyunca 60 Hz frekansta bir EMA uygulanmasının (ki bu miktar, evde kullandığımız elektrikli aletlerden aynen yayılır), sıçanların beyninde DNA hasarına neden olduğunu ortaya çıkarmışlar. Güvenli oalrak kabul edilen dalgaların iki saat uygulanması da benzer DNA hasarını netice vermiş. Bu araştırıcılar aynı zamanda, bu hasarın, melatonin (normalde vücutta bulunan ve yaş ilerledikçe salgılanması azalan bir hormon) başta olmak üzere, antioksidan bileşiklerle engellendiğini de göstermişler. Dolayısıyla, bu DNA hasarı da yine, EMA sonucu miktarları artan serbest radikallerden kaynaklanıyor olabilir.
DNA hasarı, sinir hücrelerinde, diğer hücrelerde olduğundan daha değişik etkilere neden olur. Sinir hücrelerini vücudun diğer bir çok hücresinden ayıran en önemli özelliklerden biri, bölünme (çoğalma) yeteneklerini kaybetmiş olmalarıdır. Bölünmeye devam eden hücrelerde DNA hasarı, kanser hücreleri oluşumunu netice verebilir. Çünkü DNA üzerindeki "uygun" bir hasar, hücrenin bölünme kontrolünün ortadan kalkmasına ve adeta çılgınca bölünerek çoğalmasına neden olabilir (kanser dediğimiz şey de basitçe budur zaten). Fakat sinir hücreleri bölünemediğinden, onlarda meydana gelen DNA hasarları daha ziyade hücrenin işlevlerinin bozulmasına veya ölümüne neden olabilir ki, bu da sinir sistemini etkileyen hastalıklara neden olabilir veya bu hastalıklara gidişi hızlandırabilir (bunun yanında, sinir sisteminin destek dokusunu oluşturan "glia" (glue, yapıştırıcı) hücreleri bölünebilirler ve bunlardaki DNA hasarı kanserleşmeye yol açabilir).
Beyindeki hücrelerden bazıları, birbrleriyle haberleşmek için Dopamin adlı bir sinir ileti maddesi kullanırlar. Az önce bahsi geçen serbest radikallerin, özellikle bu dopaminerjik (yani dopamini kullanan) hücreler üzerine yıkıcı etkileri olduğu gözlenmiş. Özellikle Parkinson hastalığında, bu dopamin sistemindeki bozukluklar oldukça önemli. Yine melatonin hormonu, bu hasarı engellemekte oldukça başarılı bir rol oynuyor. Melatonin, dopamin nöronlarını bu hasardan koruyarak, normal işlevlerine devam etmelerini sağlıyor.
DNA molekülüne ait ilginç bir bulgu, bu molekülün çok iyi bir yarı geçirgen olarak davranması. Herhangi bir elektrik yükü DNA'ya uygulandığında, DNA'nın çift sarmalı içinde karmaşık bir yük hareketi gözlenmiş. Bu hareketin ilginç tarafı, belli bir elektriksel özellik taşıyan bir molekül bölümüne geldiğinde (ki bu kısımlar guanin denen bir baz içeriyor), buradaki zincirin açılmasına ve/veya kopmasına neden olabiliyor. Bu da DNA'da değişiklik, yani mutasyon anlamına geliyor. Ayrıca DNA molekülü, verilen akıma bağlı oalrak, muhtemelen yükü dengeli dağıtmak üzere şeklini de değiştiriyor.
EMA'a uzun süreli maruz kalmak, organizmada stres oluşturmakta. bu stres uzun süre devam ettiğinde ise, başta bağışıklık sistemi olmak üzere, bir çok sistemde fonksiyon vbozuklukları ortaya çıkabliyor ve böylece organizma, kanser ve enfeksiyon gibi risklere daha açık hale gelebiliyor.
EMA ayrıca, enzimleri ve hücre içi haberci sistemleri dediğimiz sistemleri de etkilemekte. Enzimler, biyolojik tepkimelerin meydana gelmesi için gerekli olan protein yapıda katalizörlerdir (kolaylaştırıcı). Enzimler olmadan, canlida meydana gelen moleküler olayların büyük bir çoğunluğu gerçekleşemez. Bir enzimin yapısındaki ufak bir değişme de, enzimi tamamen işlev dışı bırakabilir. Hücre içindeki haberci sistemler ise, hücreye dışarıdan gelen elektriksel, kimyasal vb. uyarıların, hücre içinde çeşitli aktivite veya cevaplara dönüştürülmesini sağlayan tepkimelerden oluşurlar. Bu tepkimeler birbiri ardına bir şelale gibi cereyan eden ve enzimlerle çabuklaştırılan tepkimelerdir. Bunlar, hücre zarında meydana gelen bir uyarının, hücre içine artırılarak (amplifikasyon) iletilemsini sağlarlar. EMA'ın bu sistemler üzerine etkileri de oldukça karmaşık sonuçlar doğurabilir.
Baz İstasyonlarının Sağlığa Zararları
Baz istasyonları tarafından da yayınlanabilen mikrodalgaların dokulara iki temel etkisi bulunmaktadır: • Mikrodalga dokuları ısıtır. (termal etki) • Mikrodalga hücrelerin kimyasını bozar (termal olmayan ya da kimyasal etki) Mikrodalgaların özellikle ikinci etkisi,yani hücrelerin kimyasını bozarak oluşturduğu etki insan sağlığı açısından önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalarda hücrelerin kimyasal etkiye maruz kalması ile şu sonuçların meydana gelebileceği saptanmıştır: • Hücrelerde büyük moleküllerin (proteinler vb.) deforme oluşu. • Hücre zarlarının birbirine yapışması. • Hücre zarlarında delikler açılması (elektro-porasyon) • Ca-ATPaz ve Na-K-ATPaz enzimlerinin bozulması sonucu hücre dışına Ca”, Na’ ve K’ kaçışı. • Sinir zarlarının bozuluşu: Sinir zarlarının bozulması ile REM uykusu adı verilen rüya görmenin azalışı, EEG değişimleri, uykusuzluk, sinirlilik, unutkanlık, depresyon, başağrısı, başdönmesi, Alzheimer, Parkinson, Multipl Skleroz gibi dejeneratif beyin hastalıkları meydana gelir. • Hücre enzimlerinde bozulmalar. • DNA tahribi Mikrodalgaların insan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin araştırmalar her geçen gün daha da mesafe almaktadır. Bu nedenle bu listenin daha da uzatılması mümkündür. Ancak gelinen aşamada mikrodalgaların meydana getirdiği hastalıklara ilişkin şu saptamaların yapılması mümkündür: • Mikrodalgaların kanser yapıcı etkisi: Mikrodalgaların kanser ile ilişkisi üç şekilde mümkündür: Mikrodalganın kendisinin kanseri oluşturması, kanser yapıcı maddelerin hücreye girişini kolaylaştırması veya mevcut kanserli ortamın yaygınlaşmasını hızlandırması. Mikrodalga, DNA’yı onararak kanseri engelleyen melatonini azaltmakta ve dolayısıyla vücudun bağışıklık sistemi zayıflamaktadır. Sonuçta mikrodalgalar nedeniyle lösemi, beyin tümörü, lenfom (lenf bezi kanseri), ben kanseri, erbezi tümörü, çocukluk kanserleri meydana gelmektedir. • Mikrodalgaların göze zararları: Tavşanlar üzerinde yapılan araştırmalarda mikrodalgalar nedeniyle göz merceğinin bulanması (perde veya katarakt), göz saydam tabakasının (kornea) bulanması, renkli tabaka (iris) iltihabı, gözdibi (retina) harabiyeti meydana geldiği tespit edilmiştir. • Mikrodalgaların kulağa zararları: 20 mJ/cm3’ten daha düşük dozda darbeli mikrodalga enerjileri bile kulak çınlamasına ve işitme kaybına yol açmaktadır. • Mikrodalgaların cinsel yaşama etkileri: Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalarda erbezlerindeki hücrelerin ölmesi sonucu kısırlık, mutant yavruların doğması, dölütün dölyatağında ölmesi, adet bozuklukları, östrojen artışı nedeniyle gebeliğin tehlikeye girmesi, düşüklerin artması tespit edilmiştir. Mikrodalgaya maruz kalan fizik tedavi teknisyenlerinde yukarıdaki rahatsızlıklar tespit edilmiştir. • Mikrodalgaların bağışıklık sistemine zararları: Mikrodalgaların vücuttaki T8 lenfositlerini ve doğal öldürücü (natural killer) lenfositlerini azalttığı, antikorları azalttığı ve dolayısıyla bağışıklık sisteminin çöktüğü artık tıbbi bir gerçekliktir. • Mikrodalgaların kana zararları: Mikrodalgalar kan hücrelerini (alyuvar, akyuvar, pıhtı oluşturucu pulcuklar) azaltır, kanın kimyasını bozar, beyin ve kan için çok önem taşıyan bir enzim olan asetilkolin esterazı azaltır. Bu enzimin azalması ölüme yola açar.
Mikrodalgaların (Baz İstasyonları) Etkileri Konusunda Yapılan Araştırmalar
Bir bilinmeyen olarak insanlığın karşısına çıkan baz istasyonları ile ilgili olarak yoğun şekilde araştırmalar devam ettirilmektedir. Bu araştırmalardan sonuçları açıklanan bazıları şunlardır:
• İngiltere’de bulunan NRPB (Ulusal Radyasyondan Korunma Komitesi), 100 kHz üzerindeki mikrodalgaları kanser yapıcı olarak ilan etmiştir. (Doll raporu) • Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan EPA (ABD. Çevre Koruma Ajansı) da mikrodalgaların kanser yapıcı özelliği bulunduğunu ilan etmiştir. • Amerika Birleşik Devletleri/Seattle’daki Washington Üniversitesi’nde Dr. Billy Guy tarafından 5 yıldır süren yapılan araştırmalarda, düşük dozdaki mikrodalgaların sıçanlarda kansere yol açtığı tespit edildi ve bu sonuçlar EPA tarafından onaylandı. • Amerika Birleşik Devletleri/John Hopkins Hastanesi’nde gerçekleştirilen bir çalışmada New York telefon işçilerinde lösemi, lenfom ve beyin tümörü hastalıklarının yoğun olarak görüldüğü tespit edilmiştir. • Belçika’da A Maes baz istasyonu altında 2 saat bırakılan insan kan hücrelerinde kromozom kırıkları meydana gelmiştir. • İstanbul/Aksaray’da bulunan bir banka şubesinin bütün çalışanlarında meydana gelen KBB. rahatsızlıkları sonucunda İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1999/406 D. İş sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi ile meydana gelen rahatsızlıkların banka şubesinin karşısında bulunan baz istasyonundan kaynaklandığı ve hatta cama yakın oturan personelin daha fazla etki altında kalarak rahatsızlıklarının diğerlerine göre arttığı tespit edilmiştir. İstanbul/Bağdat Caddesi’nde bulunan baz istasyonları ile ilgili TÜBİTAK’a başvuran bir yurttaşın yaptırdığı inceleme sonucunda , bu bölgede bulunan baz istasyonlarının yanında en fazla 2 saat 45 dakika kalınabileceği belirlenmiştir. O halde Elektromanyetik ışınlar ve alanların, güncel olarak cep telefonları, baz istasyonları ve elektrikli cihazların sağlığımıza getirdiği riskleri de belirterek, bu etkiler karşısında yapmamız gerekenleri somut önerilerle sıralayıp, makalemizi daha yararlı bir hale getirelim:
1. Elektromanyetik Radyasyonların (Radyo frekansları, Mikro dalgalar, İnfrared, görünür ve Ultraviyole ışınlarının, yani genel olarak iyonize etmeyen radyasyonun) ve bu ışınları kullanan veya yayınlayan cihazların etrafa yaydığı Elektromanyetik alanın, biyolojik sistemler ve insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri, yapılan çok sayıda deneysel çalışmayla kanıtlanmıştır. Cep telefonları ve baz istasyonları gibi EM Radyasyon ve EM alan oluşturan cihazların etkilerinin toplum sağlığı açısından çok ciddi sağlık riskleri oluşturabileceğini; bu olumsuzlukların ortaya konmasının uzun yıllar alabileceğini, bu durumun bu gün önlem alınmamasının bir nedeni olmaması gerektiğini önemle ifade etmeliyiz. Ayrıca İnsanlarda, bu fiziksel etkilenmeler yanında, konu ile ilgili bilgi noksanlığına bağlı rahatsızlıkların oluşturduğu ruhsal sorunların da kesinlikle göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
2. Cep telefonu baz istasyonları, oluşturduğu sağlık riskleri dolayısıyla, okul bahçeleri, kreşler, hastaneler, parklar gibi yaşlıların, çocukların, hastaların daha çok bulunduğu toplu yaşam ve kullanım alanlarına kesinlikle kurulmamalıdır. İnsanların toplu yaşadığı bina tepelerine baz istasyonlarının kurulması işlemi, kat maliklerinin kararına bırakılmamalıdır. Baz istasyonlarının nereye kurulması işlemi, bir kurum tarafından mutlaka denetlenmeli ve belirli kurallar çerçevesinde bu istasyonların kurulmasına izin verilmelidir. Kurulan baz istasyonlarının civarında yaşayan insanları ne düzeyde etkilediği hususu kolayca belirlenebilmelidir. Bu ölçümleri kolayca yapabilecek kurumlar süratle oluşturulmalı ve başvurulara süratle cevap verilmelidir. 3. Şu anda piyasada kullanılan cep telefonlarının SAR değerleri kullanıcılara ilan edilmeli ve kullanıcıların uluslar arası standartlarla karşılaştırarak cihaz seçimi konusunda bilinçlenmesi sağlanmalıdır. 4. Özellikle Elektromanyetik radyasyona ve elektromanyetik alana maruz kalan çalışanların, maruziyetleri sonucu ortaya çıkacak olumsuzlukların saptanabilmesi için işyeri hekimleri tarafından periyodik muayenelerinin ve çalışma çevresi ölçümlerinin derhal yapılması gerekmektedir. 5. Belki de Elektromanyetik radyasyona ve elektromanyetik alana en fazla maruz kalan meslek gruplarından birisi hekim grubudur. Bu nedenle hekimlerin bu maruziyetler konusunda süratle bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Hatta hekimlerin çalışma alanlarındaki sağlık risklerinin belirlenmesi için Hastanelerde “İşyeri Hekimliği Kurumu” derhal oluşturulmalıdır. 6. Hastanelerde, ameliyathane ve yoğun bakım üniteleri gibi hayati önem taşıyan elektronik cihazların bulunduğu yerlerde cep telefonlarının kullanılması, hastanın yaşamsal fonksiyonlarını denetleyen cihazlarda yaratabileceği etkileşim nedeniyle kesinlikle yasaklanmalıdır. 7. Cep telefonlarının, toplu taşıma araçlarında, elektronik haberleşme yapan sistemleri, olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle oluşabilecek kazaların önlenmesi amacıyla, cep telefonlarının bu tür araçlarda kesinlikle kapalı tutulması konusunda gerekli uyarıların, sadece görsel uyarılar şeklinde değil, araçlarda gerekli anonslar yapılarak da halkın uyarılması ve bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu bilinçlendirme eğitiminin araç sürücülerinden başlatılması en öncelikli konulardan biridir. 8. Taşıdıkları yüksek gerilim nedeniyle, etraflarında oluşturdukları Elektromanyetik alanın zararları kanıtlanmış Havai hatların, geçtiği yerler süratle denetlenmeli ve kesinlikle meskun alan bulunmamalıdır. Bu hatlar altında yaşayanlar varsa, bu insanlar kontrol altına alınmalıdır. Ülkemizde bu hatların özellikle olmaması gerektiği şekilde, okulların üzerinden geçtiği görülmektedir. Manyetik alanın şiddeti kaynaktan uzaklığın karesi ve içinde yayıldığı ortamın yoğunluğu ile ters orantılı olduğundan, bu hatlardan mümkün olduğu kadar uzağa gitmeli ve mümkünse bu hatlar, toprak altına alınmalıdır.
SONUÇ Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte toplumsal yaşantı büyük ölçüde kolaylaşmış, ve özellikle ulaşım ve haberleşmede ki teknolojik gelişmeler dünyayı küçültmüş, insanlar arasında ki fiziksel mesafeler sorun olmaktan çıkmıştır. Bilgisayar sektörünün gelişmesiyle internet kullanımının yaygınlaşması, telekomünikasyon sektöründe ki gelişmeler ve cep telefonlarının kullanımının artması hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Bütün bu gelişmeler çok sevindirici olmakla birlikte, teknolojinin getireceği bir takım tehlikelerin ve başka bir deyimle olumsuz yan etkilerin olabileceği ve bu etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiği gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. Ülkemizde bulunun GSM şirketleri, rekabette öne geçebilmek amacıyla haberleşme kalitesini yükseltebilmek için baz istasyonlarının sayısını gittikçe arttırmakta, bu sayede bir yanda haberleşme kalitesini yükseltirken, diğer yanda da çevremizde yoğun bir biçimde ( insan sağlığına zarar verebilecek boyutlarda ) elektromanyetik kirlilik yaratmaktadır. Sadece kendi ekonomik çıkarları ve ticari prestijlerini düşünen GSM şirketleri, baz istasyonlarını kurarken hiçbir şekilde elektromanyetik kirliliği ve toplum sağlığını dikkate almamaktadır. Baz istasyonlarının çevrede elektromanyetik bir kirlilik yarattığı ve insan sağlığında bir risk oluşturduğu bilimsel çevrelerce belirtilmektedir. Elektromanyetik kirlililiğin ciddi boyutlarda olduğu ve ciddi tehlike yarattığı gerçeği ortadayken bu konuda toplumun duyduğu kaygıyı anlayışla karşılamak gerekir. Rasgele, düzensiz ve yoğun bir biçimde kurulan baz istasyonlarının zararlı etkilerinin giderilmesi ancak baz istasyonlarının toplum sağlığı ölçü alınarak yapılan plan ve proje çerçevesinde, düzenli ve sınırlı sayıda kurulmasıyla mümkündür. En kısa zamanda yukarıda belirttiğimiz doğrultuda gerekli tedbirlerin alınması ve geniş çaplı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Toplumun duyduğu kaygıları gidermekten ve baz istasyonları ile ilgili sorunlara çözüm bulmaktan uzak olan ve yetersiz kalan Ulaştırma Bakanlığı'nca çıkarılan yönetmelik, insan sağlığı esasına dayanmaktan çok baz istasyonlarının tanımı, ölçüm değerleri ve kuruluşu ile ilgili bilgiler içeren teknik yönü ağırlıklı olan bir düzenlemedir. Yürütmenin durdurulması kararı her ne kadar yetki yönünden yani " Ulaştırma Bakanlığı'nın tek yetkili olmadığı" gerekçesi ile verilmiş olsa da; kararın gerekçesinin temelinde, baz istasyonları ile ilgili düzenlemelerde sağlık ve çevre koşullarının dikkate alınması gerekliliği yatmaktadır. Danıştay'ın vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararıyla Çevre Bakanlığı Genelgesi ve sağlık bakanlığı genelgesi geçerlilik kazanmıştır. Çevre Bakanlığı'nın Genelgesi'ne göre; " Meskun mahalde baz istasyonu kurulamaz". Böylece Ulaştırma Bakanlığı'nın Yönetmeliği'ne dayanarak yapılacak işlemlerin hiçbir dayanağı kalmamıştır. Hukuk Devleti ilkesi gereği, genelgeye aykırı olarak meskun mahalde kurulu bulunan baz istasyonları mahalli mülki amirler tarafından sökülmelidir. Çevre Kanunu, İmar Kanunu, Çevre Bakanlığı'nın genelgesi çerçevesinde yetkili olan valilikler, belediyeler ve ilgili mülki amirler bireylerin baz istasyonları ile ilgili başvurularının gereğini ivedilikle yerine getirmelidir. Baz istasyonlarının kuruluş, işletme ve kaldırılması gibi baz istasyonuna ilişkin tüm faaliyet ve işlemlerde gerekli denetlemeyi, idari işlemleri yapmak yetki ve görevi valiliklere ait olup, valilikler Çevre Bakanlığı, Sağlık ve Milli Eğitim Bak. Genelgesine göre sahip olduğu yetki ve görevlerini, insan ve toplum sağlığı, çevre kirliliğinin önlenmesi ilkelerini baz alarak yerine getireceklerdir. Valilikler gerek görevleri gereği resen, gerekse bireylerin ve kurumların başvuruları üzerine, yasal düzenlemeye aykırı olarak kurulan baz istasyonlarını kuran şirketler hakkında gerekli işlemleri yapmak , gerekirse baz istasyonlarını sökmek zorundadır. İnsanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde, kamu binalarında çok sayıda baz istasyonunun kurulu bulunduğu görülmektedir. Yasal dayanaktan yoksun olan bu baz istasyonlarının yerlerinden sökülmesi gerekmektedir. Elektromanyetik kirlenmenin yarattığı sağlık riskleri ve çevrede oluşan kirlilik nedeniyle valilikleri acilen görevlerini yerine getirmeye bireyleri de bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Ulaştırma Bakanlığı Yönetmeliği hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilmiş olması da göz önüne alınarak; yukarıda belirtmiş olduğumuz hususları kapsayacak ve sağlığa zarar veren baz istasyonlarını kuran firmalara ağır yaptırımlar uygulayacak, baz istasyonlarının kurulmasını çok sıkı ve uzun bir inceleme süreci sonunda izne tabi kılacak daha detaylı açıklayıcı ve bireylerin mağduriyetini giderici hükümler içeren önlem (ihtiyat) ilkesinin gereklerini karşılayacak bir yasal düzenleme derhal yapılmalıdır. KAYNAKÇA
• ALSAN, Selçuk; Cep Telefonlarının Sağlığa Zararları • SEVGİ, Levent; Elektromagnetik Kirlilik, Cep Telefonları Ve Baz İstasyonları, EMO İstanbul Şubesi Bülteni Ocak-Temmuz 2000 Sayısı • ONGANER, Efe; Cep Telefonu Ve Sağlık • www.biltek.tubitak.gov.tr • www.sağlik.tr.net • www.izmir.emo.org.tr