Devrimci Yol

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bu ansiklopedi maddesinin biçim olarak Vikipedi standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Bu madde Mart 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.


Bu maddenin tarafsızlığı konusunda şüpheler var.
Maddede taraflı olarak övme ya da yerme amacını taşıyan ve doğruluğu kanıtlanamayan kısımlar olduğu iddia edilmektedir!
Lütfen konuyla ilgili tartışmaya katılınız.

Maddenin hangi yönleri ile taraflı olduğunu tartışma sayfasında lütfen belirtiniz. Aksi takdirde dayanaksız konulduğu gerekçesi ile şablon buradan kaldırılabilir.


Devrimci Yol, Türkiye'deki sınıflar mücadelesinin 1973'ten 1980'lere uzanan döneminde önemli bir rolü olan devrimci siyasal hareketlerden biridir. Mahir Çayan'ın önderliğindeki THKP-C çizgisinin ideolojik politik devamı olmayı önüne koyan devrimci yol THKP-C'nin tezlerini günün koşullarına uyarlayıp geliştirerek dünya devrim tarihi için özgün bir deneyim ve birikim yaratmıştır.

Devrimci Yol hareketi, esas olarak Devrimci Gençlik grubu adı altında etkinlik gösteren ve görüşlerini o güne dek "Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı Devrimci Gençlik" adlı siyasi dergide ifade eden çevreler tarafından, 1 Mayıs 1977'de ilk sayısı yayınlanan Devrimci Yol dergisi etrafında oluşturuldu.

Devrimci Yol hareketi, dönemdeki diğer sosyalist hareketlerden bazı farklılıklar göstererek öne çıktı. Temel siyasi görevin proletarya partisinin yaratılması olduğunu belirten Dev-Yol, yaşanılan partileşme sürecinin bilinçli bir mücadele vermeyi ve belirli bir siyaset önermeyi içerdiğini belirtiyordu. "Devrimci hareketin, anti-faşist direniş savaşının örgütlenmesi içerisinde gelişeceğini" savunan Devrimci Yol'un, pratik politik süreçte beliren ayırt edici çizgileri şunlardı:

"1) Devrimci güçlerin birliği sorunu sosyalistlerin birliği sorunu değil, faşizme karşı mücadelede birlik sorunudur. 2) Devrime önderlik edecek partinin yaratılması sorunu, faşizme karşı devrimci mücadele siyasetinin pratik örgütlenme süreciyle elele gelişen bir ideolojik netleşme sürecinde çözülecektir. 3) Oligarşi ile halk arasındaki çatışma, halk güçlerinin ancak politikleşmiş askeri savaş stratejisi'ne göre hareket ettirilmesi halinde halkın zaferiyle sonuçlanacaktır. Bu nedenle, (öncünün savaşını halkın savaşına dönüştürmeye yetenekli bağlantı kayışlarını da içine alan) öncü-savaşçı bir partinin yaratılması görevi, devrimcilerin temel siyasi görevidir. Mücadelenin diğer bütün görevleri, bu temel siyasal görevle ilişkisi içinde ele alınmalıdır." (Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı Devrimci Gençlik, Mayıs 1977)

Devrimci Yol'un bu düşünceleri, onu devrimin demokratik olarak gerçekleştirilmesini savunup silahlı mücadeleye karşı çıkan bazı diğer devrimci örgütlerden ayırıyordu.

Devrimci hareketin doruğa ulaştığı 1976-1980 yılları arasında, Devrimci Yol, giderek ülke çapındaki etkisini arttırdı. Bunu sağlayan gelişmelerin arasında, Devrimci Yol üyesi Terzi Fikri'nin, bağımsız aday olarak katıldığı Fatsa belediye başkanlığı seçimlerinde başkan seçilmesi ve uyguladığı politikalar ile halkın yönetime doğrudan demokratik katılımını sağlamak amacıyla oluşturduğu "Halk Komiteleri", gene Devrimci Yol tarafından örgütlenen Tariş Direnişleri, 1 Mayıs 1977 gösterileri ve pek çok üniversite boykotu vardı. Direniş komiteleri gibi, "anti-faşist direnişi örgütlemeyi" hedefleyen örgütler kurarak, "anti-faşist" kesimi birleştirmeye yönelik çalışmalar yaptı. Örgütlenirken din ve mezhep ayrımı gözetmemesi, kendisiyle benzer görüşler taşıyan pek çok örgütün destek göremediği tutucu kesimlerden bile taraftar toplamasını sağladı (Ankara'nın bir mahallesinde "Tek Yol Devrim, Allah Kerim" . Devrimci Yol dergisinin, 12 Eylül öncesinde 150.000'i aşan bir tiraja ulaştığı rivayet edilmektedir.

Kitleselliği sebebiyle belki de 12 Eylül 1980'deki darbeden en çok zarar gören örgütlerden oldu. Darbe sonrası liderleri ve üyeleri yargılanarak ciddi cezalara çarptırıldı. Devrimci Yol, bazı çevreler tarafından terörist olarak itham edildi. Bu konuda ise örgüt liderlerinden Oğuzhan Müftüoğlu'nun Devrimci Yol davası olarak bilinen davada yargılanırken sunduğu ve daha sonra yayınlanan savunmaları bu konuda ilginç iddialar içermektedir:

"1969 yılında başlayan ilk silahlı öldürme olaylarının ilk 10 kurbanı sol görüşlüdür. İlk 100 kurbanın 97'si sol görüşlüdür. Bu kadar açık katliam düzeni varken, özel olarak solcuları proveke eden kanlı pazarlar düzenlenirken, Haluk Kırcı gibiler 7 TİP'liyi öldürüp ellerini kollarını sallayarak dolaşırken elbette sol kendi savunma hakkını kullanmaya başlamıştır. En azından solun ellerinde Maraş gibi, Çorum gibi çoluk çoçuğun bile karınlarının deşilerek öldürüldüğü, okuldan çıkan öğrencilerin üzerine bomba atılması gibi kahpece ve köpekçe yapılmış eylemler yoktur."


Devrimci Yol'un devrim mücadelesinde başarısızlığa uğraması, örgüt içinden ve dışından örgüte pek çok eleştiri yönlendirilmesine yol açtı. Bazı çevreler, Devrimci Yol'un, kitlesel eylemleri örgütleyecek yeterlilik ve genişlikte bir lider kadrosu kuramamasından dolayı merkezileşemeyerek, gayet merkezi hareket eden darbecilere direnememesini başarısızlığın sebeplerinden biri olarak değerlendirmektedir. Bir diğer eleştiri de, Devrimci Yol'un tabanı örgütlemeyi ciddi ölçüde başarmasına rağmen, iktidara yürüyecek bir parti ve silahlı güç örgütleyemeyerek darbecilere zaman kazandırdığı, bu sebepten de ciddi bir direniş ortaya koyamadığıdır.

12 Eylül sonrasında, Devrimci Yol'un merkezi kadrolarının önemli bir bölümü yakalandı veya öldürüldü, merkezi yapılanması dağıldı. Geride kalan militanlar, kendilerini korumak ve cuntaya karşı gerilla mücadelesi yürütmek amacıyla dağa çıktılar. Ancak bu amaçlarını gerçekleştiremediler. 1984'te bu çalışma da sona erdirildi. 1985'ten itibaren, Devrimci Yol'u canlandırmak için küçük militan grupların yürüttüğü çalışmalar 1988 sonrasında üniversite gençliği, işçiler ve kamu çalışanları içinde gelişen muhalefet hareketleri içinde gelişme alanı buldu. Bu dönemde, sözkonusu toplumsal muhalefet haretekleri içerisinde etkili olan Devrimci Yol kökenli kadrolar, Devrimci Yol'u hareket noktası olarak kabul eden yeni bir politik platform meydana getirdiler.

1991'de Devrimci Yol'un cezaevindeki liderlerinin önemli bir bölümü serbest bırakıldı. Bunlardan bir kısmı, 1989-90'da SSCB ve Varşova Paktı'nın dağılmasıyla "ideolojik sorunun anahtar sorun haline geldiğini" öne sürerek "geniş Devrimci Yol çevreleri" olarak anılan, Devrimci Yol'la şu ya da bu biçimde ilişkili insanları bir Tartışma Süreci'ne çağırdılar. Tartışma Süreci Devrimci Yolcular için aynı zamanda bir ayrışma süreci olarak yaşandı. Bu süreç sonucunda 80 öncesi örgütlenmenin merkez kadroları ve çoğu ileri düzey kadrosu Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin kuruluşunda yer aldı.

Başını 80 sonrası gençlik mücadelesi içerisinde ve Devrimci Yol'un yeniden toparlanması sürecinde aktif rol almış devrimcilerin çektiği bir kesim ise tartışma süreci sonucunda hareketin ana gövdesinden ayrılarak yeni bir çizgi örgütlemeye başladı. Bu kesim Öğrenci Koordinasyonu ve Halkevlerinin gelişmesinde önemli rol oynadı ve Yön, Devrim, Devrimci Gençlik, Liseli Genç Umut adlı dergileri yayınladı. Bu kesim, işçi hareketi alanına yönelik olarak sendika.org adlı bir web portalı da oluşturdu ve ABD'de yayınlanan Monthly Review dergisinin Türkçe yayınında etkin bir rol üstlendi. Yakın zamanda ise "THKP-C ve Devrimci Yol'dan Bugüne BU TARİH BİZİM" adında bir kitap çıkartarak Halkın Sesi adında 15 günlük bir gazete yayınlamaya başladılar.